Karacasu'da son dönemde sayıları giderek artan Süleyman Rüşdü kitaplarına da kaynak oluşturan 'Karacasulu Süleyman Rüşdü' isimli kitabın ilk baskısı 1988 yılında yazarı Salih Alpbaz'ın ölümünden 9 yıl sonra yapılmıştı. 1979 yılında hayata gözlerini yuman Alpaz'ın çocukları babalarının evrakları üzerinde Süleyman Rüşdü ile ilgili kitap notlarını bulunca bunların kitaplaşması gerektiğini düşünüp yayına hazırlanmasını sağladı.

GELECEK NESİLLERE ÖRNEK OLMAK İSTEDİ

Salih Alpbaz ölmeden önce 1976 yılında yazdığı kitapla ilgili notta kitabı yazma gerekçesini şu sözlerle anlatmıştı.

Başkan Gençay: “Daha güzel bir Didim için çalışıyoruz” Başkan Gençay: “Daha güzel bir Didim için çalışıyoruz”

"Mütevazı Karacasu kasabasının eşsiz evladı, tasavvuf şairi Süleyman Rüşdü'nün erişilmez varlığını toplama bilgilerle anlatmanın mümkün olmadığını bilmekteyim. Ancak bu ulu kişinin insanlıklarla dolu hikayelerini Karacasu'yun gelecek nesillerine nakledilebilir ve onlara da örnek hazırlayabilirsem hatalarımdan doğacak seyyiatımı ilahi mükâfatın sileceğine inandığım için yazma cüretini kendimde bulabildim. Ulu Tanrım kendilerine rahmet, bize de mağfiret buyursun. Amin"

SALİH ALPBAZ VE KİTABIN HİKAYESİ

Kitap kapağında Salih Alpbaz ve kitabın yazılış hikayesi şu sözlerle anlatıldı:

"Salih Alpbaz 1907 yılında Aydın'ın Karacasu ilçesinde doğmuştur. Babası Alabazzade Salih Efendi olarak bilinen Salih Alpbaz, annesi ise Şaziye Alpbaz'dır. 1979 yılında vefat etmiştir. Bir Karacasu sevdalısı olarak Rüşdü Dede hakkında ve Zurnacı Ali Efe hakkında iki kitap notu, ölümünden sonra evrakları arasında bulunmuştur.

Salih Alpbaz doğum yeri olan Karacasu'yu her zaman derin bir aşk ile anmış ve Karacasu'nun yetiştirdiği Koca Rüşdü'nün hikayelerini yeri geldikçe anlatmaya çalışmıştır. Daha sonra da bu bilgilerini kitap olarak hazırlamış fakat bunları yayınlama olanağı bulamamıştır.

Kendisinden kalan evraklar arasında Koca Rüşdü hakkında yazmış olduğu yazı demetini bunu yayınlamanın bir görev olduğunu düşünerek 1989 yılında yayınlamıştık. İlk baskı kalmayınca bu baskıyı yapmanın yararlı olacağını düşündük."

EFELİKTEN TASAVVUFA

Rüşdi’nin hayatı 2002 yılında Karacasu Belediyesi tarafından hazırlanan Hüseyin Kuruüzüm’ün kaleme aldığı türbe girişindeki hayata hikayesinde, “Dünya’da halkını iyiliklerle andıracak bir eser bırak diyen Süleyman Rüşdi 1768’de Karacasu’da bu mahallede doğdu. Karasüleymanoğullarından Yemezzade İsmail Ağa’nın oğluydu. Gençliği debdebe içinde geçti. Gençti, güçlüydü, herkes onu Mirzade olarak biliyordu. Bir dediği iki edilmiyordu. Etrafında silahlı adamları vardı. Bazılarına göre bu zamanlarda Rüşdi bir şaki, bazılarına göre bir derebeyiydi. Oysa Rüşdi Karacasu’da iyi bir eğitim almış, Karacasu’daki 7 medreseden birinde okumuştu. Rüşdi’nin hayatını değiştiren olay 1801’de Nazilli’deki Uşşaki Şeyhi Muhammet Zühdi’nin yanına eğitim için gitmesiydi. Rüşdi’nin eğitimi yaklaşık 5 yıl sürdü. 1806’da güzellikler öğretmek üzere görevli bir şeyh olarak Karacasu’ya geri döndü. Türbesinin olduğu bu alanda tekkesini açtı. Tekkede bütün gayretiyle insanları eğitmeye çalıştı. Bununla kalmadı. Dini ibadet olarak görmeyip, fakirlik, susuzluk, salgın hastalık tehlikesi içinde olan Karacasu halkının kanalizasyon, su, hamam sorunlarıyla uğraştı. Kasabanın zenginlerini teşvik ederek, hamamı işler hale getirdi. Yeni çeşmeler açtırdı. Servetini bu yolda harcadı” ifadelerine yer verildi.

HALKIN HAYATİ İHTİYAÇLARI İÇİN ÇABA GÖSTERDİ”

Ayrıca, “Dinin sadece günah-sevap, cennet- cehennem olarak anlatılmasına, halkın din ile korkutulmasına karşı çıktı. Allah’a korku ile değil aşk ile ulaşılabileceğini savundu. Padişah 2. Mahmut’un yenilik hareketlerine destek verdi, bunun için şiirler yazdı. Ama bu yenilikçi eylemlerinden rahatsız olanlar, 1826’da Yeniçeri Ocağının kaldırılışında onu da “bozguncu bir divane” diye İzmir muhassılı diye Lütfi Efendiye şikayet ettiler. Rüşdi Kayseri’ye sürüldü. Bir müddet sonra Kayseri’deki Mevlevi şeyhlerinin yardımıyla İstanbul’da padişahın huzuruna çıkarıldı. Padişah onu affetti. Rüşdi, Karacasu’ya izzeti ikramla döndü. 1834’te artık bu dünyadaki görevlerinin bittiğini, ebedi bir yolculuğa çıkacağını duyurdu. Bütün gelirlerini tekkeye vakfetti. 1834’te hakka yürüdü. Çalışır hale getirdiği hamam, kasabada açtırdığı çeşmeler, türbe, iki divanı, bir tıp kitabı onun çileli ama erdemli hayatını anlatmaya devam ediyor. Hakk’tan, halktan ve yenilikten yana olan bu seçkin Karacasulu’yu onun dediği gibi “Rahmet ile yad edip hatırdan feramuş eylemiyoruz” ifadelerine yer verildi” ifadeleri kullanıldı.

Muhabir: ÖZGÜR DEDEOLUK