"Ver elindekini" diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Çocuğa su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya. Çocuk, "Ben artık gideyim" demiş. Adam da "Babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum" demiş. Çocuk gitmiş babasına durumu anlatmış, gerçekten senin dostun varmış benim ise sadece sıradan arkadaşlarım demiş. "Yooo bitmedi" demiş babası, "Şimdi tekrar git dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır."
Çocuk "Olur mu hiç öyle şey?" demiş.
"Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu." Çocuk çaresiz utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da "Babamın size iletmek istediği bir şey var" demiş. "Nedir o?" demeye kalmadan çocuk okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da nasıl vurdum diye. Babasının dostu demiş ki, "Benim de babana iletmek istediğim bir şey var... Söyle o babana biz bir tokata satmayız koskoca sarımsak tarlasını" demiş! İşte böyle. Çocuk o zaman anlamış dostluğun değerini ve babasının yüzlerce arkadaşın olacağına bir dostun olsun yeter derken ne demek istediğini... Sen gülerken yanındakiler de güler ama ağlarken yalnız ağlarsın.
Onun için öyle bir ağaca yaslan ki asla yıkılmasın.
Öyle bir dost edin ki asla bırakmasın.
Allah bizlere en ufak bir şeyde bizi satmayan hakiki dostlar nasip ersin. Cumanın rahmeti, bereketi ve selamı hepinizin üzerine olsun.