Anadolu tarihin her döneminde değişik iklimleri, verimli ovaları, gür ormanları ve sarp geçitleri ile medeniyetler beşiği olduğu kadar belirli dönemlerde de aydınlanma asırlarını yaşamış kutlu bir ülkedir. Anadolu’nun aydınlanma asırlarından biri de Türkler tarafından 13. yy da gerçekleştirilmiş ve bu asırdan sonra Anadolu ebedi Türk yurdu olma özelliğini kazanmıştır. 13 yüzyıl çok zor bir dönemdir zira Anadolu Selçuklu Devletinde saltanat kavgaları başlamış, Haçlı seferlerinin yaraları tam anlamı ile sarılamadan bir de Moğol belası baş göstermiş, Konstantinopolis Latinler tarafından istila edilmiş, Türkmen uç beyleri rüşvetten ve başıbozukluktan bunalmış ve buna ilaveten Babai isyanı patlak vermişti. İşte bu kaos ve karmaşa ortamında Türkmen boyları çaresiz, başsız ve yardıma muhtaç bir haldeydi. Derken Fergana ve Maveraünnehirden kopan iki büyük Türk göç dalgası başladı ve ikinci büyük dalga ile çok sayıda tasavvufi akımlar ve bu öğretilerin taşıyıcıları mutasavvıflar diyar-ı Rum’a geldi. Aşık Paşazâde’nin ifadesiyle “ Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum “ adlarıyla bilinen gaziler, abdallar, ahiler ve bacılar (1) toplumun her kesimine el uzattılar. Serhat boylarında çarpışan gazilere moral verdiler, esnafların temsilcileri ahilere ticari ahlakı öğrettiler, Allah aşkını ve İslam dinini yaymaya çalışan abdallara ruh üflediler, aile kurumunun direği ve genç nesilleri yetiştiren bacıları eğittiler. İşte Anadolu Türklüğünün ve Müslümanlığının ortak harcı bu kutlu alp-erenlerle önderliğinde birlikte yoğruldu. Kimdi bunlar ? Bu alp-erenler bir asır önce Türkistan’da zuhur eden, Arabın kılıçla dize getiremediği Şaman Türklerini sözle, yumuşak dille, tasavvufla ve töreyle islamla şereflendiren Ahmet Yesevi hazretlerinin talebeleri idi. Türkler arasında İslâm’ın geniş kitleler halinde kabul edilmesinde Ahmet Yesevi’nin rolü büyüktür. Yesevi ,Türk halk Müslümanlığı’nın adı bilinen ilk öncüsüdür. (2) Yesevîliğin Anadolu’ya girişi Moğol istilası akabinde, yani 13. yüzyılın ilk çeyreği içinde olmuştur. Yesevî dervişleri, Ahmed Yesevî’nin vefatından sonra geçen yarım yüzyıllık bir süre içinde oluşan onunla ilgili bütün yazılı ve sözlü gelenekleri olduğu gibi buraya taşıdılar. Kemal Tahir’in dediği gibi, “Araplar mezhep kurucusu, biz Türkler tarîkat kurucusuyuz “. Tasavvufa göre dünyada her şeyden önce güzellik vardı. İbadet bu güzelliğe tutkunluktur. Bu sebeple Türk’ün bağlanacağı inanç, Allah korkusundan değil, Allah sevgisinden gelir. Bu tasavvuf anlayışını Ahmed Yesevî adına halifeleri yaydılar. Bunlar Anadolu’nun İslamlaşmasını, bir anlamda Türkleşmesini sağlamışlardır. Anadolu’da bu tohum öyle yeşermiştir ki, Yunus Emre gibi büyük bir halk ozanı çıkmış ve 13.yya damgasını vurmuştur. (3) Hacı Bektaş-i Veli, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Ahi Evran, Geyikli Baba, Taptuk Emre ve binlerce Horasan erenleri mürşitleri Hoca Ahmet Yesevi’nin öğretilerini diyar-ı Rum’un her köşesine ilmek ilmek dokudular. Kuş uçmaz, kervan geçmez dağ başlarına tekke ve zaviyelerini, şehirlere medrese ve lonca birliklerini kurdular, toprağı işlediler, ürünü kaldırdılar, yetimi doyurdular ve çıplağı giydirdiler. Moğol’un açtığı derin yaralara merhem oldular. 13. yüzyılda Anadolu’ya taşınan Ahmed Yesevî ile ilgili gelenekler, kökleşti, dal-budak saldı, her tarafa dağıldı. Kırşehirde, Hacı Bektaş’ta, Konya’da yakılan bu çerağların nuru tüm Anadolu’yu aydınlattı ve asır Türk aydınlanma asrı diye tarihe damga vurdu. Bu kutlu çağın öğretilerine 14 ve 15.. yy da Bektaşilik vâris oldu. 15. yüzyılda yayılan Rumeli fetihlerine paralel olarak Bektaşilik Balkanlar’a geçti ve onun aracılığıyla da Ahmed Yesevî gelenekleri buralarda tanınma imkânına kavuştu.(4). Batı Anadolu ve Kıyı Ege bölgeleri de bu aydınlanmadan azami ölçüde istifade etti. Bugün Ege’deki Cemevleri ve Bektaşi ocakları, yatırlar, Mevlevihaneler o muhteşem asrın günümüze kadar ulaşan izleridir. (devam edecek ) --------------------------------------------------------------------------------------------- 1. Dr. R. Bahar Akarpınar, Hacettepe Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü Türk Halk Bilimi ABD 2. Ahmet Yaşar Ocak, Türk Sufiliğine Bakışlar, İletişim Yayınları, İstanbul, 1999, s. 65 3. Fatih M. Şeker, Türk Dinî Düşüncesinin Teşekkül Devri, s. 544.