Karacasu Geliştirme ve Eğitim Vakfının 'Karacasu değerlerine sahip çıkıyor' anlayışı ile geçen sene öncülüğünü yaparak başlattığı keşkek hayrının bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilecek. Vakfın öncülüğünde hayırseverlerin desteği ile 8 Kasım Cumartesi günü yoğurt pazarında saat 09.00'da başlayacak keşkek hayrı, vatandaşları ağırlayacak.
Vakıftan yapılan açıklamada, "Karacasu Geliştirme ve Eğitim Vakfı öncülüğünde, Karacasu Belediyesi ve hayırsever vatandaşlarımızın katkılarıyla her yıl geleneksel olarak yapılan Süleyman Rüştü Hayrı, 08 Kasım 2025 Cumartesi günü saat 09:00’da Yoğurt Pazarı’nda gerçekleştirilecektir.
Tüm halkımız davetlidir. Yardım yapmak isteyen hayırsever vatandaşlarını duyuru ilanında yer alan iban numarasına gönderebilirler ya da
Vakıf Kız Yurdu Servet Alıcık veya Vodafone Bayii Ali Aytaç’a makbuz karşılığında bağışta bulunabilirler.
İLGİ GİDEREK ARTIYOR
1768 yılında Karacasu’da dünyaya gelen, 1834 yılında hayatını kaybeden Süleyman Rüşdi, 66 yıllık yaşamı, tasavvufi yönü, felsefesi ve edebi eserleriyle çok sayıda araştırma ve kitaba konu oldu. Rüşdi’nin hayatı hakkında yazılan ilk eserler Salih Alpbaz’a ait Karacasulu Koca Rüşdü ve Hüseyin Kuruüzüm’ün yazdığı Yemezzade Süleyman Rüşdi olurken ardından Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalında akademik çalışmalar yapan Pınar Çalık 2019 yılında Yemezzade Süleyman Rüşdi ve Pend-i Attar Tercümesi isimli eseri yayımladı. Rüşdi hakkında son yayımlanan eser ise Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk-İslam Edebiyatı Öğretim Üyesi Necdet Şengün’ün yazdığı Aydın Karacasulu bir Uşşaki Yemez-zade Süleyman Rüşdi ve Bilinmeyen Eserleri isimli kitap oldu. Yaşadığı dönemde ilçede yapılan önemli eserlere kitabeler yazan Rüşdi, bu anlamda da önemli eserler bıraktı.
HAKKINDAKİ ÇALIŞMALAR
Hayatı ve eserleriyle akademik dünyanın ilgisinin giderek arttığı Süleyman Rüşdi’nin bir eseri bugün Koç Üniversitesi Müzesinde himaye ediliyor. Rüşdi'nin, Divan- Rüşdi, Tercüme-i Pend-i Attar, Mecmua-i Rüşdi, Menafı-un Nas, Mecmua-i Eş'ar isimli eserleri bulunuyor. Rüşdi'nin yazma eserleri Milli Kütüphanede, Koç Üniversitesi Müzesinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kitaplığında yer alıyor. Yemezzade Süleyman Rüşdi ve Pend-i Attar Tercümesi isimli eserinde Kayseri’ye yaya vaziyette sürgüne giderken doğaçlama söylediği şiirler sayesinde sürgünden kurtulduğu bilgisi verilen Rüşdi’nin hayat hikayesi tam anlamıyla öğrenilmeyi ve irdelenmeyi hak ediyor. Filmlere konu olabilecek bir hayat öyküsünün kahramanı olan Rüşdi'nin felsefesi daha fazla insan tarafından öğrenilmeyi bekliyor.
"İHTİYAÇLARIN GİDERİLMESİNE TEŞVİK ETTİ"
Rüşdi’nin hayatı 2002 yılında Karacasu Belediyesi tarafından hazırlanan Hüseyin Kuruüzüm’ün kaleme aldığı ve türbe girişine asılan hayat hikayesinde şu ifadelere yer verildi:
“Dünya’da halkını iyiliklerle andıracak bir eser bırak diyen Süleyman Rüşdi 1768’de Karacasu’da bu mahallede doğdu. Karasüleymanoğullarından Yemezzade İsmail Ağa’nın oğluydu. Gençliği debdebe içinde geçti. Gençti, güçlüydü, herkes onu Mirzade olarak biliyordu. Bir dediği iki edilmiyordu. Etrafında silahlı adamları vardı.Bazılarına göre bu zamanlarda Rüşdi bir şaki, bazılarına göre bir derebeyiydi. Oysa Rüşdi Karacasu’da iyi bir eğitim almış, Karacasu’daki 7 medreseden birinde okumuştu. Rüşdi’nin hayatını değiştiren olay 1801’de Nazilli’deki Uşşaki Şeyhi Muhammet Zühdi’nin yanına eğitim için gitmesiydi. Rüşdi’nin eğitimi yaklaşık 5 yıl sürdü. 1806’da güzellikler öğretmek üzere görevli bir şeyh olarak Karacasu’ya geri döndü. Türbesinin olduğu bu alanda tekkesini açtı. Tekkede bütün gayretiyle insanları eğitmeye çalıştı. Bununla kalmadı. Dini ibadet olarak görmeyip, fakirlik, susuzluk, salgın hastalık tehlikesi içinde olan Karacasu halkının kanalizasyon, su, hamam sorunlarıyla uğraştı. Kasabanın zenginlerini teşvik ederek, hamamı işler hale getirdi. Yeni çeşmeler açtırdı. Servetini bu yolda harcadı” “Dinin sadece günah-sevap, cennet-cehennem olarak anlatılmasına, halkın din ile korkutulmasına karşı çıktı. Allah’a korku ile değil aşk ile ulaşılabileceğini savundu. Padişah 2. Mahmut’un yenilik hareketlerine destek verdi, bunun için şiirler yazdı. Ama bu yenilikçi eylemlerinden rahatsız olanlar, 1826’da Yeniçeri Ocağının kaldırılışında onu da “bozguncu bir divane” diye İzmir muhassılı diye Lütfi Efendiye şikayet ettiler. Rüşdi Kayseri’ye sürüldü. Bir müddet sonra Kayseri’deki Mevlevi şeyhlerinin yardımıyla İstanbul’da padişahın huzuruna çıkarıldı. Padişah onu affetti. Rüşdi, Karacasu’ya izzeti ikramla döndü. 1834’te artık bu dünyadaki görevlerinin bittiğini, ebedi bir yolculuğa çıkacağını duyurdu. Bütün gelirlerini tekkeye vakfetti. 1834’te hakka yürüdü. Çalışır hale getirdiği hamam, kasabada açtırdığı çeşmeler, türbe, iki divanı, bir tıp kitabı onun çileli ama erdemli hayatını anlatmaya devam ediyor. Hakk’tan, halktan ve yenilikten yana olan bu seçkin Karacasulu’yu onun dediği gibi Rahmet ile yad edip hatırdan feramuş eylemiyoruz. ”