Telefonu açtığında Aydın'dan aradığımı duyunca çok mutlu oldu. Bir gün Aydın'da takım çalıştırmak ister misin dediğimde ise verdiği cevap beni mest ediyordu. 'Şartlar oluşursa tabi ki isterim, Aydın gibi şehir de kim çalışmak istemez ki?'
Bugün ki konuğum futbolseverlerin yakından tanıyacağı, Gençlerbirliği, Fenerbahçe, Bursaspor ve Konyaspor formalarını terletmiş eski milli futbolcu İsmail Güldüren. Ahmet Çelik: Daha önce Aydınspor'a karşı forma giydin mi?
İsmail Güldüren: Aydınspor'a karşı futbolcuyken forma giymedim ama antrenörlük hayatımda 2 defa karşılaştım. İnegölspor'un hocasıyken, İnegöl'de oynadığımız maçta 1-1 berabere kalmıştık. Golü 90+3 de penaltıdan yemiştik. Aydın da ki maç ligin son hafta maçıydı ve 3-1 kaybetmiştik.
A.Ç: Futbolculuk döneminizde Aydın'dan transfer teklifi aldınız mı?
İ.G: Futbol oynarken almadım. Ama Aydın şehriyle bir bağım var diyebilirim çünkü, Aydınlı birçok öğrencim var. Örneğin sol bek Serkan Özdemir var. Bandırma'da şampiyonluk yaşamıştık. Berkay Günay var. O da benim oyuncumdu. Serkan da Berkay da sanırım futbol hayatlarına Aydın'da devam ediyorlar. Kendilerine senin aracılığınla başarılar diliyorum.
A.Ç: Aydın'da futbol iyiye gitmiyor. Dışarıdan bir gözle değerlendirecek olursanız, neler söylemek istersiniz?
İ.G: Tabi ki bu sadece Aydın'ın değil, Türkiye'nin kanayan yaralarından bir tanesi. Yönetiliş şeklinden kaynaklanan problemler var ülkemizde. Yöneticilerin futbolun içinde olmadığı çok belli oluyor. Futbolu yönetenlerin, kulüpleri yönetenlerin futbolun içerisinden gelmediği zaman sonu bu şekilde olmaya mahkum olunuyor.
Türkiye'nin en büyük problemi bu. Futbol da ki yapılanmanın içine çok fazla iş adamı girdiğinde doğru planlamalar yapamıyorlar. Sadece menajerlerle çalışıp takım kurduklarında kulübü borçlandırıyorlar. İşte sonra da bu büyük camialar küme düştükçe büyük bütçeleri kaldıramıyorlar. Büyük borç batağının içine düşüp kapanmak zorunda kalıyorlar. Eskişehir gibi, Aydın gibi, Manisa gibi.. Gerçi Manisa son 1-2 yıldır futbola büyük paralar harcıyor. Bursaspor zor günler geçirdi. Kulüpler alt yapılara önem vermediği ve öz kaynaklarına dönmediği sürece, üreten yetiştiren olmadığı sürece bütün kulüplerin sonu ne yazık ki bu şekilde olacak. Öz sermayelerine dönmek zorundalar.
A.Ç: Siz futbol hayatınızda sol bek oynayan bir oyuncuydunuz. Türkiye'de neden sol bek yetişmiyor?
İ.G: Sol ayaklılar genelde yetenekli oyuncular olurlar. Defansif özellikleri fazla olmuyor. Daha çok hücumsal yönde oynamayı ve kullanılmayı tercih ediyorlar. Sol beke çok fazla meyillenmiyor oyuncular. Bana göre sebebi budur. Çünkü bakıldığında neredeyse bütün sol ayaklı oyuncular çok yetenekli oyuncular. Fiziksel kapasiteleri yüksek oyuncuları oraya koyunca da ancak bu kadar sol bek çıkabiliyor. Ama yok mu? Var. Ben hep aynı şeyi söylüyorum. Çalışınca, çalıştırılınca Türkiye'de her bölge de oynayabilecek oyuncular çıkar. O yetenek içimizde var. Akdeniz insanıyız biz. Akdeniz insanının yetenekleri futbola çok yatkın. Göçmenlerle alakalı da çok şehrimiz var. Orada da sıkıntı yok. Çalışılınca ve güvenilince Türkiye'nin her yerinden, her bölge için oyuncu çıkar.
A.Ç: 2003/04 sezonunda Ortaga'lı Fenerbahçe'de forma giydiniz. Transferiniz çok sansasyonel olmuştu değil mi?
