Tezhip sanatına eserleri ile gönül veren ve Kuşadası'nda açmış olduğu sergiler ile adından sıkça söz ettirmeyi başaran Müzehhibe (Tezhip sanatçısı) Sevil Berberoğlu ile Tezhip sanatını ve sanatın ruhuna açtığı kapıları ayrıntılarıyla konuştuk.
SABIRLA BAŞLAYAN YOLCULUĞUN İLK TOHUMLARI ATILDI
Aslen Giritliyim. 1964 yılında İzmir'de doğdum ve uzun zamandır Kuşadası'nda yaşıyorum. Üniversiteyi, Buca Eğitim Fakültesi Resim-İş Bölümü'nde okuyarak buradan mezun oldum. 25 yıl farklı şehirlerde resim öğretmenliği yaptım ve ardından da emekli oldum. Emekli olmadan önce Tezhip sanatı ile tanıştım. Daha önce de birçok defa bu sanata başlamayı düşündüm ancak zaman bulamam diye bir türlü adım atmaya cesaret edemedim. Türkiye'de tezhip sanatının başarılı ve tanınmış isimlerinden, Müzehhibe-Tezhip sanatı hocası Zuhal Dindar'ın sergisinde sanatı ilk kez keşfettim ve 2012 yılında da başlama kararı aldım. Alanımız değerli yazma eserleri, hatları, Kur'an sayfalarını süslemekten geliyor. Hocamın bana verdiği destek ve sanata duyduğum aşk ile o bir yıl boyunca gece gündüz demeden çalıştım ve sanatın inceliklerini öğrenmek için uğraştım. 2013 yılında da içime sinen ilk eserlerimi ortaya çıkarmaya başladım. Tezhip, uzun süre çalışma ve gelişim gerektiren bir sanat dalıdır. Bu yola gönül verdiğim günden bu güne araştırmaya; geçmiş ve geleceğin dehlizlerinde kaybolmaya devam ediyorum.

YÜZYILLARI AŞAN GEÇMİŞİN BUGÜNE İLMEK İLMEK İŞLENMESİDİR TEZHİP
Arapça’da “altınlamak” manasına gelen tezhip kelimesi, ezilerek fırçayla sürülecek hale getirilmiş olan varak altın ve muhtelif renklerin kullanılmasıyla gerçekleştirilen, parlak ve cazip bir kitap sanatıdır. Tezhip, çeşitli boya ve altınla başta Kur ‘an-ı kerimleri, edebi tarihi ve ilmi el yazmalarını, hüsn–i hat (güzel yazı) levha ve albümlerini, cilt kapaklarını, tuğra ve fermanları, minyatürlü eserlerin etraflarını, kendine has desen ve motiflerle kompozisyon halinde belli bir teknikle ve üsluba göre süsleme sanatıdır. Yüzyılları aşan bir geçmişte yaşanarak bugüne gelen sanat, vazgeçilmez bir estetik ve ayrıcalıklı bir zenginlik göstergesi olmuştur. Devlet büyüklerinin, önemli kişilerin veya kitapseverlerin kütüphaneleri için yazılan başta dini kitaplar olmak üzere divanları, mesnevîleri, tarihi, ilmi, edebi el yazması kitapları, güzel yazı levhalarını, murakkaat denilen güzel yazı albümlerini tuğralarını süsler. Tezhib’de süslenmiş eserlere “müzehheb”, bu sanatı uygulayan sanatçılara da “müzehhib” ve ''müzehhibe'' denir. Müzehhipler ekseriya Nakış da yapan sanatkârlardır. Herat, İlhanlı, Memluk, Timurlu, Safevi, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde tezhip sanatı gelişimini sürdürmüş; kullanılan malzeme, renkler, motif çeşitleri gibi uygulanan teknikler değişikliklere uğramıştır. Abdullah Şirâzî, Baba Nakkaş, Şahkulu, Karamemi, Ali Üsküdarî, İsmail Hakkı Altunbezer, Rikkat Kunt, Muhsin Demironat gibi sanatkârlar eliyle zenginleştirilen bu sanat günümüzde çok sayıda sanatkâr tarafından sürdürülmektedir.

