Her yıl 25 Kasım’da aynı acıyla yüzleşiyoruz. Aynı sorularla, aynı öfkeyle, aynı utançla… Çünkü bir ülkede her gün bir kadın, “seviyorum” diyen birinin elinden şiddet görüyorsa; her gün bir anne çocuklarının gözü önünde hayattan koparılıyorsa; her gün bir genç kadın sokak ortasında korkuyla yürüyorsa, orada sorun bireysel değil, toplumsaldır. Ve toplumsal sorunlar, ancak toplumsal bir yüzleşmeyle çözülür.
Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel yaralar bırakmıyor. Bir ülkenin vicdanında açılmış büyük bir gedik bu. Ekonomik şiddet evin içinde görünmez bir duvar örüyor; psikolojik şiddet, kadını kendine bile yabancılaştırıyor; dijital taciz, artık evin en güvenli görünen köşesini bile güvensiz hâle getiriyor. Şiddetin şekli değişiyor, ama sonuç hep aynı: Kadınların yaşam hakkı tehdit altında.
En acısı da ne biliyor musunuz?
Bu coğrafyada kadınlar hâlâ “hak ettim mi?”, “acaba ben mi yanlış yaptım?” diye düşünüyor. Oysa şiddetin gerekçesi olmaz. Mazareti olmaz. “Ama” ile başlayan hiçbir cümle, bir damla gözyaşını bile açıklayamaz.
Bugün kadınları anmak, sadece kaybettiklerimizin ardından yas tutmak değildir. Bugün, yaşayan kadınlar için mücadele etmektir. Sokakta, evde, iş yerinde, okulda, hastanede… Nefes aldıkları her yerde güven içinde yaşayabilmeleri için ses çıkarmaktır.
Bazıları hâlâ “Kadınlar neden susuyor?” diye soruyor.
Yanlış soru bu.
Asıl sorulması gereken:
“Neden kadınları susturacak bir düzen var?”
Çünkü yasalar uygulanmadıkça kâğıt üzerinde kalıyor.
Çünkü koruma kararları geciktikçe kadınların hayatı karanlığa itiliyor.
Çünkü eğitim sisteminden medyaya kadar eşitlik kültürü gerektiği kadar yer bulmuyor.
Ama unuttukları bir şey var:
Kadınlar artık eskisi gibi yalnız değil.
Her şiddet hikâyesi, başka bir kadının ayakta durma sebebi oluyor.
Her dayanışma, şiddetin duvarında yeni bir çatlak açıyor.
25 Kasım.
Bu sadece bir tarih değil; bir çağrı.
Kelimelerin yetmediği yerde dayanışmanın sesi olsun.
Sessiz kalanın değil, sesini yükseltenin günü olsun.
Ve şiddeti normalleştiren her alışkanlıkla tek tek yüzleşmenin başlangıcı olsun.
Çünkü bir ülkede kadınlar özgür değilse, kimse gerçekten özgür değildir.
Gökyüzü hepimize ait.
Karanlığı birlikte yeneceğiz.