Değeri kaybedilince anlaşılan en önemli şey sağlıktır. (Anonim)   Nereye giderseniz gidin, Kime sorarsanız sorun, Acılar içinde bile geçmiş olsa çocukluğu, O yılları, yaşadığı güzel anları anlatır durur hep. * Bir dilim ekmeğe sürülen tereyağının üzerine ekilen şekerin, baldan tatlı geldiğini, Terasta kurutulan salçaya çaktırmadan atılan parmağı, Mahalleye motosikletle gelen dondurmacıdan yenilen limonlu dondurmanın tadını unutamaz kimse. Nerde o eski domateslerin tadı, Nerde o eski komşuluklar, nerede o çıkarsız dostluklar. Neredesin tarihten silinen imece? Traktörle pamuk toplamaya giden elleri öpülesi insanlar. Alın o günleri bir hafta yaşayın deseler ne yaparız acaba, cep telefonsuz, bilgisayarsız, facebooksuz tiktoksuz vs.vs. * Modern yaşam, iş güç, şehir hayatı, medeni yaşam bizi kopardı o eski tertemiz günlerimizden. Aldı bizi, benliğimizi, geçmişimizi… Çağ da değişti insanlar da. Yaşam şartları kolaylaştı. Eşlerin bile yazışarak haberleştiği çağımızda beyinlerimiz gibi yaşamımız da dokunmatik oldu. Makineleşme, küçük ev aletleri ve bunun gibi kolaylaştırıcılar ne imece koydu bizde ne de paylaşma duygusu. Ben,ben,ben! oldu insanoğlu. Hele şu, dokuz illetten daha tehlikeli olan plastiğin hayatımıza girmesi hem bizi hem de hayatımızı deforme etti. Derken, şu Covid19 musallat oldu dünyamıza. Hayat birdenbire farklı bir boyut alıverdi. Teknoloji o kadar ilerlemişti ki, mikronluk ameliyatlarla hastalıklara çare bulan tıp, birçok hastalığa gerek teknik açıdan gerekse ilaç tedavisiyle çözüm bulan tıp, bu salgın karşısında çaresiz kaldı. Gafil avlandık adeta. Tüm dünyada insanlar salgının yayılmaması için ciddi önlemler alıyor. Hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde bir nefes alabilmek için çaresizce umut arayanlarla dolu hala. Sağlık tehlikeye girince kıymeti kalmıyor hiçbir şeyin tabi. O şaşalı günlere ara vermek zorunda kaldı insanoğlu. Neden? Hastalık kapmamak için! Hiçbir şey yapmadığı halde evindeki tozu bile silmeyip evlerine temizlikçiler getirten insanoğlu, parası olsa da hastalık kapmamak için toz bezlerine kendileri sarılır oldu. Kadınlar artık saçlarını bile kendileri boyamaya başladı. Sakal tıraşı için bile berbere gidip sinekkaydı tıraş olan beyler, tıraş takımları satın almaya başladı.  Bir musluk tamir ettirmeyi bile beceremediğini sanıp her bir şeyini parayla yaptıranlar artık alet çantalarıyla uyur oldular. Neden? Hastalık kapmamak için! Sağlık çalışanlarımızın, tıpkı seferberlik görevi yapar gibi, her şeyi göze alarak büyük bir özveriyle çalışmaları, toplumumuzun takdirini kazanıyor. Ayrıca yine risk altında çalışan eczacılar, eczacı kalfaları, depo görevlileri, hatta motosikletli ilaç kuryeleri dahil hepsi birer kahraman. Onları da unutmamak gerek. Sağlık çalışanlarının yanında, güvenlik güçlerimizin de, belediye çalışanlarının da, temizlik görevlilerinin de, ismini sayamadığım bütün emek insanlarının da bu mücadelede payı büyük. Bu toplum size minnettardır. Herkes üzerine düşen görevi yapacak, sorumluluğumuzun bilincinde olacağız, yetkililere kulak vereceğiz. Aşılama süreci tamamlandığında bu virüs illetinden tüm dünya olarak kurtulmak en büyük dileğimiz. Evlatlarımıza okulların kapalı olduğu bu günlerde daha fazla zaman ayıracağız. Panik yapmadan, fazla dışarı çıkmadan, evde kalarak, hijyen kurallarına uyarak, bu virüsle mücadele edeceğiz. Bazı yetkililer, havaların ısınması ile bu mikrobun yayılma riskinin azalacağını söylüyor. Zaten o zamana kadar aşılama süreci de en az 40 yaş ve üzerine kadar tamamlanmış olacak. Yaz ayının yaklaşıyor olması da içimizi serinletiyor. * Düşünsenize pandeminin olmadığı bir ramazan gününü. Şehirden bıktığınız anda, size yakın bir köy kahvesindeki sobanın başında simit peynir ile sahur yaptığınızı, KocaHasanların Mustafa amcayla sohbet ettiğinizi, sahurdan sonra uyumayacaksanız eğer o köyde biraz daha eyleşip yeni doğmuş buzağılarının adlarını sorduğunuzu hayal edin. Dönerken size verecekleri birkaç köy yumurtasıyla eve döndüğünüzü düşünün. ‘Nerdeee?’ diyorsunuz çoğunuz duyuyorum… Hiç kimse nerede o eski Ramazanlar demesin kardeşim. Ramazan aynı Ramazan. Ramazan yerinde duruyor değişen sadece biz, sadece ve sadece insanlar. Bu süreç bize biraz ders olur mu dersiniz? Bu günler geçince yine eskisi gibi devam mı edeceğiz hayata? Yoksa bu süreçten ders aldık ta, biraz daha görerek mi yaşarız geri kalan günlerimizi? Umudunuz var mı insanoğlundan? Ramazanlar, bayramlar ve özel günler yine bizleri bekler de,  Biz o eski insanlığımızı tekrar yaşamayı seçer miyiz? Ne dersiniz? Sağlıcakla…