TEZHİP SANATINDA SON NOKTAYA ULAŞMAK İÇİN İNSAN ÖMRÜ KAFİ DEĞİLDİR
''Tezhip sanatına açılan kapıdan ilk adımı atmak ömür boyu çalışmayı, sevgiyi ve sabrı beraberinde getirir'' sözleri ile tezhip sanatının ne denli meşakatli yollara gebe olduğunu anlatan Berberoğlu, ''Tezhip sanatında son noktaya ulaşmak için ömür yetmez çünkü sonsuzluk içerir. Ben hâlâ öğrenmeye çalışıyorum. Sanat, yapana önce edeb akabinde de sabır kazandırmalıdır. Şan, şöhret ve para için sanat yapılmaz. Eğer bizim gayemiz hakiki sanatkâr olmak ise sanata talip olan kişilere bu işin inceliklerini öğretmek bizim görevimizdir. Verdikçe artar. Sanatta edepten ayrılmamak icap eder. Aksi halde sıradan bir sanatçı olmak kaçınılmazdır. Günümüzde sanatkâr eserini satar, fakat sanatını satmaz. Sanatı öğrenen, hocasının hakkını, sanatı bozmadan kendinden sonraki nesle öğreterek öder. Bu durum sanatın bozulmadan bugünlere kadar gelmesini sağlamıştır. Bu sebeple, hoca-öğrenci münâsebeti bir ömür boyu sürmektedir.

''GELENEKSEL SANATLAR HOCANIN DİZİNİN DİBİNDE ÖĞRENİLİR''
Sanatla uğraşan kişi güzellikleri görür ve hayatın güzelliklerini sanatına yansıtır. Zamanla sanatkâr olan 'Yaradan'ın sevgisini içinde daha yoğun bir biçimde hissetmeye başlar. Hayata bakış açısı değişir ve hoş görmeyi ilke edinir. Tezhipte, ruha nakış edilen güzellikler gün yüzüne çıkarak el emeğinden kartona işlenir aslında. Sanata ilk adımda hocanın çok büyük önemi vardır. Eğitim sıralarında alınan derslerden öte bu işin üstadı, tezhipe gönül vererek bir ömür adamış isimlerle çalışmak çok büyük değer taşır. Hocadan eğitim alırsınız ve ömür boyu eteğinin dibinden ayrılmazsınız. Bu işin ahlakı, edebi, derinliği, felsefesi, o hocaya bağlılıktan geçer. Geleneksel sanatın felsefesini kavrayamazsanız, genetik kodlarını hissedemezsiniz ve bu sanatlarla uğraşmanız çok zor olur. Sanatı, herhangi bir hobi faaliyeti gibi görürsek birkaç sene sonra bu heyecanla başlanan heves son bulur. Tezhip öğrenmek isteyen, bu sanatı kendisi ile içselleştirmelidir. Hocadan alınan eğitimleri de kendini geliştirme aşaması takip eder. Kısacası, tezhip sanatında çıkılan yol çok uzun ve meşakatlidir ve o ilk adımla başlayan yolculuk ömür boyu sürer.

''6 KADIN MÜZEHHİBE'' BİR AVLUDA TARİH YAZDI
Farklı kentlerde, farklı zamanlarda açılan karma sergilerde zamanı sanatla yaşatarak uzun soluklu proje ve çalışmalarda yeteneğini yüreği ile harmanladığını anlatan sanatçı Sevil Berberoğlu,''''Pandemi sürecinden sonra tamamı kadınlardan oluşan 6 kişilik ekibimizle, 18 ay içerisinde, Manisa merkezde bulunan Saruhan Bey Camii içine 33 tane dev tablo çalışması yaptık. Ünlü Hattat Yusuf Sezer’in nakşettiği, tezhip süslemelerini ise Zuhal Dindar, Dr. Melek Çerçi, Sevil Berberoğlu, Yasemin Malcı, Ayşe Erdem ve Zehra Kaya’nın işlediği Şu'arâ Suresi (26) 227. Ayet’in yazılı olduğu tabloyu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a hediye ettik. Ayet’in Türkçe meâli “Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıktan sonra kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, neye nasıl dönüşeceklerini yakında görecekler.” şeklindedir. Dünya çapnda, 6 bayan müzehhibenin çalıştığı ve eser ortaya koyduğu tek camii süslemesi de burası oldu.'' sözleriyle kadın eli ve emeğinin ortaya çıkarttığı manevi güzelliği ortaya koyar. Tezhip sanatına başlamasının hayatında bir dönüm noktası olduğunu belirten Müzehhibe Sevil Berberoğlu, sözlerine, '' Sanata adım atmamda vesile olan Müzehhibe (Tezhip sanatçısı) ve sevgili hocam Zuhal Dindar'a minnet, şükran ve teşekkürlerimi Aydın Ses Gazetesi aracılığı ile bir kez daha sunmak istiyorum.'' şeklinde son verdi.





