Pekala, iyi tamam, beynimizde OKB da neler olup bittiği anladık diyelim, doktora da gittik ilaçlarımızı da kullanıyoruz(tek başına asla yeterli değildir). Peki pratik yaşamımızda bu tür insanlarla birlikte yaşarken nelere dikkat etmeli ve onlarla iş,ev Vesaire gibi.yaşam alanlarında nasıl baş etmeliyiz? Çünkü bu hastaların birçoğu bu tür rahatsızlıklarını bilmeden aramızda yaşamaktalar ve o kadar çok fazla sosyal sorunlara yol açmaktadırlar ki, işte neden OKB hastalarına OBSESİF KANSER tanımını yaptığımı asıl bu yazının sonunda anlayacaksınız… OKB’lu bir idareci ile birlikte çalıştığınızı varsayalım. Her ayrıntıyı takip etmeye ve etrafındaki kişilerin de aynen kendisi gibi olmasını isteyen bu sosyal-zorba/diktatör karakterler aslında modern kapitalizmin istediği ideal CEO tipleridir (bir nevi narsistik/yarı tanrı karakter).İş verimleri ve performansları çok yüksek olduğundan holding vb. işverenler hep bu tip yöneticiler ararlar ve onların da insan olduğunu, aileleri olduğunu, hastalanabileceklerini asla düşünmezler.Eğer bu OKB’li yönetici biraz da güzel ahlaklı ise iyiden iyiye kendilerinin suistimaline izin verdiklerinde bu işyerinde o idareciyle birlikte çalışmak gerçekten cehenneme dönüşebilir. Anlayacağınız bu OKB’li yönetici hem kendi üstleri tarafından suistimal edildiği için aynen yarış atlarını kırbaçlayan jokeyler gibi kendileri hırslandırıldıkları zaman onlarda kendi idaresi altındakilere benzer şekilde davranıp onlardan çok ciddi performans bekleyip sıfır hatayla işlerini en kısa sürede tamamlamalarını beklerler, aslında bir nevi despotizm veya mobbing de denilebilecek bu haller o işyerini cehenneme çevirebilir. Önceki yazılarda işlediğimiz ifrat-elek modelini hatırlarsanız,bu zihin eleğini daha da ileri düzeyde kontrolsüz kullanan ve bu konuda farkındalığı hiç olmayan bu idareci tiplerini “obsesif kanserli” denilebilir.Bu hastalıklı idareciye dur deyip haddini bildirecek bir otorite olmadıkça bu iş yerinde bir süre sonra kaçınılmaz savaşlar başlayabilir. Şimdi OKB’lu bir ev sahibi düşünelim.Vay vay o kiracının haline !.Daha eve oturmadan yapacakları kira kontratındaki ayrıntılardan tutun da, yok klozet musluğunun kalitesinden yok ampullerin kaç vat olduklarına kadar vb. gibi birçok eşya ve incik boncuk un kayda,tutanağa geçirildiğini düşünün bir kez. Hepsi için yüklü miktarda senet-sepet yaptığını, hele eşyalı bir ev ise o kiracının neler yaşayacağını tahayyül edebiliyor musunuz? Eve girerken yaşanan sayısız ayrıntılarla boğuşmak zorunda kalan kiracının ruh halini bilmem anlatmaya gerek var mı? Bir de hem ev sahibinin hem de kiracının iki yoğun meslek sahibi olduğunu tahayyül edelim. Beraber görüşmeleri gereken zamanlarda kim kime fedakarlık ederek diğerinin yanına gidecek? Ya İstanbul gibi bir Metropol de ve her biri şehrin iki ucunda yaşıyorsa? Allah’tan teknoloji ile havale yapma, fatura ödeme imkanları gibi kolaylıklar var da, bir parça nefes alabiliyor insanlar. (tabi dijital araçları kullanacak yetileri varsa iki tarafın ve yaşları müsaitse? İşte dostlar anlatmaya çalıştığım dengeden sapmış(vasat eleği değil de ifrat veya tefrit eleği kullanan zihinler) her ilişki insanları Kaosa sürükler. Sonuçta ev sahibi “obsesif kanser”li ise kiracı da sabrederek ya evliya olur(vasat/dengeli elek kullanırsa) ya savaşır mahkemelerde sürünürler yıllar yılı hayat enerjilerini boşa harcarlar(ifrat elek kullanır) veya boş verirse (gamsız-elek) her şeye ev sahibi yapacağını yapar ve suistimal eder kiracısını, ve kiracı da habire ev değiştirip ailesine eziyet etmiş olur farkında veya farkında olmadan. Obsesyon yazılarının başında bu yetinin aynı zamanda zirvelere taşıyan/başarıya götüren bir “zihin çalışma yeteneği” olduğunu söylemiş ve bunun vasat -zihin eleği kullanılmasıyla böyle devam edebileceğinden dem vurmuştuk .Oysa şimdi genellikle örneklerde olumsuz taraflara vurgu çok yapıyorsak da biz OKB nun nasıl oluştuğunu işleyip çözümü de beraber sunmaya çalışıyoruz naçizane. Neyse sadede gelelim efendim; ifrat-elek modelinin aşırı kullanılmasıyla etraflarına yaşamı zehir edenler “men dakka-dukka” (eden, bulur) hakikatiyle muhakkak yaptığı davranışlarının bedelini bir şekilde öder. Nasıl mı? İsterseniz bir sonraki yazımızda bu konuyu işleyerek “obsesyon” konumuzu hitama erdirelim. Sağlıcakla kalın efendim… (devam edecek).