"Çıkarcılar” Millî şuurlanma ile tasfiye olur! Ama İzmir’deki balo ile değil!

Abone Ol

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı bir kesimin değil…
Bütün bir milletin Bayramı’dır.
Öyle olmalıdır.
Geçmişe takılıp kalmadan…
Cumhuriyet’e sahip çıkmak her ferdin asli vazifesidir.
Ama, milli ve yerli bir duruş ile…
Müslümanca bir sahiplenmek ile…
Batıcılara rağmen …
Batıcıların insafına bırakmadan…
Yeniden ihya ve inşa ile …
Milli değerlerimize sahip çıkarak….
İnancımızla yoğrulmuş gelenek ve kültürümüzle…
İrfanımızla tekrar Müslüman bir milletin Bayramı yaparak.
Pekiyi son durum nedir?
Bazı batıcıdan daha çok batıcı öğretimcilerin (eğitimci değil) …
İzmir’de bir lisenin öğrencilerini…
Milli şuurdan uzak bir şekilde …
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı özel vals gösterisiyle kutlaması ne kadar Atatürkçü bir ufuktur?
Bir takım İzmirli öğreticilerin milli ve yerli duruşa ayak sürümeleri…
BİR yerlere selam çakmaktan başka bir şey değildir.
Yunan bile kendi kültürüyle kutlamalarını yaparken…
İzmirli öğreticiler neden hâlâ bir şeylerin kafasında?
Hâlbuki Atatürk’ün çok sevdiği şarkı ve türküler ile ulusalcı bir kutlama daha iyi olmaz mıydı?
Meselâ…
Atatürk’ün çok sevdiği Türkülerden…
Sarı Zeybek…
Çökertmeden Çıktımda Halilim…
Ata Barı…
Köroğlu Solağı…
Dağlar Dağlar Alişimin Kaşları Kare…
Havada Bulut Yok…
Gibi türkülerden bir demet eşliğinde kutlama yapmak daha Atatürkçü bir davranış…
Ve Atatürk’ün izinden gitmek olmaz mıydı?
Bu hal Millî Mücadele'nin ilk kurşunun atıldığı bir vilayette…
Batı'nın geleneklerini taklit; hiç oldu mu?
Halbuki “Değer” sahiplerinin hâkim…
“Çıkar” sahiplerinin tasfiyesi…
Ancak şuurlu bir neslin ihyasıyla mümkün olur.
Sual şudur:
Şuurlu bir nesil nasıl meydana gelir?
Mukaddes bir şuurun alt yapısı ne ile oluşturulur?
Önemli olan soru da budur.
Bir milleti yad ellere zebun etmek istiyorsanız…
O milleti şuursuz hale getirmeniz kâfidir.
Bir millet nasıl şuursuzlaştırılır?
Bir milleti şuursuz kılmak için mukaddes değerlerine yabancılaştırmanız yeterlidir.
-Vals ile Bayram kutlamak gibi…! -
Mukaddes değerlerden yabancılaştırma nasıl olur?
Bir cemiyetin fertlerine mazisini red ettirseniz…
Dilini, dinini, irfanını, kültürünü yozlaştırıp…
Daha sonra da tarihin çöplüğüne attırırsanız…
İşte size kendi kıymetlerine yabancılaşmış bir cemiyet.
Kendi mukaddeslerine “fransız” kalan fertlerden meydana gelen milletten millî şuur beklemek, safdilliktir.
Havanda su sövmektir.
