Kuşadası

Kuşadalı 'Vegan' koşucu Rojda Sezer parkurlara meydan okuyor

Kuşadası'ndan güçlü bir kadın hikayesi Rojda Sezer. 56 yaşındaki vegan koşucu, hayata ve parkurlara meydan okuyarak bir yandan kadının gücünü gözler önüne sererken diğer yandan kilometrelerce uzayan parkurlara göğüs gererek 'Ben de varım' diyor.

Abone Ol

Koşu camiasında, '56 yaşındaki vegan sporcu' olarak tanınan ve yaşamını Kuşadası'nda sürdüren Rojda Sezer ile hayatı, spora başlama hikayesi, vegan sporcu olmanın artı ve eksileri ile güçlü kadın olmanın beraberinde getirdiği duyguları konuştuk.

''1969 yılında Gaziantep'te doğdum. Diyarbakır'lı öğretmen bir baba ve Mardin'li ev hanımı bir annenin kızıyım. 2017 yılına kadar İstanbul'da yaşadım. 2013 yılında insan kaynakları bölümünden emekli oldum. Emekli olduktan sonra bir süre Latin Amerika'da yurtdışı rehberliği yaptım. Emekli olacağım ve kendime her gün zaman ayıracağım düşüncesi ile emekli olacağım güne her gün bir çentik atıyordum. Emeklilikle başlayan yeni hayatımın ilk sayfalarını Bodrum'da açtım. 5 yıllık Bodrum serüvenimde, beni, hayatımın aşkı dediğim koşu ile tanıştıran o ilk tohumları da atmış oldum. Yaşamımı uzun süredir Kuşadası'nda sürdürüyorum.''

''1 DAKİKA İLE BAŞLAYAN KOŞU 'ZAFERİ'DE BERABERİNDE GETİRDİ''

''Koşu sporu ile Bodrum'da bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştığını anlatan başarılı vegan sporcu Rojda Sezer, ''Arkadaşım, Bodrum Yarımaratonu'ndan bahsetti ve maraton öncesi antrenmanlara gelmek isteyip istemediğimi sordu. Heyecan içinde kabul ettim. Ancak bir sorun vardı daha önce hiç koşmamıştım. Antrenman zamanı geldiğinde arkadaşım o antrenmanlara bensiz gitmişti. O gün maratona katılacak olmanın bende yarattığı heyecan ile yarışlara kendim hazırlandım. Parkura çıkarak 1 dakika koştum. Nefes nefese kaldım. İnat ettim. O ilk hafta, 1 dakika koştum 3 dakika yürüdüm. Sonra, 3 dakika koşt um 2 dakika yürüdüm. Bir ayın sonunda 6 kilometre hiç dinlemeden koştum. Ekim ayında ilk yarışımı Bodrum'da gerçekleştirdim ve 5 kilometre yaş grubunda ikinci oldum. Koşmanın çok güzel bir spor olduğunu da o gün farkettim. Her gün antrenman yapmaya ve yarışlar konusunda bilgi sahibi olmaya başladım. 8 yıldır koşuyorum ve organizasyonlara sayesinde çok güzel insanlarla tanışma olanağı da yakaladım. Çok fazla emek verdiğimi düşünüyorum. Sakatlıkların yaşadım, uzun soluklu tedaviler çıktı karşıma ancak hiçbir zaman pes etmeden yoluma devam ettim.''

''İNSAN KOŞARKEN KENDİ SINIRLARINI DA KEŞFEDİYOR''

''İlk uzun koşumu 40 kilometrelik parkurda Sapanca'da koştum. Koşarken, insan kendini ve yapabileceği sınırları da farkediyor aslında. Örneğin, 120 kilometrelik bir yarışta koşarken kırılma noktam 60 kilometreden sonra başlıyor. Burada önemli olan vazgeçmeden yarışı tamamlamak ve bu noktada devreye yarış bittikten sonra kendime vereceğim ödüller giriyor. 'Yarış bitsin Kuşadası'na döndüğüm zaman vegan pizza yemeğe gideceğim' şeklinde motive cümleleri aklıma getiriyorum ve kilometrelerin yorgunluğunu bu şekilde üzerimden atıyorum. Modern yaşamın telaşı içerisinde sağlıklı kalmak adeta bir maraton haline geldi. Maraton koşusu da bu temponun içinde sihirli bir çözüm sunuyor. "Neden maraton?" diye soranlara cevabım basit aslında. Maraton, hayatın metaforu adeta. Daha ilk adımda gözümüzün önünde beliren zorluklar, yolun sonunda tatlı bir başarıya dönüşüyor. Düşe kalka ilerleyen doğa içindeki uzun parkurlar ruhsal ve fiziksel açıdan âdeta insana şifa veriyor. Doğanın iyileştirici gücünden faydalanıyorum. Hepimizin bu hayatta kaldırabileceği yükler bir yere kadar. Kimimiz çok kuvvetli, kimimiz kuvvetli gözükmeye çalışıyoruz. Hayat, basit olaylardan ibaret değil. Birbirimize rol model olmalıyız diye düşünüyorum. Koşu sporunda motivasyonunuzu yüksek tutmak zordur ama imkânsız değildir. Yapmanız gereken, kendinize olan inancınızı asla kaybetmemek. En zor anlarda bile bir sonraki adımınızı düşünün. Koşarken beyniniz size 'Dur' diyebilir, işte o an kalbinizin sesini dinleyin. Belki de bu noktada en büyük destekçiniz kendiniz olmalısınız.''

