Görevimdeki zor günlerim

Abone Ol

Nazilli Devlet Hastanesi, son yıllarda yaptığı atılımlar ve çalışmalarla hem hastalarından hem de kamuoyundan tam not almıştı.
Ne yazık ki hastane, son 8 aydır en şanssız dönemini yaşıyor. Bu sorunların kaynağı ise, hastanenin yapım sürecindeki ihale hataları.

Henüz 15 yıl bile olmadan, hastanede bulunan 21 asansörden 13’ü çalışamaz hale geldi. Bu durum, hasta ve yakınlarını büyük ölçüde mağdur ediyor. Son günlerde, Nazilli’de hastane asansörlerindeki arıza en çok konuşulan konuların başında geliyor. 5. ve 6. katlara çıkmak zorunda olan hastalar, yakınları ve doktorlar çoğunlukla merdivenleri kullanıyor.

Asansörlerin arızalanmasının nedeni, yapım sürecinde İsveç malı asansörlerin tercih edilmesi. Yerli marka yerine tercih edilen bu asansörlerin yedek parçalarının zor bulunması bugün büyük sıkıntıya yol açıyor. Devletin denetimsizliği de bu tabloyu ağırlaştırıyor.

Yaklaşık 10 yıl önce başlayan arızalar, 8 aydır çözülemiyor. Uzun yazışmaların ardından, asansörler için yaklaşık 5 milyon liralık ödenek ayrıldı. Ancak, yabancı parçaların pahalılığı nedeniyle ihale sonuçsuz kaldı. Daha sonra ödenek 7 milyon liraya çıkarıldı ve ihaleyi alan firma, 21 asansörün bakımını üstlendi.

Yetkililer, Ekim ayı içinde tüm asansörlerin yeniden çalışır hale geleceğini bildirdi. Hastane Başhekimi ise şu sözlerle çaresizliğini dile getirdi: “Devlet memuruyum, konuşamıyorum. Görevimdeki en zorlu günleri yaşıyorum. Ama çok üzgünüm. Halkımızdan bir ay daha sabır bekliyorum.”

Başhekim ayrıca, “Bu asansör sorunu beni 10 yıl yaşlandırdı. İşin yakın takipçisiyim.” diyerek duygularını aktardı.
Gerçekten de haklı. Devletin yeterli denetim yapmadığı her yerde benzer sorunlar yaşanıyor.

Biz de yetkililerden aldığımız bilgiye dayanarak, Ekim ayında asansörlerin sorunsuz şekilde hizmet vereceğini halkımıza duyurmuş olalım.

**

EVLADININ ÖNÜNDE TOKAT YEMEK!

Sıcak bir yazın ardından okulların açılmasıyla birlikte tatil beldeleri boşaldı, yeni sorunlar gündeme taşındı. Bu süreç, toplum olarak daha duyarlı olmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi.

Ne yazık ki şımarıklık ve sorumsuzluk toplumda giderek artıyor. Sanki yerden mantar biter gibi, şımarık ve sorumsuz insanlar çoğalıyor. Özellikle okulların açıldığı şu günlerde, sürücülerimizin yollarda çok daha dikkatli olması gerekiyor.

Televizyonlarda izlediğimiz bir olayı köşeme taşımak istedim. Evladını okula götüren bir baba, trafikte hiçbir sebep yokken bir araç tarafından durduruluyor. Paranın şımarttığı iki kardeş, arabadan inerek baba ve oğlunun yolunu kesiyor. Sonra da çocuğun gözü önünde babaya hakaret edip tokat atıyorlar.

Bir an için kendinizi o babanın yerine koyun. Evladınızın önünde yok sayılıyor, tokatlanıyorsunuz. Ne yapardınız? O baba, çocuğunun daha kötü şeyler görmemesi için özür dilemek zorunda kalıyor. En acısı da çevredeki insanların bu olaya seyirci kalması.

Toplum, bu tür iffetsiz ve şımarık kişilere karşı caydırıcı güç olmalıdır. Yargı tarafından tutuklanan bu iki edepsizin yaptıkları, ibretlik bir olay olarak topluma ders olmalı.

**

TERÖRSÜZ TÜRKİYE BU OLAMAZ!

Ülkemizin huzur içinde yaşamasını istemeyenler var. Sanki huzur bize batıyor.
Devletimiz, terörsüz bir Türkiye için tüm siyasi partilerle gece gündüz çalışırken, huzur bozmak isteyenler faaliyetlerini sürdürüyor.

Van’da yaşanan olay bunun en çarpıcı örneği. Bir yürüyüşte, terörist başı Apo’nun posteri açılıyor. Güvenlik güçlerimiz bu duruma izin vermeyince ortalık karışıyor. Polisimizin kararlı tutumu milletimizden büyük övgü aldı.

On binlerce insanımızın canına kıymış bir teröristin posterini açmaya kim cesaret edebilir? Bunlardan barış beklenir mi? Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dediği gibi, “Terör örgütünden ahlak ve huzur bekleyen ahmaktır.”

Devletimiz bu terör gruplarını yok etmeli, başlarını ezmelidir. Terörsüz Türkiye için yola çıkanlarla birlikte hedefe ulaşılmalıdır. Hâlâ Apo’dan medet umanlarla yol alınmayacağı artık herkesin kafasına kazınmalı.

Öte yandan, mavi bereli emekli bir albayın bir parti liderini eleştirdiği için tutuklanması da çok acı ve ülkemize yakışmayan bir durumdur.

**

OKAN’LA AVRUPA OLMAZ!

Galatasaray’ın Avrupa hayali ilk maçta söndü. 250 milyonluk transferle “Şampiyonlar Ligi’nde devrim yapacağız” diyen Cim Bom, ilk sınavda büyük hayal kırıklığı yaşattı.

Futbol isimle veya kartvizitle değil, koşarak ve beyinle oynanır. Ancak yıldızlar topluluğu Galatasaray, sahada futbol oynamak yerine pas gösterisi yapmayı tercih etti. 90 dakika boyunca rakip savunmayı geçip tek bir orta bile yapamadı.

Lemina ve Sara ağır oyuncular, Sane ise sirk futbolcusu gibi gösteri yapmayı seviyor. Barış ve Yunus oyun disiplininden uzak. Torreira koşmadan oynamak istiyor. Kaleci Uğurcan ise heyecandan hatalar yapıyor.

Okan Hoca, futbolcular üzerinde oyun disiplini kuramamış. Hızlı ve çabuk futbol oynatmak onun işi değilmiş gibi görünüyor. Barış Alper gereğinden fazla övülüyor; oysa atamadığı golü 3. Lig oyuncusu bile atardı.

Bir ara saydım, Galatasaray orta sahada kendi arasında 17 pas yaptı ama rakip ceza alanında organize tek atak bile geliştiremedi. Sara’dan da bir şey çıkmayacağı artık görülüyor.

Sonuç olarak, Galatasaray’ın Okan Hoca ile Avrupa’da başarı yakalaması zor görünüyor. Perşembe günü alınan mağlubiyet, bu gerçeğin en net işareti oldu. Artık geri sayım başlamış durumda.