Sevda mı, Kara sevda mı ?

Abone Ol

Sevda, insanlık tarihi kadar eski bir duygudur. Dile kolay gelir ama kalbe düştüğünde bir ömürlük iz bırakır. Kimi zaman bir tebessümde başlar, kimi zaman tek bir bakışta. Sevda, sadece sevmek değil; bağlanmak, beklemek, yanmak ve bazen susmaktır.

Sevda, umut taşır. İçinde kavuşma ihtimali vardır. Kara sevda ise umuttan çok yazgıyla ilgilidir. Kavuşamamanın, eksikliğin ve içe çöken bir ağırlığın adıdır. Kara sevda, halk edebiyatında ve türkülerde sıkça karşımıza çıkar; çünkü bu topraklar, en çok yarım kalan aşklara tanıklık etmiştir. Kara sevda, sevilenin varlığıyla değil yokluğuyla beslenir. Acı verir ama vazgeçilmezdir; çünkü acı bile sevgiliden kalan bir hatıradır.

Eski Aşklar;

Eski aşklar daha ağırdı. Yavaş yaşanırdı. Mektuplar haftalarca beklenir, bir ses için günler sayılırdı. Sabır, aşkın doğal bir parçasıydı. İnsanlar sevdiklerini kaybetmemek için susmayı, beklemeyi, fedakârlık etmeyi göze alırlardı. Eski aşklarda zaman boldu ama imkânlar azdı. Belki de bu yüzden duygular daha derin, bağlar daha güçlüydü. Ayrılıklar bile edep taşırdı; acı sessizce yaşanırdı.

Şimdiki Aşklar;

Şimdiki aşklar hızlı. Tanışmalar bir mesajla, vedalar tek bir “görüldü” ile oluyor. Sevmek kolay, vazgeçmek daha da kolay. Seçeneklerin çokluğu, bağlanmayı zorlaştırıyor. İnsanlar sevilmek istiyor ama incinmekten korkuyor. Bu yüzden aşk, kendini koruma refleksiyle yaşanıyor. Derinlik yerine anlık mutluluklar, sadakat yerine süreklilik arayışı ön plana çıkıyor.

Sonuç;

Eski aşklar daha azdı ama daha yoğundu. Şimdiki aşklar daha çok ama daha yüzeysel. Ancak bu, günümüz insanının sevmeyi bilmediği anlamına gelmez; sadece çağ değişti, aşkın dili değişti. Sevda hâlâ var, kara sevda hâlâ kalpleri yakıyor. Sadece şekil değiştirdi.

Sonuçta aşk, hangi çağda yaşanırsa yaşansın, insanın kendini en çıplak hâliyle ortaya koyduğu bir duygudur. Eski ya da yeni fark etmez; sevda, insan oldukça var olmaya devam edecektir.