'' MÜCADELEMİ 'BAŞARDIM' KELİMESİNİ DUYABİLMEK İÇİN VERİYORUM''

''Herhangi bir koşucunun coşkusundan daha güzeli, yapabileceğini düşünmediğin bir şeyi başardığında hissettiğin başarı duygusudur. Bu duygu pahabiçilmezdir. İster ilk kez 1 mil koşuyor, ister bir maraton koşuyor olun, o bitiş çizgisini geçerek sona ulaşmak inanılmaz bir gurur ve tatmin duygusu yaşatıyor. ''Başardın. Şüphelerinin ve korkularının üstesinden geldin ve senin bile yapabileceğini düşünmediğin bir şeyi başardın.'' düşüncesi ile başbaşa kalmak yaşadığın tüm zorluklara değdiğini kanıtlıyor. Bir de kadın olmanın gücü var tabi. Erkek egemen toplumlarda kadın olarak 'imkansızı' başarabilmek çok ayrı bir motivasyonu da beraberinde getiriyor. Türkiye'de, 56 yaşında maraton koşan kadın sayısı çok az. Uzun ve zorlu parkurlarda, bir kadın olarak ve benden yaş olarak daha genç olan sporcularla yarışarak başarı ipini göğüslemenin hazzı kelimelerle anlatılamaz. 160 kilometre bir yarışın 60'ıncı kilometresinde bu koşuyu bitirdikten sonra daha iyi bir sporcu olmak için çabalamaya ve başka kadın sporculara da benim yaşadığım güçlülük ve özgürlük duygularını hissetmeleri için öncü olmaya karar verdim. Bitiş çizgisini geçtiğimde, ‘Yaşasın başardım’, demek yerine ‘Yaşasın. Kadınlar için bir hayat düşüncem var'' diyordum. İnsan, yarış sırasında başka biri oluyor. Utanç, korku, sakınma duyguları ortadan kalkıyor ve mücadele başlıyor. Bedenin kendiyle mücadelesi, fiziksel çabanın beyinle mücadelesi ve sonrasında gelen hırs, öfke, meydan okuma, kan, ter, gözyaşı bir arada yaşanıyor. Parkurda kaybolduğum anlar, bir soğuyup bir ısınan havaya karşı sırt çantamdan kıyafetimi çıkartıp giyerken dakikalarca verdiğim uğraş, beslenme ihtiyaçlarımı karşılarken hisettiğim telaş, o yarışın son sürelerine girildiği anda psikolojimi zorlayarak zirveye ulaşma çabalarım. Herşey sadece 'başardım' kelimesini kendime söyleyebilmek için.''

''HAYVAN HAKLARI AKTİVİSTİ PANTER EMEL'İN SÖZÜNDEN SONRA VEGAN OLDUM''

''Diyarbakır'da yaşamış biri olarak sabahları güne kavurma ekmekle başlardık. Hayvansal tüketim hayatımın vazgeçilmezleri arasındaydı. 1996 yılında, hayvan hakları aktivisti olarak tanınan Panter Emel'in bir televizyon programına denk geldim. Programda, Panter Emel, George Bernard Shaw'ın ''Hayvanlar benim arkadaşımdır ve ben arkadaşlarımı yemem' cümlesini duydum. O gün vejetaryen oldum ve et yemeyi bıraktım. 2010 ve 2011 yıllarında ise peynir mayasının nasıl elde edildiğini öğrenince vegan hayatım başlamış oldu. Türkiye Vejetaryen Derneği'nin kurucu üyelerinden biriyim. Vegan kelimesi, 1944 yılında Elsie Shrigley ve Donald Watson tarafından vejetaryen (vegetarian) kelimesinden türetilmiş. Et ve süt ürünleriyle birlikte hayvan kaynaklı üretilen tüm ürünlerin kullanılmasını reddeder. Veganlığın temelinde çevreyi koruma, sağlıklı beslenme, dini inanışlar gibi sebepler olsa da en büyük neden hayvanlara saygıdır. Vegan olma konusunda farklı zıt görüşler ne kadar gündemden düşmese de vegan sporcuların ve vegan hayat felsefesini benimseyen insanların her gün dah fazla çoğaldığını düşünüyorum.''

