2004 yılından bu yana kötü komşu Yunanistan’ın İzmir, Muğla ve Aydın sınırlarındaki 18 adamızla bir kayalığımıza el koyması tartışmaları gündeme getirilince sorumluların sürekli olarak 12 Adaların Lozan’da verildiğini söylemesi konuyla ilgili bilgi kirliliğini artırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Aslında savunma bir anlamda doğru 12 Adalar Lozan’da verildi, ama bildiğimiz Lozan Anlaşmasıyla verilmedi. Aslında 2 Lozan Anlaşması var. İlki 1912 yılında yani ortada daha Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin esamesi yok, 1912 yılında Osmanlı Devleti tarafından Lozan’ın Uşi Semtinde verilmiş 12 Adalar. Tabii millet olarak okuyup araştırmak zahmetine katlanmadığımız için söylenenlere inanmak düşüyor bize de.
1912 yılında 12 Adalar Osmanlı Devleti tarafından geçici olarak İtalya’ya bırakılıyor. Anlaşma şartlarına uyum sağlandığı takdirde adalar tekrar Osmanlı Devleti’ne geri verilecek. Fakat şartlara uyum sağlanmıyor. Bu nedenle 3 yıl sonra 1915 yılında Londra’da bu konu tekrar gündeme geliyor ve Londra Paktı denilen bu anlaşmada bu adaların tümü İtalya’ya bırakılıyor. Bu konuda Osmanlı Devleti’nden hiçbir itiraz görünmüyor.
İngilizler adaları İtalya’ya bırakmakla kalmıyorlar, aynı sene birde Çanakkale’ye saldırıyorlar ve Çanakkale Savaşlarını yapıyoruz.
Anlaşılan o ki 12 Ada önce 1912 Uşi Anlaşmasıyla, sonra da 1915’te Londra Paktı ile İtalyanlara verilmiş.
Uşi Anlaşması’nı imzalayan Osmanlı Temsilcilerinden biri Rumbeyoğlu Fahrettin Bey’dir. “Kim bu adam?” derseniz. Türk Milleti Milli Kurtuluş Savaşı’nı verirken bu adam Kuvay-ı Milliye’nin karşısına, Damat Ferit’in kurduğu Kuvay-ı İnzibatiye ile çıkan adamdır ve Yunan Ordusunun yanında yer almıştır. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra sürgün edilenlerin arasında yer almıştır. 12 Adaları İtalya’ya bırakan heyetin içinde bu adam vardır.
Uşi Lozan’ın bir semti olduğu için İtalya’da bu anlaşma Lozan Anlaşması olarak geçer ama 1923 yılında imzaladığımız Lozan Barış Anlaşması ile ilgisi yoktur.
Aziz Milletim konuyu araştırdığında yukarıdaki bilgilerin doğruluğunu anlayacaktır, konuyla ilgili sahte tarihçilerin “12 Adalar Lozan’da gitti” lafının gerçeği yansıtmadığını bizzat görecektir.
Şu konuya da parmak basmadan geçemeyeceğim. Türk Milleti olarak ne sıkıntı yaşıyorsak hepsinin temelinde cehaletimiz yatıyor. Okumuyoruz, araştırmıyoruz, sorgulamıyoruz. Özellikle sosyal medyada her duyduğumuza, her gördüğümüze inanıyoruz. Oysa her duyduğumuzun yada her gördüğümüzün mutlaka bir arka planı var. Asıl olan o arka planı araştırıp bulduktan sonra tavrımızı ona göre belirlemeliyiz. Dünyanın merkezinde,belki en netameli, en tehlikeli bölgesinde yaşıyoruz ama okuyup araştırmadığımız için çevremizde olup bitenlerden haberimiz yok. Bu cehalet korkarım bizi yakında komşumuz Ortadoğu ülkelerinden biri yapacak. Korkarım bu cahillikle yakında İsrail’in Arz-ı Mevud Haritası’nın bir parçası olacağız. Bugün dünyada yüksek teknolojiyi ellerinde bulunduran İsrailoğulları kendilerinden başka hiçbir milletin okuyup ilim sahibi olmasını istemez. Çünkü çok okuyan,çok soru sorar. İsrailoğulları çok soru soranı sevmezler. Soru soranları yönetmek zor olur çünkü.
