Aydın’da siyasete Refah Partisi ile adım atan ardından Saadet Partisi ve Has Parti’de İl Başkanlığı görevlerinde bulunan Ömer Özmen, 2012 yılında katıldığı AK Parti’de ise 7 yıldır il başkanlığı görevini yürütüyor. Partisinde, görevini başarıyla yürüten Özmen, siyasi kimliğinin yanı sıra avukatlık mesleğini de sürdürüyor. Mütevazı, çalışkan ve hoş görülü kişiliğiyle tanınan Özmen, son seçimde partisinin Aydın’da 4 milletvekili çıkarmasında önemli pay sahiplerinden biri oldu. Aydın ve partisine en iyi şekilde hizmet etmek için çalışmalarını sürdüren AK Partili Özmen ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. ‘Size Dair’ adlı köşemizin 14’üncü konuğu olan Özmen, kendisine dair bilinmeyenleri ve özel yaşantısını gazetemizin muhabiri Mehmet Kavas’a samimi bir dille anlattı.

*Kendinizi tanıtabilir misiniz?


1976 yılında doğdum. Aydın İmam Hatip Lisesi ve Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. 2000 yılından bu yana serbest avukat olarak Aydın’da çalışıyorum. Oğlum Osman endüstri mühendisi, kızım Ayşe Bahar eczacılık okuyor, en küçük kızım Fatma Nihal de Aydın Lisesi’nde eğitim-öğretim hayatına devam ediyor. 2015 yılının Ocak ayından bu yana AK Parti Aydın İl Başkanı olarak görev yapıyorum. Evliyim ve üç çocuk babasıyım. Almanca ve İngilizce biliyorum.

*Hayatınızda bir dönüm noktası var mı? Gerek hayatınızda gerek kariyerinizde size etki eden bir kişi var mı?


Hayatıma etki eden kişi, eşim Meliha hanım oldu. Eşimin, hayatımdaki en büyük şansım olduğunu düşünüyorum. Ben uzun yıllardır aktif siyaset içerisindeyim. Daha önce hem Saadet Partisi hem Has Parti’de İl Başkanlığı yaptım. Bu dönemde mesaimin çoğunu işim ve siyasete ayırdığım için eşim Meliha hanım sağ olsun bu süreçte hem çocuklarımın eğitiminde hem yetişmesinde gerçekten çok önemli bir yükümüzü aldı. Evin de yükünü aldı. Allah razı olsun kendisinden. Biz 21 yaşında evlendik ve evlendiğimizde ben öğrenciydim. Aslında o süreçte birbirimizi büyüttük diyebiliriz. Eşimle evlenmemiz hayatımın dönüm noktalarından birisiydi.

*Hayatınızın olmazsa olmazı dediğiniz üç şey nedir?


Bizim inandığımız bir davamız var. Bu dava, gerçekten bizim için olmazsa olmaz. Hayatımızın bir gayesi. İnsan olmaktan dolayı bize yüklenen birtakım sorumluluklar var. Bu sorumluluklarımızı biz, bugün siyaset aracılığıyla yerine getirdiğimize inanıyoruz. Mücadelelerimiz olmazsa olmazlarımızdan bir tanesi. İkincisi, ailemiz bizim için çok önemli. İnsanın huzurlu ve mutlu bir ailesinin olması, hayatındaki birçok noktada hem kararlarını hem de davranışlarını etkiliyor hem de atacağınız adımlarda size büyük destek sağlıyor. Üçüncüsü de insan hayatında belli bir disiplin içerisinde hareket etmeli. Hiçbir şey boşluk kaldırmıyor. Her zaman olmanız gereken yerde olmanız gerekiyor. Bu anlamda birinci mücadelemiz, ikincisi ailemiz ve üçüncüsü de tutarlı bir yaşam biçimi diyebilirim.

*Hayatta bir pişmanlığınız var mı?


Pişmanlığım yok. Bugüne kadar keşke dediğim bir şey olmadı. Her şey olması gerektiği gibi olması gerektiği zamanda yaşandı ve bitti. Geçmişe çok takılmamak lazım. Neticede bazı şeylere engel olamıyorsunuz. Elinizden kayıp giden süreçler oluyor. Siz eğer vicdanen doğru yaptığınıza inanıyorsanız, önemli olan o gün durduğunuz yer. Doğru bir yerde durduğunuza inanıyorsanız ve o duruşunuzun neticesinde beklentiler gerçekleşmiyorsa yapacak bir şey yok. Önemli olan doğru yerde durmak.

