Aydın’ın Efeler ilçesinde ikamet eden Taşkın Tuncer, gösterdiği azimle çok sevdiği kabak kemanenin üreticisi oldu. Müzik sektörü ve turizm alanında uzun yıllar çalışan Tuncer’e, 2010 yılında kemik kanseri teşhisi konuldu. Amansız hastalığı yenmeyi başaran Tuncer, adeta ikinci hayatına kabak kemaneyle başladı. Çocukluk yıllarından itibaren kabak kemaneye ilgi duyan 38 yaşındaki Tuncer, bu otantik çalgının üreticisi olmaya karar verdi. Evinin bodrum katının ardından bir odayı da atölyeye çeviren evli ve bir çocuk babası Tuncer, 4 yıl boyunca burada çeşitli kabak kemaneler üretti. Kısa sürede Tuncer’in ürettiği kabak kemaneler, müzik camiasından yoğun talep gördü. Herhangi bir eğitim almadan yaptığı kabak kemaneleri Tuncer, talep üzerine yurt içi ve yurt dışına gönderdi. Yedieylül Mahallesi’nde açtığı dükkanında kabak kemane yapmaya devam eden Tuncer, zamanla ülkenin önemli kabak kemane üreticilerinden biri oldu. Aynı zamanda Efeler’in tek kabak kemane üreticisi olan Tuncer, kabak kemaneyi gelecek kuşaklara aktararak en büyük hayalini gerçekleştirmek istiyor.

“BENİM USTAM YOK”


Hastalığını yenmesinin ardından hayatının yönünün değiştiğini ifade eden Tuncer, “Bütün emeğinizi bir kenara bırakıyorsunuz, sıfırdan hayata yeniden tutunmaya çalışıyorsunuz. Uzun yıllar canlı müzik sektöründe çalıştım. Aynı zamanda bağlama ve birkaç müzik aleti daha çalıyorum. Yıllarca halk oyunları oynadım. Müzik sektörünün içerisinde yer aldığım dönemlerde her zaman kabak kemaneye karşı bir ilgi duydum. Özgür Çelik gibi kabak kemane çalan ustaların yanına gidip kabak kemaneyi dinliyordum. İnsanoğlunun dünyadaki en büyük sorumluluğu bana göre kalıcı bir eser bırakmak. Ne olursa olsun dünyaya bir şey bırakmak gerekiyor. Olumlu bir şey yapmak lazım. Özellikle sanatsal bir şeyler bırakmak insana önemli bir değer katıyor. Aşık Veysel’in dediği gibi ‘ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın’. Ne yapabilirim düşüncesiyle kabak kemane hobisini mesleki olarak yapmaya karar verdim. O süreçte sanatsal bir enstrüman yaparken kişinin kendisini icracılara yani sanatçılara kabul ettirmesi çok önemli. Eğer bunu yapamıyorsanız yaptığınız işin bir anlamı kalmıyor. Dolayısıyla çok emek verdim. Benim ustam yok. Olmasını çok isterdim. Ben herhangi bir eğitim almadan kabak kemane yapmayı öğrendim. Bütün mirası taşıyan insanları bulmakta zorlanıyoruz. Aydın ve ülke genelinde çok önemli kabak kemane çalan sanatçılara ulaştım" dedi.

“KABAK KEMANE YAPMAK KOLAY DEĞİL”


Kabak kemane işini uzun yıllar evinin bodrum bölümünde yaptığını kaydeden Tuncer, “Daha sonra evimin bodrumundan terfi edip evimin odasını atölyeye çevirdim. Yaklaşık 4 senedir bu atölyedeyim. Kabak kemane yapmak çok kolay değil. Kabak bir sebze. Bir sebzeyi alıyorsunuz değişik hayvanların derisini, bazı hayvanların gerekirse bağırsağı, bazılarının yürek zarı, bunları kullanarak bir ağaçla birleştirerek bir enstrüman haline getiriyorsunuz. Dolayısıyla kabak kemane çok nazlı bir enstrümandır. Yapım süreci, ortalama günde 8 saat mesai harcarsanız üç günde dört dörtlük bir şekilde bitirebilirsiniz. Üzerine sürdüğünüz verniğin kuruma süresi, kimyasalların çalışma süreleri var. Beklemelerden dolayı üç günde biter. Üç gün sonunda çalıp söyleyebilirsiniz. Kabak kemane çalmak için kullanılan bir yay var. Bu yay at kılından yapılıyor. At kılı temin etmek zorunda kalıyoruz. İç pazarda bulmak bazen zor oluyor, yurt dışından temin etmek zorunda kalıyoruz. Her kabaktan, kabak kemane olmuyor. Kayınpederimle eski Foça’da kısmen de olsa kabak yetiştiriyoruz. Hammaddeyi kendimiz yapıyoruz ama yetmiyor. Çünkü 3 bin tane kabak yetişiyor bunun sadece 100 tanesi kabak kamane olabilir. Türkiye’nin değişik yerlerinden kabak temin ediyorum” diye konuştu.

