Yaşam

Diplomalı pazarcı

Aydın'ın Karacasu ilçesinde pazarcılık yapan Ali Rıza Küçükebeoğlu farklı hayat hikayesiyle dikkat çekiyor. 1990 yılında Trakya Üniversitesinden mezun olan Küçükebeoğlu, okuduğu bölüm üzerine yönelmeyip baba mesleği pazarcılığı sürdürdüğünü söyledi.

Abone Ol

Nazilli'den Karacasu'ya 40 yıldır başta patates soğan olmak üzere çeşitli ürünleri satmaya gelen Küçükebeoğlu, 1990 yılında üniversiteden mezun oldu. O dönem memurluk yaparak geçinmek zor olduğu için ticarete yönelen Küçükebeoğlu, bugün madalyonun tersine döndüğünü söyledi. Bugün memurluğun daha iyi olduğunu ifade eden Küçükebeoğlu, pazarcılıkta eski tadın olmadığını dile getirdi. Emekli olmasına rağmen çalışmaya devam eden Küçükebeoğlu, her ne kadar pazarcılık eskisi gibi olmasa da çalışmaya devam etmese emekli maaşıyla geçinmenin mümkün olmadığı dile getirdi. Üniversite mezunu olmasının etkisi anlatımına yansıyan Küçükebeoğlu, mesleğini yapmasa da bu haliyle üniversite mezunu olmanın insana kattığı değeri ortaya koydu.

Diplomalı pazarcı "56 yaşındayım. 15 yaşından beri pazarlardayım. 1990 yılında üniversiteyi bitirdim. Trakya Üniversitesi Harita Kadastro Mezunuyum. Çocukluğumuzdan bu yana babamızın yanında pazarlara gidip geldiğimizden pazarlara aşina olduğumuzdan okuduğum mesleği yapmadım. Pazarcılığa yöneldim. Çok şükür. Şu anda da emekli oldum. Birader bakkaliye işletiyordu. Onunla birlikte çalıştık. Ben daha çok pazarcılığa ağırlık verdim" sözleriyle hayat hikayesini anlattı.

"ŞU AN MEMURLUK DAHA İYİ"

Sözlerini sürdüren Küçükebeoğlu, "Okuduğum alanda çalışmadım hiç. 1990'da bitirdim. O zaman memleketin içinde bulunduğu ortam bugünkünden çok farklıydı. Dolayısıyla ticaret bizim için ehven geldi. O zaman memur olacağıma pazarcı olayım dedim. O zaman öyleydi. Şimdi madalyon tam tersine döndü. Şu an memurluk pazarcılıktan bin kat daha kaliteli. Rahatlık yönünden. O zaman pazarcılıkta çok güzel para vardı. Ticaret güzeldi. Memurlar maaşlarıyla geçinemez pozisyondalardı. Şimdi iş tam tersine döndü. İnsanların alım gücü azalınca pazarlarda eski randıman yok. Biz eski pazarcı olduğumuz için eskiyle mukayese ettiğin zaman arada uçurum var. Şu an hobi olarak yapıyoruz desek yanlış olmaz. Eski pazarcı olduğumuz için devam ediyoruz. İnsanların alım gücü azaldığı için eski tüketim olmuyor" dedi.

"BUGÜN ÜNİVERSİTEDEN MEZUN OLSAM PAZARCILIK YAPMAZDIM"

Pazarlarda eski tadın olmadığını ifade eden Küçükebeoğlu, "Hastalıklar da çoğaldı. İnsanlar 5 alacaksa 2 alıyor. İki alacaksa bir alıyor. Bir alacaksa yarım alıyor. Bugün üniversiteden mezun olsam kesinlikle pazarcılık yapmazdım. Bir şekilde memur olur, maaşlı bir yerde çalışırdım. En azından çalıştığın saat belli. Aldığın para belli. Ona göre hareket ederdim ama şimdi pazarcılıkta öyle bir şey yok. Pazarlar şimdi masrafı korumuyor. Akaryakıt olmuş 45 lira. Gelmesi gitmesi. Maliyetler yüksek. Yer paraları yüksek. Hastalıkların artmaya başladığı 10-15 yıldır pazarlarda işler azaldı. 90'lı yıllarda biz harıl harıl iş yapardık. Mesela 1990-2000 arası çok süperdi. Parayı koyacak yer bulamıyorduk. Şimdi o pazarları mumla arıyoruz. 1990-2000 arası çok iyiydi. İnsanlar alabiliyordu. Alım gücü vardı. Tüketiyorlardı. Hastalık yoktu. Şimdi hastalık bollaştı. Tüketim ona bağlı olarak azaldı. Şeker var, kalp var, tansiyon var. Örneğin patates alacak vatandaş. 'Şekerim var' diye patatesi az alıyor. Eskiden öyle değildi. 5'er kilo 5'er kilo satardık" ifadelerini kullandı.