*20 yaşındaki kendinize ne söylemek isterdiniz?


Bunu söylemek için geriye dönüp pişmanlıkların olması lazım. Geriye dönüp şunu da söylemek isterdim diyebileceğim bir şey yok.

*Neye tahammülünüz yok. En çok neye kızarsınız?


İşini layıkıyla yapmayan insanlara çok kızıyorum. Bir sorumluluk bir görev yüklenen arkadaş, kişi, herkes bunun gereğini yerine getirmeli. Eğer o sorumluluğu ve görevi yerine getiremiyorsa vakti geldiğinde emaneti teslim etmesi gerektiğini bilebilmeli. Ayrıca bazen şu oluyor. Sizin gündeminiz çok farklı oluyor. Hayati işler dönüyor. Bakıyorsunuz önemli kararlar arifesinde olan süreçtesiniz. Etrafınızda hiç kimse bunlarla ilgilenmiyorsa ayrı bir gündemleri varsa o ortamdan çıkıp gitmek istiyorsunuz.

*En sevdiğiniz huyunuz nedir?


Affetmeyi seviyorum, kin tutmuyorum. Neticede hem mesleğimiz hem de siyaset itibariyle kin tutmamak önemli bir konu. Toplumun tamamını kucaklamakla mükellef bir yapıyız biz. O bakımdan bu iki huyumu sevdiğimi söyleyebilirim.

*En sevmediğiniz huyunuz nedir?


Bazen sabırsız davranıyorum, acele ediyorum. Bu huylarımı sevmiyorum.

*Bu konuda yetenekliyim dediğiniz bir alan var mı?


Uzun zamandır hobilerimi de bıraktım. Pul koleksiyonum vardı. Yazar, çizerdim ufak tefek şeyler. Siyasetten dolayı bunları uzun zamandır bıraktık.

*Bir toteminiz var mı?


Yok, inanmıyorum öyle şeylere.

*Aydın’ı tek kelimeyle anlatsanız ne dersiniz?


Aydın gerçekten çok güzel bir şehir. İnsanları çok güzel. Aydın’ımız gerçekten insanıyla, havasıyla suyuyla, yaşanmaya değer güzel bir coğrafya.

*Elinizde sihirli bir değnek olsaydı, dünyada neyi değiştirirdiniz?


Mazlum coğrafyalarda akan kan ve gözyaşını durması için elimden geleni yapardım. Zalimin mazlumu ezmediği bir iklimin tesisi için gayret ederdim.

*Dünyanın 8’inci harikasını seçmeyi size verselerdi, nereyi seçerdiniz?


Bütünüyle Türkiye’yi seçerdim.

*En sevdiğiniz yemek?


Kuru fasulye.

*En sevmediğiniz yemek?


Yok. Yemek ayrımı yapmıyorum.

*Hangi takımı tutuyorsunuz? En beğendiğiniz sporcu?


Galatasaraylıyım. Küçükken tenis oynuyordum. Bir de kayak yapıyorduk. Avusturya’da yetiştiğimiz için iki spor için de uygun ortam vardı. Ama burada mevsim itibariyle kayak şansımız bitti. Bizim gençliğimizde tenis ile ilgili çok ortam da yoktu. İkisini de çok seviyorum. Tenis maçlarını ve kayak sporunu televizyon izlerim ve bu sporun mücadelelerini kaçırmamaya çalışırım. Boris Becker, John Mcenroe, Andre Agassi gibi bizim zamanımızdaki ünlü sporcuları beğeniyorum.

*En son okuduğunuz kitap?


Asaf Gökbel’in ‘Milli Mücadelede Aydın’ adlı kitabını okudum.

*Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?


Rahatlığımızdı, sorumsuzluğumuzdu, omuzlarımızda yük olmamasıydı. Tek derdimiz sabah okula gitmek, derslerin bitmesini bekleyip eve gidip oyun oynamaktı.

*Bu yoğun tempoda ailenize vakit ayırabiliyor musunuz?


Ayırmaya çalışıyorum. Haftanın 1-2 günü evde yemek yiyebilirsek bizim için büyük bir mutluluk oluyor. Cumartesi ve Pazar’dan bir günü az programla geçirebilirsek sonrasında ailemiz ile vakit geçirebilirsek bizim için gerçekten değerli oluyor. Bunun dışında her yıl 1-2 gün çocuklarla beraber olmaya, bir yerlere gitmeye çalışıyoruz. Bir-iki günü geçmiyor, fazlası mümkün olmuyor. Aileme ayırabildiğim kadar vakit ayırıyorum.

