Hayatın en ağır yükü, bazen taşınması imkânsız gibi görünen dertler değil; vicdansızlık, sevgisizlik ve vefasızlıktır olarak düşünüyorum. İşte tam da bu noktada “güzel insanlar” devreye giriyor. Onları, hayatın çorak tarlalarına su serpen, karanlık gecelere ışık yakan, umudu çoğaltanlar olarak görüyorum. Haksız mıyım?
"Güzel insanlar" dediğimizde ben; Sadece yüzünde tebessümler taşıyanları değil, gönlünde iyilik saklayan kişileri, bir çıkar beklemeden el uzatanlar olarak bilirim. Bu "güzel insanlar" yeri gelir sessizce dua eder, yeri gelir yorgun bir gönlü bir tek kelimeyle ayağa kaldırır. Doğru mu?
Onlar; menfaatin değil, samimiyetin peşindedir. Kalplerinde hesap değil, merhamet vardır. Zamanın acımasız koşuşturmasında, insana yeniden “insan olduğunu” hatırlatan küçük mucizelerdir.
"Güzel insanlar" sayesinde hâlâ güven vardır bu dünyada. Onlar yüzünden hâlâ bir tebessümün değeri, bir dostluğun kıymeti unutulmaz. Çünkü bilirler ki asıl güzellik yüzlerde değil, gönüllerde saklıdır.
Bugün çevremize baktığımızda, belki kalabalıkların içinde kayboluyoruz; ama yanımızda bir “güzel insan” varsa, yolumuz da kolaylaşır, yükümüz de hafifler.
Ve biz biliriz ki; dünyayı güzelleştiren, şehirleri yaşanır kılan, sofraları bereketlendiren, dostluğu anlamlı kılan hep "güzel insanlardır."
Ne mutlu yoluna "güzel insanlar" çıkanlara… Ve ne mutlu ki "güzel insan" olabilene. İçimizde bunları yaşayanlarımız varsa; O zaman doğru yoldayız!!!.