Yeni dönemde, seçilen Başkanlarımıza vatana, millete ve Aydın'a hayırlı hizmetler etmesi dileklerimi iletiyor, istişare merkezli bir yönetim anlayışına sahip olmalarını ümit ediyorum. Yeni dönemle ilgi olarak bizlere düşen, yöneticilerin önünü açmak, onlara fikirlerimizle  desteklemektir. Bu sebepten 8. ve 13. yüzyıllar arasındaki İslam'ın Altın Çağı'nda yaşamış meşhur filozof ve âlim, aynı zamanda gökbilimci, mantıkçı ve müzisyen olan Muhammed bin Muhammed bin Tahran bin Uzlug ya da kısaca Farabi’nin “İdeal Devlet” fikriyatı günümüze uyarlanırsa yönetenlere rehberlik edeceğini düşünüyorum. Ve “Modern”  siyaset felsefinin olumsuz etkilerini en aza indireceğini tasavvur ediyorum. *** “İşte bu kişi, kendisinin üzerinde başka bir insanın hükmünün bulunmadığı hâkim kişidir. O, önderdir (imam), erdemli şehrin ilk başkanıdır, erdemli milletin hükümdarıdır, oturulan dünyanın tümünün hükümdarıdır. Bu duruma ancak kişiliğinde doğuştan sahip olduğu on iki tabii özelliği birleştiren bir insan ulaşabilir: Bu özelliklerden biri, onun organları bakımından tam ve eksiksiz olması, bu organların kendisini, kendilerine ait fiillerini, gerçekleştirmeye kabiliyetli kılmalarıdır. O bu organlardan herhangi biriyle yapılacak bir fiili gerçekleştirmek istediğinde, bunu kolayca yapmalıdır. O, kendisine söylenen her şeyi iyi anlama ve idrak etme yeteneğine tabiatı gereği sahip olmalı, konuşan kişinin maksadına veya bizzat o şeyin kendi mantığına uygun olan neyse onu anlamalıdır. Anladığı, gördüğü, duyduğu ve idrak ettiği şeyi, zihinde saklama (hıfz) yeteneğine sahip olmalı, hemen hemen hiçbir şeyi unutmamalıdır. Uyanık ve çok zeki olmalı, bir şeyle ilgili en ufak bir delil gördüğünde, bu delilin işaret ettiği yönde, o şeyi kavramalıdır. Zihninde bulunan bir şeyi tam açıklıkla ifade edebilmesini sağlayabilecek güzel konuşma kabiliyetine sahip olmalıdır. Bilgi edinmeyi, öğrenmeyi (ta’allum) sevmeli, ona kendini vermeli, öğrenmenin zahmetlerini yenmeli, içerdiği mihnetlere katlanmalı, bunları yorucu, eziyet verici bulmamalıdır. Tabiatı gereği doğruluğu (sıdk) ve doğru insanları sevmeli, yalandan ve yalancılardan nefret etmelidir. Tabiatı gereği yemek, içmek ve cinsel zevklerin peşinde koşmayan, onları arzulamayan biri olmalı, kumardan kaçınmalı, bu tür şeylerden doğan zevklerden nefret etmelidir. Yüksek ruhlu (kabir al-nafs) olmalı, şerefi, ululuğu (karâma) sevmeli, ruhu tabii olarak çirkin ve aşağılık şeylerin üstünde olmalı, şeyler içinde en yüce olanlarına doğru yükselmelidir. Gümüş, altın ve benzeri cinsten dünyevi amaçlı şeyler onun nazarında değersiz olmalıdır. Tabiatı gereği adaleti ve adaletli kişileri sevmeli, baskı (cavr) ve zulümle, bunları yapanlardan nefret etmeli, kendi yönettikleri ve başkaları ile ilgili olarak insaflı olmalı, insanları böyle olmaya yöneltmeli, baskıya maruz kalan insanlara acımalı, güzel, asil ve doğru gördüğü her şeyi desteklemeli, adil olmaya, adaleti uygulamaya davet edildiğinde onu yapmada, gerçekleştirmede isteksiz, inatçı olmamalı, tersine, haksızlık ve kötülük yapması istendiğinde bunu yapmama konusunda dirençli, karalı ve istekli olmalıdır. Sonra yapılmasını gerekli gördüğü şey konusunda azimli, kararlı olmalı, korku ve zaaf göstermeksizin cesurca onu gerçekleştirmelidir( Kaynak: Farabî, İdeal Devlet, çev. Ahmet Arslan, İstanbul 2016, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, sf. 107-110)