''SPORDA VEGAN TARZI BESLENMEDE DENGELER ÖNEMLİ''

''Vegan bir insan inek sütü yerine soya sütü, peynir yerine tofu veya soya sütüyle yapılmış peynir, yumurta yerine nişastalı ve patates-kabak püreli karışımlar, yoğurt yerine de vegan maya ve soya sütüyle yapılan vegan yoğurdu tüketir. Bana, sürekli olarak vegan beslenerek maraton koşmanın zor olup olmadığı soruluyor. Protein ile ilgili kulaktan duyma yanlış bilgilerle sık sık karşılaşıyorum. Öncelikle günlük almamız gereken protein miktarı kilo başına 0,50gram diyelim. Bunu baklagillerden, tahıllardan, meyve ve sebze, kuruyemiş tohumlardan fazlası ile alabiliyoruz. Aynı şekilde demir kaynaklarına da kolaylıkla ulaşabiliyorum. İyi ve karrında hazırlanmış bir beslenme programı ile sağlıklı, yeterli ve lezzetli gıdalar alabiliyorum. Vegan menülerin çeşit yelpazesi oldukça fazla ancak yurtdışında veganlar için çok çeşitli ürün bulmak kolay fakat ülkemizde organik ürün satan marketler dışında bu ürünleri bulmak kolay değil.''

''ORGANİZASYONLARDA VEGAN SPORCU OLMANIN ZORLUKLARINI YAŞIYORUM''

''Türkiye'nin farklı kentlerinde koşu organizasyonlarına katılıyorum. Vegan olmak hayvansal gıdaları tüketmemek anlamına geliyor ancak organizasyonlarda bu konuda büyük sıkıntılar yaşıyorum. Yarış öncesi ve sonrasında sporculardan için hazırlanan yemek noktalarında vegan tarzı gıda ürünlerini çoğu zaman bulamıyorum. Aslında, bizim istediğimiz sadece 2 dilim ekmek, fazlasını zaten istemiyoruz. O yemek noktalarına geldiğimiz zaman farklı türden menülerin yanında vegan sporculara yönelik gıda ürünlerinin de olmasını isterdim. Vegan sporcular olarak koşu boyunca yiyeceğimiz ekmeği ya da farklı gıda tüketimlerimizi sırt çantamızda taşıyarak uygun noktalarda yemeye çalışıyoruz ve bu da zaman açısından kayıplar yaşatıyor. Dileğim, ülkemizde düzenlenen spor organizasyonlarında vegan sporcular için şartların daha fazla düzeltilmesi. Ben ve benim gibi birçok vegan saporcu, düzenlenen organizasyonlara kendi imkanlarımızla, arada sponsor olmadan gidiyoruz. Beslenme ve gıda takviyeleri bizim için büyük önem taşıyor. Organizasyonlarda kurulan yemek noktalarında vegan menülerini de görecek olmak motivasyon açısından sporculara daha iyi hisettirecek diye düşünüyorum.''

''KADINLAR AYAKKABILARINI BAĞLAYIP KOŞMAYA ÇIKSINLAR''

''1967 yılında düzenlenen Boston Maratonu’nda, koşması erkekler tarafından engellenmeye çalışılan fotoğrafıyla hafızalarımızda yer edinen Kathrine Switzer, büyük bir azim ve inanç örneği göstererek tüm engellemelere rağmen maratonu bitirdi. İşte bu azmin ve kadınların istediklerinde yapamayacakları bir şey olmamasının en güzel ve ilham veren örneklerinden biridir. 'Ben de varım' demenin ardında yatan gerçeğin yanı sıra sporun her dalı fizyolojik ve psikolojik açıdan zaten kanıtlanmış bir gerçek. Özellikle, kadınlar bu noktada spora daha fazla sarılmalı. Çalışan ya da emekli olsun farketmeksizin her kadının sporu hayatın içinde yaşamasının doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum. Vücudumuzun bir kullanım süresi var ve bu süre zarfı içinde ona iyi bakmak ta bizim görevimiz. Hayatımda 'keşke' sözünü kullanmayı hiç sevmem ancak keşke koşu ile daha genç yaşlarım tanışabilseydim. Bugün, sağlığım el verdiği sürece parkurlarda olmaya devam edeceğim.'' Sözlerime bu noktada son vermeden önce Aydın Ses Gazetesi ekibine verdikleri değerden ötürü teşekkür etmek istiyorum.''