Norveçli sarışın çocuklar olsaydı harika diyeceklerdi

Abone Ol

Bu konuya geçmeden evvel batıcı kim ve batıcı aydın nasıl olunur, kendi ağızlarından dinleyelim.
Daha sonra hayta tarzı batılı; ama, düşünce yapısı yerli ve ulusalcı Rock sanatçısı Teoman’ın ‘ben Batı hayranı değilim’ çıkışına…
Ve “Norveçli sarışın çocuklar olsaydı harika diyeceklerdi” beyanatına…
İlk yıllardan bir misal…
Vedat Nedim Tör ,21.08.1930 tarihinde Hakimiyeti Milliye’de şöyle bir makale kaleme alır:
“Bugünün neslini Avrupa kültürü ile yetiştireceğiz. Ona her şeyden önce klasik bir sanat terbiyesi vereceğiz. Yunan ve Lâtin sanatından başlayarak, Avrupa kültürünün sanat numunelerini ve sanat tarihini öğreteceğiz. Bu suretle liseyi bitiren bir Türk genci, Nef ’iyi, Nâbi’yi, Bâki’yi, Nedim’i anlamayacak, fakat Homer’i, Şekspir’i, Göte’yi, Rasin’i, Şiller’i tadacak.
Hangi millete mensup olursa olsun her Avrupalı genç bunları bilir, fakat Nef ’iyi tanımaz. Nef’iyi tanımamak Avrupalılık için noksan değildir. Türklük için de. Fakat Göte’yi bilmemek büyük bir boşluktur.” (D. Mehmet Doğan, Batılılaşma; İhaneti, YY Yazar Yay.s.150-151)
Şarkıcı Teoman her ne kadar batıcı ve batılı hayat tarzıyla yetişse de yatağını bulmaya çalışan ırmak misali ulusalcı bir yapıyla da olsa zihin dünyasında köklerini aramaktadır.
Verdiği bir röportajda Şarkıcı Teoman (t24, Ağustos 2024) o tarihte Türk aydınının günümüzdeki rolünün yeniden tartışılmasına yol açmıştı.
Şarkıcı Teoman şöyle diyor: “Bu ülkenin ürünüyüm. Ben sosyoloji mezunuyum. Boğaziçi'nde bize olabildiğince tarafsız bakmak öğretildi. Ben siyasete ve sosyolojik meselelere geniş ölçekte bakıp, kendimi Türkiye siyasetinde herhangi bir partiye entegre etmeden, dışarıdan izlemekle yetiniyorum aslında.”
Uzun bir mülakat…
Atila İlhan ve benzerleri gibi yerli; ama, ulusalcı bir duruş…
Burada öne çıkan husus, ırkçılığa karşı çıkışıdır.
Özellikle Suriyelilerle ilgili bölüm…
Bu durumu eleştiren Teoman, “Orada Norveçli sarışın çocukları görseler ‘harika olmuş’ diyeceklerdi. Suriyeli kara kuruları görünce mahvoluyorlar. Ben hepsini tanıyorum, tam öyle demeseler bile içlerinden geçeni biliyorum. Benim için ‘Her yer Arap da oldu’ demek ırkçılıktır.”
“Türkiye'ye aşırı göçten tabii ki rahatsızım. Yanlış ve plansız biçimde yapıldı bu işler, hâlâ devam ediyor. Ve bunun çaresi de yok artık. Uzun zaman geçti, o çocuklar artık burada büyüdüler. Onları geri göndermek biraz vicdansızlık olacak. Bir de bu bizdeki Suriyelilerden rahatsız olanların hepsi İngiltere'ye gitmek istiyor, İngiltere'nin Suriyelisi olmak için. Kendine hak gördüğünü başkasına görmüyor.” (Kaynak:https://www.aydinlik.com.tr/haber/teomanin-t24-roportaji-teoman-ne-dedi-486707 28.08.2024 tarih saat 09.20 de alınmıştır)
Batıcı bu tipler…
Batının Doğu olarak nitelediği coğrafyada yaşayan insanları küçük görüp evrensellik iddiasında bulunanlar...
Kendi insanını hep hor görmüş…
Aşağılık duygusuyla hareket etmiş...
Yerlilikten utanıp; evrenselliğe talip olmuş tiplerdir.
Aydıncıklardır…!