“KABAK, YÜREK ZARI VE DERİYLE BİRLEŞİYOR”


Kabak kemane yapım süreci hakkında da bilgiler veren Tuncer, “Sap ağacını güçlü bir şekilde birleştirip doğru ölçülendirme yaptıktan sonra kabakla birleştiriyoruz. Kabak daha sonra yürek zarı, oğlak ya da kuzu derisi gibi materyallerle birleşiyor. Daha sonra telleme aşaması oluyor. Tellendikten sonra işin asıl boyutu devreye giriyor. Bir enstrümandaki beklentilerin en başında ses kalitesi gelir. Daha sonra görsel kalite gelir. Kabak kemanenin taşıdığı o yöresine ait olan sesi duymak zorundayız” ifadelerini kullandı.

“İNSANLAR BU SEKTÖRE YOĞUNLAŞMIYOR”


Yaptığı kabak kemaneleri talep üzerine yurt içi ve yurt dışına gönderdiklerini söyleyen Tuncer, şunları kaydetti: “Yaptığımız kabak kemaneleri Türkiye’nin birçok üniversitesinde kabak kemane bölümünü seçmiş olan öğrenci arkadaşlara aynı zamanda bu üniversitede bulunan eğitmen, aynı zamanda Türkiye’de yeterliliğe ulaşmış sanatçı arkadaşlara gönderiyoruz. Kabak kemanenin menşei Orta Asya’ya dayanmakta ama Türkiye coğrafyasında merkezi İç Batı Ege olarak biliniyor. Aydın’da kabak kemane ne yazık ki yeterince ilgi görmüyor. Bu kabak kemaneyi tanıtalım diyoruz ama daha kendi memleketimizde tanıtamıyoruz. Memleketimizde bu saza gönül verip para kazanan arkadaşların bir şeyler yapması gerekiyor. Benim en büyük üzüldüğüm nokta bu. Kültür Bakanlığı sanatçısı ama Aydın’da meydanda bir konser vermiyor. Bu çok önemli bir ayrıntı benim için. Dolayısıyla kabak kemanenin yapımı, icrası, kültürlere ve kuşaklara yansıyamıyor. Ben isterim ki benim yanımda bir arkadaş olsun. Ben o arkadaşa bütün bildiklerimi aktarayım. Eleman bulamıyoruz. İnsanlar bu sektöre yoğunlaşmıyor.”

“KABAK KEMANEYE SAHİP ÇIKILMALI”


Kendisini, Efeler’den tüm Türkiye’ye hitap eden bir kültür taşıyıcısı olarak gördüğünü dile getiren Tuncer, şöyle dedi: “Benimle birlikte bu işi birçok kişinin yapmasını istiyorum. Daha popüleri artsın. Kabak kemane benim başladığım dönemden bu döneme kadar popüler olarak epey arttı. Jenerasyonun kabak kemaneyi sahiplenmesi gerekiyor. İmkanım elverdiği sürece bu işi yapacağım. Ben mesleğimde bayrak taşıyıcısıyım. İnsanlar benim yaptığı sazları bekliyorlar. Bana bir sipariş geldiği zaman kabak kemaneyi teslim etmem sürecim iki ay. Üç günde yapıyorum ama iki ay önceden göndermiyorum. Çünkü o kabak kemanenin içerisine ismimi yazıyorum. İsmim benim yıllarca yaşayacağı için benim de yıllarca yaşayacak bir saz yapmam gerekiyor. Bu da benim için bir sorumluluk. Türkiye’de tanınan bir kabak kemane yapımcısı olarak ben bu işten sıkıldım, bıraktım diyemem. Hayatımın sonuna kadar ben işi yapmakla yükümlüyüm. Çünkü kültürün bize bıraktığı şey bu. Tüm toplum olarak kabak kemaneye sahip çıkmalıyız.”

“MESLEKİ BİLGİLERİMLE ÖLMEK İSTEMİYORUM”


Sektörde eleman sıkıntısı yaşadıklarını belirten Tuncer, “Mesleki bilgilerimle ölmek istemiyorum. Sanayileşme son dönemde çok arttı. Dört yıldır bir kimse gelip de senin yanında çalışmak istiyorum demedi. Çünkü herkes ilk etapta para gözüyle bakıyor. Halk Eğitim’den de bana kurs açılması noktasında bir talep gelmedi, benim de onlara bir talebim olmadı. Ama olsa çok iyi olur. Halk Eğitim’de bir enstrüman yapımcılığının olması bence çok önemli olur. Hem hevesi olanlar hem ilgisi olanlar için. Severek yapmazsan, çabuk sıkılırsan ve sonuca odaklıysan enstrüman yapamasın. Bizim meslek zanaatı taşıyor. Umarım kabak kemane toplumuzda hak ettiği değeri en kısa zamanda alır.” dedi.