Ucuz ölümler ülkesi Türkiye

Abone Ol

Bir ülkede ölüm sıradanlaşırsa, orada yaşamak da bir tür ölüm biçimidir.
Ne zaman yeni bir güne uyansak, bir yangında can vermiş isimler, bir madenin dibinde kalmış işçiler, yolda yürürken başına tabela düşen insanlar, kadınlar, çocuklar, işçiler, memurlar...

Kader deyip geçtiğimiz ölümlerle dolu bir coğrafyaya dönüştük. Ölümün bile sınıfsal olduğu, hayatın ucuz, sorumluların ise hep güçlü olduğu bir ülkeyiz artık:

Ucuz Ölümler Ülkesi Türkiye.

Dikkat edin, her olaydan sonra tanıdık bir ezber devreye giriyor:
"İnceleme başlatıldı."
"Kader."
"Allah rahmet eylesin."
"Takdiri ilahi."

Ve sonra... Sessizlik.

Yeni bir ölüm haberine kadar süren kısa bir sessizlik.

Bir vinç devrilir, altında kalan işçi ölür.
Bir okulda asansör düşer, öğrenci hayatını kaybeder.
Bir evde soba patlar, bir aile yok olur.
Ve biz hâlâ "önlem alınsaydı" cümlesini kurarken, başkaları çoktan taziye mesajlarını hazırlar.

Sistematik ihmallerin, göz göre göre gelen felaketlerin ülkesiyiz. Depremde enkaz altında kalanlar için çığlıklar atarız, ama o binalara ruhsat verenleri hiç sorgulamayız. Maden çöker, işçiler gömülür, ama "ekmek parası" deyip geçeriz. Trafik kazasında 10 kişi ölür, ama yıllardır o virajın düzeltilmemiş olduğunu kimse hatırlamaz.

Çünkü bizde ölüm; önlenebilir bir gerçek değil, alışılmış bir haber başlığıdır.

Ve belki de en acısı; ölenlerin çoğu için adalet bile bir lüks haline gelmiştir. “Takipsizlik” dosyalarının arkasında kaybolur giden canlar...

Oysa insan hayatı bu kadar ucuz olmamalıydı.

Bir iş güvenliği önlemi alınmadığı için ölen madenci; sadece bir istatistik değil, bir baba, bir evlat, bir candı.

Yangın merdiveni olmayan yurtta can veren çocuk, sadece bir haber satırı değil, bir hayaldi, gelecekti.

Ve hepsinin ortak noktası: göz göre göre ölmüş olmalarıydı.

Türkiye’de ölüm artık kader değil, ihmalin ta kendisi.

Ve biz her ölümün ardından sadece birkaç gün üzülüp unutuyorsak, bu da yaşadığımızın değil, alıştığımızın göstergesidir.

Eğer gerçekten yaşamak istiyorsak, önce ölümü sıradanlaştırmaktan vazgeçmeliyiz.

Çünkü bu topraklarda insan hayatı pahalı değil, hesapsızca harcanan bir meta haline geldi.

Ucuz ölümlerle dolu bir ülkede, hiçbir hayat gerçekten güvende değildir.