Karacasu'da Köse ailesinin mutlu günü Karacasu'da Köse ailesinin mutlu günü

Hayalleri ve hedefleri sorulan Gökçe'nin bu soruya yanıt verirken kullandığı, "Bazen başındayım bazen biraz ilerisinde. Her an her şey mümkün" sözleri duygulandırdı. Çocukluk hayalini gerçekleştirdiği bir bölümde okuyan ve küçük yaşta sanatçı kimliği ile önemli aşama kaydeden Gökçe'nin ani ölümü kendisini tanıyanları ve ilçe halkını yasa boğmuştu.

170 C2 B~1

"SENİ ÇOK SEVİYORUZ GÖKÇE"

Yazıyı Gökçe'yi mutlu etmek için Ses Gazetesi ile paylaşan Anne Özlem Ayan Bebeci, "Dört ay önce İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü mimarlık bölümü son sınıf öğrencisi kızımı kaybettik. Canım kızım seni kaybedeli dört ay oldu Sana olan hasretim her geçen gün daha da çoğalıyor, Sensizliğe alışmak çok zor. Bu anneler gününde yanımda olmamanın üzüntüsünü yaşıyorum. Seni hep mutlu etmeye çalıştım. Orada da mutlu olmanı istiyorum. Bir mimarlık dergisine yazdığın ve gönderemediğin yazının yayınlanmasını istedim. Amacım yine seni mutlu etmek. İnşallah görür hissedersin. Seni çok seviyoruz. Seninle gurur duyuyoruz. Kısacık ömrünü dolu dolu yaşadın Mekanın cennet olsun güzel kızım" dedi.

17 Y A S~2

İŞTE O YAZI

Gökçe'nin bir mimarlık dergisinde yayınlanmak üzere yazdığı ancak göndermediği o yazıda Gökçe'nin sorulara verdiği yanıtlar şu şekilde:
Gökçe Bebeci kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1999 yılında doğdum. 18 yaşına kadar Aydın’da yaşadım, ardından mimarlık eğitimi için İzmir’e taşındım. Multidisipliner sanatçı ve tasarımcı olarak şimdilik küçük ölçekli üretimler yapıyorum.

Sanat ve mimari ile ilk tanışmanız nasıl oldu?

Küçük yaştan beri üretiyorum aslında. Oyuncaklarımı parçalayıp yeniden kurgulamayı, deneysel çalışmaları hep severdim. Etrafımdaki objelerden geçici mekanlar kurardım. Mimarlık eğitimiyle birlikte katmanlar, malzeme ve hisler üzerine daha çok düşünmeye başladım.

Kendinizi konumlandırdığınız bir tarz var mı? En çok hangi eserleri yaratmaktan keyif alıyorsunuz?

Rastlantısal diyebilirim. Zihnimdekilerin hiçbiri sabit ve somut değil, çok katmanlı hepsi. Dijital ve fiziksel tüm işlerimde bu katmanları akıtmak çabam. Her şey en az 3 boyutlu olmalı, mümkünse daha çok. Geçici olanı seviyorum kalıcıdan çok. Hafif, kolay değişen ve dönüşen. Mimarlıkta da aynı şekilde geçici yapıları, enstalasyonları, malzemesi ve hisleriyle barışık olanı seviyorum. Delüzyonel mekanlar ve hisler üzerine çok sık düşünüyorum şu aralar. Yarı saydam olanın peşindeyim.

Bir eseri yaratma süreci nasıl işliyor? Ne tür malzemelerle çalışıyorsunuz?

Güncel olarak ‘’çöplerle’’ çalışıyorum. Bahçedeki bir taş, bitmiş parfüm şişeleri, inşaat artıkları, tokalar, plastik atıklar. Biraz istifçiyim. Etrafımdaki objeleri dönüştürmeyi seviyorum. Ek olarak polimer kil, çeşitli boyalar ve dijital araçlar elbette.

Çalışmalarınızda ilham kaynağınız neler oluyor? İlham aldığınız sanatçılar var mı?

Dürtüsel yaşayan biriyim. Karşılaşmalarla üretiyorum diyebilirim. Tanıştığım biri, evde rastladığım eski bir obje, rüyalar, bazen malzemenin kendisi beni itiyor. İlhamım tanık olmak diyebilirim kısaca. 17 yaşımda Artemisia Gentileschi ve Botero’yla tanışmam o dönem için çok farklı hislere sürüklemişti beni.

Hedefleriniz ve hayalleriniz neler? Bunların şu an için neresindesiniz?

Öncelikle daha çok üretmek. Yine küçük ölçekli ama daha mekansal üretimler yapmak istiyorum. Daha çok çakışan ve kesişen, interdisipliner işler hedefim. Süreci lineer görmüyorum. Bazen başındayım bazen biraz ilerisinde. Her an her şey mümkün.

Muhabir: ÖZGÜR DEDEOLUK