Modernleşme çabasıyla Aydınlanmacı telâkîyi rehber edinmiş batıcı aydınlar güruhu…
Günümüze değin geçen iki asırlık zaman diliminde Müslüman-Türk milletine şu ideolojik fikri daima pompalamışlar ve şöyle demişlerdir:
“Bizi geri kalmışlığa iten, Hıristiyan Batı devletlerinin ulaştığı “uygarlık” seviyesine çıkamayışımızın ve modernleşemememizin yegâne müsebbibi inancımızdır! Vahiy geleneğinden gelen millî kıymetlerimiz, çağa ayak uydurmamıza manidir! Tarihimizin, barbarlıklarla dolu oluşudur! Kültürümüzün suniliğindendir! Batılı gibi Liberal Kapitalist ferdiyetçiliği özümsememiş olmamızdan kaynaklanmaktadır! İnancımızın bize bahşettiği tesanüd duygusunun biz Türkleri ilerletmediği gibi, aksine tarihin orta çağ karanlık dehlizlerinde çakılıp kalmamıza sebep olmuştur! Bizim modernizme bigâne kalmamız; kayıtsızlığımız ya da Materyalist /Kapitalist Aydınlanmacı felsefenin arzuladığı mânâda temessül edemeyişimiz; yani özümseme kapasitemizin tam olmaması muasır medeniyet seviyesine ulaşmamıza set olmuştur!”
Daha bunun gibi nice safsatalarla on yıllarca şuursuzlaştırma politikasının esiri olmuşuz.
Böylece millî düşünceden arınmış zihinler ve fikirler, sömürgecilerin eline mahkûm hâle getirilmişlerdir.
Ve bu gibi bayağı ve müstemleke fikirleri…
Haçlı zihniyetinin bizdeki temsilcileri…
Oryantalist fikrin takipçileri…
Bizim insanımıza, gençlerimize daima bu zehri zerk etmişlerdir.
Maalesef bunda da muvaffak olmuşlardır.
-Malum bazı öğreticilerin Vals ile Batılı olacağını zannedip batıcı olmaları gibi…! -
Zaman zaman…
İki asırlık zaman diliminde meydana gelen mevzi millî şuurlanma onları öylesine korkutmuştur ki…
Bundan dolayı da avazlarının çıktığı kadar bağırmışlardır.
Bağırmaya da devam etmektedirler.
Şuurlanmanın mekanını görmek istiyorsanız…
Müslüman-Türk milleti için millî şuurlanmanın zirve noktası Çanakkale Şehitlikleri bunun tam adresidir.
Şuurlu bir milletin varoluş mücadelesi…
Dibacesi: Çanakkale’dir.
Şuurlanma için Bismillah diyeceğimiz yer: Çanakkale Şühedasının yattığı topraklardır.
Çanakkale, o kadar mühim ki…
Bizim yeniden varolma mücadelemizin mihenk taşını oluşturan bu tarihi mekânlarımız milli şuurun teşkilinde en önemli yerlerden biridir.
Şu husus hiç unutulmamalıdır:
Çanakkale Şuhedası, Müslüman-Türk milletinin yeniden var olmasının…
Milli şuurlanmanın zirveye ulaşmasında müessir olan yegâne mukaddes mekânlardır.
Hülasa içimizdeki yabancılarla, dışımızdaki yabancıların oluşturduğu koalisyonun tek endişesi, ortaya çıkacak Millî şuurdur.
Makalemize serlevha olarak boşuna “Çıkarcılar Millî şuurlanma ile tasfiye olur! Ama İzmir’deki balo ile değil!” demedik
Şu iddiamız komplo değildir:
İzmir’deki vals…
KKTC’deki batıcı zihniyete…
Batıcıların selam çakmasıdır.
“Birlikte Batıcı olacağız.”
“Her ne kadar Yunan zihniyeti kendi kültürlerini yaşatsalar da…”
“Bizler Yunan zihniyeti gibi Batıcı olacağız.”
Doğrudan buna ifade etmeseler de …
-Bu tarz batıcılardan muhakeme beklemiyoruz-
Bilinçaltı, birtakım Batıcılara böyle yaptırdı.
Hiç şüpheniz olmasın.
Milli ve yerli duruş sergileyenlerin…
Batıcı taklitçilerle…
Modern “nü”cülerle mücadelesi bitmedi.
Bitmeyecek.
Ve biz de fikrî mücadelemizi Batıcılara rağmen sürdüreceğiz.
Hem de bıkmadan ve “SAF” DEĞİŞTİRMEDEN…