Aziz Milletime sesleniyorum ve diyorum ki; Emperyalizme yem olmak istemiyorsak okuyalım, araştıralım, sorgulayalım. Sonrasında doğruyu nasılsa buluruz.
ABD Lozan Anlaşmasını neden tanımıyor.
On yıllardır Stratejik Ortak olarak gördüğümüz, hatta yöneticilerimizin yöneticilerine “Dostum” dediği ve dostu olmakla övündüğü Amerika Birleşik Devletleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş senedi ve hatta ülkemizin tapusu olan Lozan Barış Anlaşmasını neden tanımıyor.
1923 yılında Lozan görüşmeleri İngiltere’nin çıkardığı zorluklar yüzünden tıkanmak üzereyken ABD’nin aniden Türkiye’ye destek vermesi üzerine İngilizler anlaşmaya imzayı basar.
ABD’nin aniden Türkiye’ye destek vermesinin altında o günkü Türk Hükümeti Bakanlarından Rafet Bey’in ABD ile imzaladığı gizli CHESTER ANLAŞMASI vardır. Daha sonra bu anlaşma alelacele TBMM’de de onaylanır. Ancak anlaşmanın acele onaylanmasından şüphelenen Atatürk anlaşmayı inceler ve Chester Anlaşmasındaki ABD imtiyazlarının Türkiye’nin aleyhinde olduğunu görüp anlaşmayı yırtıp çöpe atar ve tanımadığını söyler. Bunun üzerine ABD’de Lozan Barış Anlaşması’nı tanımadığını açıklar ve bütün dünyaya ilan eder. ABD halen 1923'te imzaladığımız Lozan Barış Anlaşması’nı tanımamaktadır.
Peki Chester Anlaşması’ndaki ABD imtiyazları nedir diye sorarsanız;” Amiral Chester’in adını taşıyan anlaşmaya göre Amerikalılar Türkiye sınırları içinde döşenmiş ve döşenecek tüm demiryolları boyunca, rayların 20 km sağında, 20 km. solunda yer alan arazi şeridinde yer alan bütün yer altı ve yer üstü zenginliklerinin tüm haklarının kendilerine verilmesini istemişler, bu iş için kurulan şirketin adına da Osmanlı-Amerikan Şirketi demişler.
Bu şirketin faaliyet sahasına da; Başta petrol, altın, kömür, krom, bakır, gümüş, civa, çinko, demir, manganez gibi maddeler eklemişler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’nin bağımsızlığına ters düşen hatta Sevr’deki gibi Türkiye’nin parçalanmasına yol açabilecek bu imtiyazı yırtıp çöpe attı.
Çöpe atılan anlaşmaya karşı ABD’nin tepkisi çok büyüktü bu yüzden anlaşma metnini ABD Senatosu’na bir yıl sonra getirdiler. 18 Ocak 1927’de ABD’li Senatör Upshow; “Antlaşma Timurlenk kadar hunhar, müthiş İvan kadar sefih ve kafatasları piramidi üzerinde oturan Cengizhan kadar kepaze olan bir diktatörün zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar savaştan bıkmış bir dünyaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik antlaşma kabul ettirmiştir. Buna her yerde “Türk Zaferi” dediler. Ve eski dünya parlamentolarını bunu kabule ikna ettikten sonra büyük sermaye grupları, soğukkanlı ticaret erbabı ve giderek güya bazı din temsilcileri bile Türkiye’yi uygar uluslar masasında,Uluslar Arası Bir Konuk durumuna yücelterek Amerika’yı yüksek ülkülerinden uzaklaştırmada birleştiler” diye konuştu.
Neymiş ABD’nin yüksek ülküleri Türkiye’nin demiryolu hatlarının her iki tarafında 20 km.lik alandaki yer altı ve yer üstü zenginlikleri ele geçirmekmiş. Yüzyılın Dahisi Chester Anlaşmasını çöpe atınca feleği şaşmış Amerika’nın sömüremeyince de o kadar çok kızmışlar.Çok ta kinciler.
Nitekim 1 Mart Tezkeresi’de reddedilince 2003 yılında TBMM’de, ülkemize başkanlık sistemini dayattılar ve Süleymaniye’de askerlerimizin başına çuval geçirdiler. O çuval askerlerimizle birlikte Türk Milleti’nin başına geçirilmiştir. Ve zamanla çuvalı başımızdan çıkaracağımız günler yaklaşıyor.
Selam ve Saygılarımla.