Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ), Robert Koch’un 24 Mart 1882 yılında verem (tüberküloz) hastalığından sorumlu etken olan ‘‘Mycobacterium tuberculosis” isimli bakteriyi keşfetmesine ithafen 1996 yılından itibaren her yıl 24 Mart gününün ‘‘Dünya Tüberküloz Günü’’ ilan edildiğini belirten Yazıcı, tüberküloz hastalığıyla ilgili bilgiler verdi. Bu günün amacının verem hastalığı ve bu hastalıkla mücadele konusunda toplumun ve sağlık çalışanlarının bilinçlendirilmesi ve bu hastalığa bütün kesimlerin dikkatinin çekilmesi olduğunu belirten Yazıcı, “Verem insanlık tarihi kadar eski bir hastalıktır. Milattan önceki yıllardan günümüze kadar dönem dönem salgınlara yol açmış ve milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. Dünyada her yıl 10 milyon yeni verem hastası ortaya çıkmakta ve her yıl 1,2 milyon insan bu hastalık nedeniyle ölmektedir. Ülkemizde başarılı bir verem savaşı programı yürütülmekte ve her yıl veremli hasta sayısı azalmaktadır. 2005 yılında 20 bin 535 olan toplam olgu sayısı 2019 yılında 11 bin 401 olarak saptanmış ve toplam olgu hızı yüz binde 29,8’den 13,7’ye gerilemiştir. Bu başarıda hastaların erken tanısı, tedavisi, temaslı kişilerin muayenesi ve hastalanma riski olanlara koruyucu tedavi başlanılması gibi bütüncül bir programla çalışan verem savaş dispanserlerinin rolü büyüktür” dedi.

BAĞIMLILAR RİSK ALTINDA


“Verem hastalığı kişiden kişiye solunum yolu ile bulaşan mikrobik bir hastalıktır” diyen Yazıcı, hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi: “Hasta kişilerin konuşma, öksürme ve hapşırma sırasında ortama saçtıkları bakteriler tarafınca bulaş olmaktadır. Hastalıktan sorumlu etken ‘‘Mycobacterium tuberculosis” isimli bakteridir. Solunum yoluyla alınan bakteriler asıl olarak akciğere yerleşir ama kan ve lenf yolu ile yayılarak tüm vücutta hastalık oluşturabilir. Solunum yoluyla vücudumuza giren bakteriler her zaman hastalığa yol açmaz ve sessiz bir şekilde bekleyebilir. Bu duruma enfeksiyon denilmektedir. Enfeksiyon bir hastalık durumu değildir. Enfeksiyonu olan kişilerin yüzde 5’inde ilk 2 yılda yüzde 5’inde ise hayatının herhangi bir döneminde özellikle vücut direncinin azalması ile verem hastalığı gelişir. Verem hastalığı gelişiminde riskli gruplar; 5 yaş altı çocuklar, yaşlılar, HIV enfeksiyonu olanlar, kanser hastaları, diabetes mellitus, kronik böbrek yetmezliği, kortizon gibi bağışıklığı baskılayan ilaç kullananlar, ideal vücut ağırlığının yüzde 90’ından daha az kiloda olanlar, sigara içenler, ilaç bağımlılığı olanlar ve alkol kullananlardır.”

SİNSİ BİR HASTALIK


Veremin belirtileriyle ilgili de açıklamada bulunan Yazıcı, “Verem sinsi bir hastalıktır. En sık görülen belirtiler 2-3 haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik, balgam çıkarma ve kan tükürmedir. Hastalığın ilerlemesiyle nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısı görülebilir. 2-3 hafta ve daha uzun süreli öksürük şikayeti olanlar mutlaka sağlık kuruluşuna başvurmalıdırlar. Sağlık kuruluşu tarafınca değerlendirilen hastalardan akciğer röntgeni, balgam testi ve gerekirse kan testleri istenir. Balgam testinde verem mikrobunun gösterilmesi ile hastalığın tanısı konulmaktadır” diye konuştu.

MUTLAKA TEDAVİ EDİLMELİ


Verem hastası ile yakın teması olan kişilerin mutlaka verem savaş dispanserlerine başvurarak muayene olmaları gerektiğinin altını çizen Yazıcı, “Verem bulaşıcı bir hastalıktır ve tedavi olmayan bir verem hastası her yıl yaklaşık 10-15 kişiyi enfekte etmektedir. Bu nedenle veremden korunmanın en etkili yolu hastaların erken teşhisi ve tedavisidir. Verem tedavisinde kullanılan ilaçlar verem savaş dispanserlerinde ücretsiz olarak verilmektedir. Verem ilaçları birden fazla sayıdadır ve mutlaka düzenli kullanılması gerekmektedir. Tedavisini mutlak gerekli durumlar dışında kesen veya düzensiz kullanan hastalarda ilaçlara karşı direnç gelişebilmekte ve hastalığın tedavisi oldukça güçleşmektedir. Tedavisi başlanan ve ilaçlarını düzenli kullanan verem hastasının bulaştırıcılığı teorik olarak 2-3 haftada sona ermektedir. Ancak ilaçlarını düzenli veya hiç kullanmayan hastalarda bulaştırıcılık devam etmektedir. Verem hastalarının ilaçlarını düzenli kullanma dışında yapması gereken başka şeyler de vardır. Öksürme ve hapşırma sırasında ağzın mendille kapatılması mikropların havaya saçılmasını engellemek için son derece önemlidir. Hastalar ellerini sık yıkamalı, dengeli ve düzenli beslenmeli, sigara ve alkolden uzak durmalıdır. Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Bu nedenle hastalar ve hasta temaslıları bulundukları ortamları sık sık havalandırmalı ve güneş alan odaları kullanmalıdır. Verem hastası ile yakın teması olan kişiler mutlaka verem savaş dispanserlerine başvurarak muayene olmalıdırlar. Hasta yakınlarının taramaları dispanserlerde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Temaslı muayenesi sonucunda hasta olduğu tespit edilenler tedavi edilirken hasta olmayan ama verem olma riski taşıyan kişilere koruyucu tedavi verilir” ifadelerini kullandı.