*Sizce, hayatı en değerli kılan şey nedir?


İnsanın amacı. Amaç insandan insana değiştiği için götürdüğü yer farklı olabiliyor, hayatına kattığı değer de farklı olabiliyor.

*Bir film çekseniz ismi ve konusu ne olurdu?


Türkiye’nin son 40-50 yıllık siyasi yaşantısını anlatan bir film çekebilir aslında. Çünkü gerçekten Türkiye’nin nereden nereye geldiği çok önemli. Bizim kendimizi yönetmek gayretimiz ve irademiz, ne kadar öne çıktıkça karşılaştığımız engeller, bu süreçte yaşananlar, bunları milletimizin bilmesi lazım. Böyle film gerçekten şu günlerde etkili olabilir, faydalı olabilir. Çünkü olayı salt iktidar mücadelesi, salt siyasi parti mücadelesi gören arkadaşlarımız oluyor, üzülüyoruz bazen. Şu an Türkiye’nin verdiği mücadele basit bir mücadele değil. Milletimiz bunun üstesinden de gelecek. Bunun milletimize daha iyi anlatılması gerektiği kanaatindeyim. İsmi ise ‘Bir Milletin Yürüyüşü’, ‘Bir Milletin Ayağa Kalkışı Olur’ olabilir.

*Hayatta bir korkunuz var mı?


Allah’tan başka kimseden bir korkumuz yok.

*En beğendiniz söz?


Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) Efendimizin ‘Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışınız’ sözünü çok beğeniyorum.

*Ne tür müzik dinliyorsunuz? En beğendiğiniz ses sanatçısı?


Pop, arabesk ve özgün müzik dinliyorum. Yıldız Tilbe de beğenerek dinlediğim bir sanatçı.

*Hayatta en sevindiğiniz an?


Çocuklarımın doğum haberleri ve başarıları.

*Hayatta en üzüldüğünüz an?


Sevdiklerimin vefat haberleri.

*En sevdiğiniz renk?


Mavi.

*Hangi konu açıldığında sıkılırsınız?


Gereksiz ve boş konular açıldığında dinlemekten sıkılırım.

*Günlük hayatta kullandığınız en sık kelime nedir?


Alo ve efendim.

*En son izlediğiniz dizi ya da film? En beğendiğiniz sinema oyuncusu?


Anton filmini izledim. Julia Roberts’in oyunculuğunu beğeniyorum.

*Bir şeyi icat etmek isteseydiniz bu ne olurdu?


İcat etmek istediğim bir şey yok.

*Bir şeyin orijinaline sahip olmak isteseydiniz, bu ne olurdu?


Her şeyin orijinali iyidir.

*Yapmaktan keyif aldığınız şeyler nelerdir?


Mesleğim gereği dilekçe yazmak, siyaseten ise çalışma takvimi hazırlamak, ayrıca ailemle birlikte vakit geçirmek, yolculuk etmek, gençliğimizin şarkılarını tekrar tekrar dinlemek.

*Gençlere bir çağrınız var mı?


Gençlerin kendisini iyi yetiştirmesi lazım. Gençlerin bulundukları ortamda en iyi arkadaşlarımız olması lazım, işaret edilen arkadaşlarımız olması lazım. Bir insanın topluma faydalı olabilmesi için önce kendi iç huzurunu, kendi iç disiplinini, kendi ailesini, kendi düzenini kurması lazım. Dağınık yaşamdan sorunsuz yaşamdan topluma bir fayda beklenmiyor. Bu bakımdan gençlerimiz önceliğini bence kendi kariyerlerinde kendi işlerinde, kendi ailelerinde düzen kurmak üzerine kurmalı. Bundan sonraki topluma faydalı birey olma noktasında neler yapabiliriz, bunu düşünmeli. Gençlere bir çağrımızda şu, gelecek Türkiye’de. Bugünlerde gençlerimizin ülkemizin yarına ilişkin umudunu kırmak isteyenler var. Kesinlikle bunlara inanmasınlar. Ülkemizin önü açık. 2023 şu süreçte bizim için sadece bir eşik. Bu eşiği açtığımızda önümüzdeki günlerde çok daha hayırlı gelişmeler olacağına ben inanıyorum. Bu bakımdan gençlerimizi ülkemize sahip çıkmaya davet ediyorum.