İ.G: Evet o yıl yabancı futbolcu olarak en büyük parayı Ortega'ya vermişlerdi. Yerli oyuncu olarak da en yüksek ücreti bana vermişti Fenerbahçe. O senelerde ki en büyük sıkıntımız, bizlere çok yüksek paralar verip transfer ettikleri için çok büyük beklentiler içine girmişleri.
Tabi ki Fenerbahçe gibi İstanbul takımlarına, Anadolu'dan gelip aynı performansı göstermek çok zor. Çünkü İstanbul takımları çok büyük camialar. Oralara ayak uydurmak çok kolay değil. Süreç gerekiyor. Uzun yıllar orada bulunursan, kendi yeteneklerini sergileyebiliyorsun ama bana soracak olursan bütün oyuncuların, İstanbul kulüplerinde özellikle Fenerbahçe'de, futbol hayatlarında en az 1 sezon kalmalarını veya orada bulunmalarını Allah onlara nasip etsin. Ben Fenerbahçe ve diğerleri diye düşünüyorum.
A.Ç: Bir gün Aydın'da çalışmak ister misiniz?
İ.G: Tabi ki. Biz spor adamıyız. Futbol adamıyız. Türkiye'nin neresinden, ne şekilde teklif gelirse değerlendiririz. Düşünürüz. Şartlar uyduğu sürece. Ben futbolu bırakıp antrenörlüğe başladıktan sonra herkese aynı şeyi söylüyorum. Teknik direktörlük futbolculuktan daha zevkli. Çünkü bildiğinizi gençlere aktarmak, onlardan bunun karşılığını almak çok büyük mutluluk. İnsana haz veriyor. Bana göre antrenörlük futbolculuktan daha zevkli. Eğer sen genç oyuncuları seviyorsan, onlara bir şeyler kazandırabiliyorsan, ne büyük mutluluk. Tekrar söylüyorum, ben asla seçici bir insan değilim. Şartlar, tesisleşme, kulübün başarısı, vizyonu bana uyduğu sürece Türkiye'nin her yerinde antrenörlük yaparım. Benim için Aydın, Bursa, Konya veya Cizre hiçbir şehrin farkı yok. Sadece benim vizyonuma, düşüncelerime, hedeflerime uyduğu sürece her şehirde çalışmaya hazırım.
A.Ç: Fenerbahçe'de yeteri kadar şans bulduğunu düşünüyor musun?
İ.G: Evet ben yeteri kadar şans bulduğumu düşünüyorum. Zaten ilk yılımda ayağım kırılmıştı. Çok fazla oynayamamıştım. Ama iyileştikten sonra şampiyon olduğumuz sene 14-15 maça çıkmıştım. Ben çok hırslı bir oyuncuydum. Fenerbahçe'ye gelmeden önce Süper lig'de yılda ortalama 32-33 maça çıkıyordum. Bu ortalama düştüğü için mutsuzdum ve kendi isteğimle dönemin Başkanı Aziz Yıldırım'dan ayrılmak için izin istedim. Aziz Başkan beni bırakmak istemedi. Çünkü Aziz Yıldırım benim transferimi çok istemiş ve çok yüksek ücretler ödemişti. Ama benim futbol da her zaman bir doğrum vardır. İstediğin kadar para kazan önemli değil. Oynama mutluluğu, kazandığın paranın altında değildir. Futbolcunun mutluluğu oynamaktır. Bende bu yüzden ayrılıp Gençlerbirliği'ne dönmüştüm.
A.Ç: Futbolculuk döneminde unutamadığın bir anın var mı?
İ.G: Tabi ki çok fazla var. Mesela Fenerbahçe'de oynarken, Galatasaray'ı 6-0 yendiğimiz maçta Hasan Şaş 'daha ne kadar atacaksınız, yeter durun artık' diye bağırıyordu.
Tabi ki Fenerbahçe-Galatasaray maçları her zaman çok çekişmeli geçmiştir. İçeride yaşananlarda çok fazladır. Oyuncular çok gergin olurlar. İsmail Güldüren ile soru - cevap:
Unutamadığı takım: Fenerbahçe
Uğurlu rakamı: 3
Olmazsa olmazı: Ailesi
Çalıştığın en iyi yerli hoca: Raşit Çetiner
En iyi yabancı: Christoph Daum
En beğendiği Türk oyuncu: Tugay Kerimoğlu
Yabancı oyuncu: Ariel Ortega
En beğendiği atmosfer: İnönü stadyumu Röportajdan satır başları:
- O kadar yüksek paraya Fenerbahçe'ye geldim ki beklentiler çok fazla yükseldi
- Şehir farkı yok benim için her yerde çalışabilirim
- Aydın şehrinin içinde bulunduğu durum Türkiye'nin kanayan yaralarından bir tanesi
- Umarım bir gün Aydın futboluna hizmet ederim