Tehlikeli gidişat oryantalist zihniyete ram olma demektir. Derinlerden(!) birileri Ehl-i sünnete fütursuzca hücum başlattı. Önce adli bir vak’a olan yurt yangınını bahane ederek tarikat üzerinden Ehl-i sünnete saldırıya geçtiler. Bilahare deizm… Sonra İhsan Şenocak hoca ile sürdürdüler… Danıştay’ın başörtüsü kararı… Şimdi de Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu… Bunlar sıradan gelişmeler değil… Kızılların, ebu cehil ideolojik salyaları devam edeceğe benziyor… Muhafazakâr iktidarın en güçlü olduğu dönemde meydana gelen Ehl-i sünnete yönelik psikolojik harbin amacı belli: Sayın Cumhurbaşkanımızı Türkiye’de ve dünyada politik sahada zora sokmak… *** Birileri,  Kur’an-ı Kerim’i asrın idrakine sunmak istiyor. Kur’an-ı Kerim, çağa göre yorumlanamaz! Kur’an-ı Kerim, çağlar üstüdür. Çağ, Kur’an-ı Kerim’e intibak ettirilir. Kur’an-ı Kerim’in çizdiği çerçeveye göre zamanın şartları şekillenir. Zira zaman, muvakkattir… Yani geçicidir… Nitekim 14 asır geçti… *** Hakikat böyle iken Kur’an-ı Kerim’i uydurmak, büyük tahriftir… Tahripçiler, bu yüzden önce hadislere, mezheplere saldırıyorlar, sonra herkes Kur’ân’ı anlayabilir diyerek Hz. Peygamber’i (sav) devre dışı bırakmak istiyorlar. Strateji bu. *** Peygamber Efendimizin (sav) devre-dışı bırakıldıktan sonra sıra Kur’ân’a gelecek . Âyetler tartışılmaya başlanacak... Nitekim –sözde-  bazı profesörler, “filan âyet kafama yatmadı benim” yumurtlamalarına başladılar bile! Amaç İslâm’ı tahrif ve tahrip etmektir. *** Ehl-i Sünnet akidesine yapılan saldırılara dur demeliyiz. Cesedi içeride, zihni dışarıda bazı islamcı taklitçiler de oryantalist değirmene su taşımaktadırlar. İran-Mısır -Suud merkezli bir takım cereyanlara kapılanlar kendilerine gelmelidirler. Pergelin sabit ayağı daima Anadolu olmalıdır.  Milli ve yerliden kasıt da budur. İthal islamcılık fikir müdafileri, modernist islamcı yaklaşımlardan bir an evvel kurtularak milli ve yerliliğin esbâb-ı mucibesine vakıf olmalıdırlar. Unutulmasın: Mısır merkezli bir hareketin kendine faydası yok ki bize yararı dokunsun. Bu noktada Cumhurbaşkanımızın yerli ve milli demekten kastının ne olduğuna bakılması elzemdir. Yoksa başka türlü Ehl-i sünnete saldıran kızılların ve oryantalist işbirlikçilerin hücumlarına göğüs germek mümkün değildir. *** Ehl-i sünnet ve’l cemaat akidesinin yılmaz savunucuları olarak bizler, buna asla müsaade etmeyeceğiz. Din’i kendimize benzetmeyeceğiz. Kendimiz Din’e benzeyeceğiz. Kur’an-ı Kerimi asrin idrakine sundurmayacağız. Ehl-i sünnete yeniden hücum başlatanlara, biz de ilmî, fikrî, amelî mücadelemizin sarı seviyesini kırmızıya yükselteceğiz. Meydanı böylesi oryantalist kafalılara… Emperyalist uşaklara… Kızıl maoculara bırakacak değiliz. Bizler; Vahşi Kapitalizme… Vahşi Kızıl Komünist Emperyalizme teslim olamayacağız. Kapitalizme karşı çıkmak uğruna Kızıl Emperyalizmin peyki olmayacağız. Milli ve yerli olacağız. Bu da böyle biline…