"SADECE OTA YÜZ LİRA PARA GİDİYOR"

Tüketimi azaltan faktörlere değinen Küçükebeoğlu, "İnsanlar durduk yerde hasta olmaz. Tarımdaki kontrolsüzlük. Domates, biber, salatalık serada üretiliyor. Onlara hangi ilaçlar veriliyor. İnsanlar oradan hastalıkları kaptı zamanında. Onlar şimdi şimdi açığa çıkıyor. Bu da tüketimi azaltıyor. Emekli maaşı ile insanlar nasıl pazar alışverişi yapsın. Geçenlerde iki bağ maydonoz, iki bağ dereotu aldım. 50 lira. Aynısından anneme de alıverdim. Sadece ota 100 lira verdim. 10 lira maydonoz, 15 lira dereotu yani sadece ota 100 lira veriyorsun. Daha alınacak bir sürü malzeme var. Yani bu emekli maaşı ile mümkünatı yok. İnsanlar da pazarda en ucuzu bulma arayışında. Bir bağ maydonozun 10 lira olduğu yerde daha ucuz ne olabilir. 2000'den önce insanlar çantaları poşetleri dolduruyordu. Vatandaş taşımaktan erinmiyordu. Hem ekonomiye hem de sağlığa bağlı daralma var. 2000'lerde kriz olduğu halde işler daha iyiydi. Karacasu'ya 40 yıldır her hafta geliyorum. Buranın eski halini biliyorum. Burada dere vardı önceden. 80'li yıllarda 11-12 yaşındaydım. Babamla birlikte gelirdim. Yerden karı sürüyüp üstüne patates döktüğümüzü biliyorum" dedi.

"EMEKLİ MAAŞIYLA GEÇİNMEK MÜMKÜN DEĞİL"

Pazarcılık yapmasa emekli maaşı ile geçinmenin mümkün olmadığı dile getiren Küçükebeoğlu, "Pazarcılık yapmasam emekli maaşıyla geçinemem. 15 bin lira ev kirası veriyorum Nazilli'de. Emekli maaşım 12 bin 500 liraydı. Daha yeni işte 14 bin 469 lira para aldım. Üstüne para koyup ev kiramı ödedim. İki çocuğumdan biri yüksek lisans yapıyor. Diğeri bu sene üniversite sınavına girecek. Emekli maaşı ev mirasına yetmiyor ki...2 çocuk okuyor. Evin masrafı var. Patates, soğan satmayacağım bitiğim yani bitik. Gidip hırsızlık yapacağız başka çaresi yok yani. İşin şakası öyle bir durumumuz da olmadığından çalışmaya devam edeceğiz. Hem çocuk okutup hem ev geçindirmek kolay değil. Ben çocuklarımı ilkokuldan beri kaliteli okullarda okutma mücadelesi verdim. Evim olsun, arabam olsun demedim çocuklarımı okutmaya çalıştım.

Çocuklarım iyi bir eğitim alsın meslek sahibi olsun diye çalıştım. Kimi, 'neden ev sahibi olmadın' diyor. Ben kazandığımı çocuklarıma harcadım. Anneden babadan kalma birşey olur, ev kira derdi olmaz. Benim öyle bir lüksüm yok. O yüzden mücadeleye devam. Patates soğan satmasak bitiğim. Haftada 4 pazara gidiyorum. Karacasu, Nazilli, Buharkent, Kuyucak pazarlarında tezgah açıyorum" ifadelerini kullandı.