Bu tür batıcı aydıncıkların düşünce yapısı hep şöyle olmuştur:
Asıl kıymetleri muhafazanın, güçlünün elinden, dilinden, kaleminden, sesinden, müziğinden, edebiyatından, tarihinden, sanatından, estetiğinden, mimarisinden; velhâsılı yüzünü döndüğü batıdan el almakla mümkün olduğunu düşünmektedirler.
Düşünce kalıplarını hâkim uygarlıktan teksir ettiği için yerliliğini bu ithal fikriyatla yaşamaya ve yaşatmaya kalkarlar.
Böylesi kesimlerin sağcısı-solcusu…
İslamcısı- muhafazakarının olmaması da ayrı bir sosyolojik vaka…
Nasıl bir fikri dönüşümün ortada kol gezdiğini görmekteyiz.
Bu fikri dönüşümün yaklaşımı şu olmuştur:
Her zaman, bir yere ait olanların ‘bizdensin’ muamelesiyle karşılanmasına mukabil…
Tahakküm edenin farklı/ karşı cepheden, fikirden, cenahtan, uygarlıktan…
Yani boy ölçmeye mecalimizin, takatımızın yetmediklerine ezilmişlik hissiyatıyla…
“Hidayete” ermişlere kazanılmış zafer edasıyla yaklaşmışlardır.
Bu, maalesef acziyetimizin bir eseridir.
Bizden olmayan kudret sahiplerinin…
Hâkim zihniyetin “hidayet” bulması için yapmadığımız şaklabanlığın -haydi biraz daha hafifletelim- geri kalmışlığımızı açığa vurmamız…
Üçüncü dünya ülkelerinin mensupları gibi hareket etmemiz…
Varlığımızdan haberdar olmadığımızı göstermektedir.
Kıymet ölçülerimizden tamamen uzaklaştığımızın…
Bize ait olanlardan utandığımızın bir işaretidir.
Ülkemizde o kadar kıymetli alimlerimiz, mütefekkirlerimiz, münevverlerimiz varken…
Yine tarihimizin tozlu raflarında müfessirinden kelamcısına, edebiyatçısından şairine, müthiş mimarından hendese bilginine “bilge ve hikmet” sahibi değerlerimiz mevcutken…
Bunları yok sayarak yeni türemiş ucube bir devletçik gibi batıdan “hidayet “bulmuşlara sarılmamız…
“Güçlüden gelen iyidir” anlayışının bizdeki tezahürüdür.
Bu, çok acıdır.
Tabi ki batıdan gelen…
Hidayet bulan bizim için muhteremdir.
Taktire şayandır.
Başımızın tacıdır.
Bu ayrı bir bahistir.
Ancak şöyle bir sual soralım:
Bir caminin kapısından ibadetini yapmanın huzuruyla çıkıp gitmek üzere iken karşınıza çıkan mavi gözlü, sarışın, uzun sakallı Müslüman olmuş bir batılıya muhabbetle selam verip hoş geldiniz dediğinizde kendinizde hangi hissiyat tezahür etmektedir?
Nasıl bir ruh haliyle Batı’dan ihtida etmiş bir kişiye bakıyorsunuz?
Acaba aynı mukabeleyi ve muhabbeti bir Afganlı, Hintli, Pakistanlı, Türkistanlı…
Hatta zenci bir Müslüman’a gösterir miydiniz?
Bu şekilde bir hal meydana geldiğinde cemiyetimizin herhangi bir mensubunun sarışın, mavi gözlü, sakallı Müslüman’a daha farklı yaklaşacağını tahmin etmek zor değil.
Bizden uygar! birinin Müslüman olması…
İnancımızı tasdiklemesinden ötürü kıymet arz etmektedir.
Modern bir batılı Müslüman oldu ya…
Haklılığımız perçinlendi ya…
Artık biz hakiki bir Müslümanız!
Halbuki İslam, aynı İslam.
Din, aynı Din.
Kitap ve Sünnet aynı...
Farklı olan ne?
Biz Müslümanların ram olmaklığından başka?
Değişen bir şey yok.
Sadece Müslümanlar metbu/tabi olunan iken tabi konumuna düşmüş.
Hâkim iken mahkûm olmuşuz.
Bunun neticesinde de yad ellerden medet ummaktayız.
Binaenaleyh, kendi haklılığımızı Aydınlanma Felsefesi’nin imbiğinden geçmiş batılı değerlerde arıyoruz.
Pekiyi, değinen bir şey var mı?
Yok...!
Değişmesi mümkün mü?
Bizdeki hâkim güce…
Batıcı ve batılı değerlere hayran ve tabi olmamız ortada iken…
İmkânsız…
Vesselam.