Sanayi gürültüsünün ortasında, zamana direnen sessiz bir atölye...
ÖZEL HABER | Aydın İkinci Sanayi Bölgesi’nde yarım asrı aşan ustalığıyla Kemal Göçgeldi, tornacı dükkânını adeta bir kültür mabedine dönüştürmüş. Raflarda dizili antika kasetler, demirden yapılmış usturlaplar, süslemeli su kabakları ve en dikkat çekeni: dana kemiğinden, ustalıkla oyulmuş bıçaklar… Her parça bir hikâye anlatıyor; her köşe geçmişin izlerini bugüne taşıyor.
DANA KEMİĞİNDEN BIÇAĞA, DOĞANIN İÇİNDEN GELEN USTALIK
Demir ustası olmasının ötesinde, Kemal Usta'nın doğayla kurduğu bağ göz kamaştırıyor. Özellikle dana kemiğinden işlediği bıçaklar, sadece işlevsel değil; estetik ve kültürel anlamlar da taşıyor. Uç kısmı geleneksel Osmanlı çizgileriyle süslenmiş, sap kısmı kemikten oyularak şekillendirilmiş bu bıçaklar, dükkânın en özel parçaları arasında yer alıyor. Ziyaretçilerin en çok hayranlık duyduğu bu eserler, çoğu koleksiyonerin satın almak istediği parçalar olsa da Kemal Usta bu konuda net; “Ben bu işi satmak için değil, yaşatmak için yapıyorum.”
TORNADA ZÜLFİKAR KILICININ İZLERİ
1968'den bu yana tornacılık yapan Kemal Göçgeldi, atölyesini yalnızca bir iş yeri değil; aynı zamanda kültürel bir hafıza mekânına dönüştürmüş. Göçgeldi’nin elinde hurda demir, tarihle buluşuyor. Atölyenin en dikkat çeken parçalarından biri ise zülfikar kılıcının el yapımı replikası. Efsanelere konu olan çift ağızlı bu kılıç, İslam tarihinde Hz. Ali ile özdeşleşmiş ve adaletin simgesi olarak kabul edilmiştir. Kemal Usta'nın birebir ölçü ve orantılarla yeniden işlediği zülfikar replikası, geçmişin ruhunu bugüne taşıyan bir başyapıt gibi dükkânın merkezinde sergileniyor.
TAKILAR, KASETLER VE NOSTALJİK ANILAR
Kimi zaman bir kaset, kimi zaman el yapımı bakır bir bilezik... 70’li ve 80’li yıllardan kalan nostaljik parçalar da Kemal Göçgeldi'nin biriktirme tutkusunun parçası. Her biri onun belleğinde bir yere sahip olan bu objeler, ziyaretçileri geçmişe götüren detaylar sunuyor.
“BURASI BENİM MABEDİM”
Dükkânına müze gibi gelenleri memnuniyetle ağırlayan Kemal Usta, hiçbir parçasını satmıyor. “Burada her şeyin bir ruhu var. Elimi değdirdiysem, ona bir anlam yüklediysem artık o satılık olmaktan çıkar.” diyerek kültürel mirasa bakışını ortaya koyuyor.
