Işığın laneti
Her karanlık gecenin sonu aydınlık bir sabahtır derler ama bazı karanlıklar asla aydınlanmaz. Karanlığı bir kader olarak görmekten vazgeçtiğimizde ışık kaynaklarını bulup gecelerimizi aydınlatmadık mı? İlk mumu yakan insan muhtemelen gece korkularına son vermenin sevinciyle haykırmamış mıdır? Gecenin birçok bilinmezliği, ışıkla bilinir olmamış mı? Peki biz bundan bir ders çıkardık mı? Hayır tam aksine gecenin yalancı aydınlığıyla yetinip karanlığı delmeye çalışmaktan vazgeçtik. Ancak dibini aydınlatan mum kadar aydınlatabildik yarınlarımızı. İşte şimdi o yalancı aydınlığa esiriz. Bir gün birisi gelecek ve muma üfleyip bu yalancı aydınlığımızı çalıp karanlığın korkunç gerçekliğiyle yüz yüze bırakacak bizi. İşte o gün umut yalnızca bugün dinlemediğimiz, anlamadığımız, empati kurmadığımız o lanetli insanlar olacak. O karanlığın geleceğini önceden bilen ve hazırlanıp çevresini ayran insanlar, ışığın yolunu önceden keşfettikleri için aydınlığa onlarla kavuşacağız. Karanlığın ortasında kalmanın korkusu tüm bedenimize işlemişken, aydınlığa kavuştuğumuz anda tüm korkularımız birden son bulacak. Yine içimizde umut ışıkları doğacak. Her şey yeniden güzelleşecek. Ve biz her şeyin güzelleştiği ilk anda yine aynı şeyi yapacağız. Bizi aydınlığa götüren o farkındalığı yüksek insanları yarı yolda bırakacağız. Onları yine dinlemeyecek, yine anlamayacak, yine empati kurmayacağız. Biz karanlığın sonunda gelen aydınlığın tadını çıkarırken, onları içinde bulundukları lanetle baş başa bırakacağız.