Bu Hafta Ne Okuyalım: Mona'nın Gözleri

Abone Ol

Hayatınız normal seyrinde devam ederken bir anda gözlerinizin karardığını ve hiçbir şeyi göremediğinizi tasavvur edin. Hem de hiçbir sebep yokken. Ne kadar korkunç değil mi? İnsan böyle bir durumda ne yapar? Kendi adıma söyleyeyim hayatımın bittiğin düşünürdüm heralde.

“Anneciğim her yer karanlık.”Bu sözcükler küçük Mona’nın ağzından boğuk bir sesle çıkmıştı. Annesi Camille onu ilk önce anlamadı. Mona daha yüksek tonda ve korkmuş olarak tekrarladı: “Anne hiçbir şey göremiyorum!”

Küçük Mona henüz on yaşında bir çocuktur. Bir gün evde oyun oynarken gözleri bir anda kararır. Annesi hemen aile hekimine haber verir. Doktor hemen kliniğe gelmeleri gerektiğini söyler. Mona’nın gözlerindeki sis perdesi ailesiyle telaş içinde yola çıktığında -şükür ki- yavaş yavaş aralanır. Mona’nın doktoru Van Orst küçük kızı muayene eder ve görme kaybının sebebinin “GİA” yani geçici iskemik atak olduğunu söyler. Ancak bunun kesin bir tanı olmadığını tedavi için tetkiklerin devam edeceğini söyler.

52 HAFTA 52 ESER

Doktor Orst, Mona’nın tedaviye paralel olarak psikoloğa da gitmesini tavsiye eder. Henry, Mona’nın dedesi, annesi Camille’ya Mona’nın psikolog tedavisinde onlara destek olmayı teklif eder. Ancak aklında başka bir fikir vardır. Henry Vuillemin, torunun ileride görme yetisini tamamen kaybedeceği korkusu ile onunla bir anlaşma yapar. Anne ve babasına söylememesi şartı ile Mona’ya, onun için çok güzel bir gezi turu ayarladığını anlatır. Onu elli iki hafta boyunca her çarşamba Paris’in üç büyük müzesine sırayla –Louvre, Orsay, Beaubourg- götüreceğini ve dünyanın en ünlü eserleri ile tanıştıracağını söyler. Mona çok heyecanlanır ve önden gelen ilk çarşamba müze ziyaretleri başlar.

SANAT TARİHİNE BİR YOLCULUK

Mona’yı çok ilginç ve bilgi dolu bir macera beklemektedir. Gördükleri her sanat eserinde Mona’nın ne hissettiğini ve resimde ne gördüğünü soran Henry, ona resmin sahibinin hem hayatından hem de sanatsal kimliğinden bahseder. Gün geçtikçe Mona’nın sanat zevki oluşmaya başlar.

Dedeyle torunun sanat macerası devam ederken Mona’nın tedavisi de sürmektedir. Doktoru Mona ile ilgili çok esrarengiz sonuçlara ulaşır. Mona nın büyükannesinin verdiği bir kolye olayları çok daha ilginç hale getirir. Zamanla hem sanat dolu gezileri çok keyifli hale gelir hem de büyükanne ile ilgili gizli gerçekler yavaş yavaş gün yüzüne çıkar.

Sanat tarihçisi Thomas Schlesser’in sanatı kurgu ile birleştirdiği bu sürükleyici romanı; hem bir çocuk kitabı tadında -Mona’nın masumiyeti dolayısıyla- hem de büyükler için hayata dair çok güzel mesajlar içeriyor. Henry’nin her sanat eserinde torununa verdiği altın değerindeki mesajlar her insan için çok doğru ve yerindeydi.

OKUYUCUYU İÇİN GÖRSEL BİR YOLCULUK

Her hafta ziyaret edilen eseri Henry'den dinlerken biz okuyucular da hemen bir araştırmaya giderek eserin görüntüsünü internet üzerinden araştırıyoruz. Böylelikle kitap bizi dünyaca ünlü eserler hakkında görsel bir yolculuğa sevk ediyor. Mona ‘nın Gözleri her ne kadar bir kurgu olsa da benim için sanatsal anlamda çok bilgi dolu bir okumaydı. 16.yy’dan günümüze kadar tanınmış elli iki sanatçı ve sanat görüşü hakkında bilgi edinmiş oldum. Bu açıdan da özellikle bu alana ilgi duyan okurların çok seveceğine eminim.
Kitapla ilgili olarak olumsuz değil belki ama bilgi yönü olduğu için edebi eser kurgusuna uymayan taraflar vardı bana göre. Geziler sırasında Mona’nın tablolar hakkındaki yaşının üstü yorumları çok inandırıcı değildi. Eser sayısı fazla olunca ara ara sıkıldım diyebilirim. Ancak Henry ile Mona arasındaki sevgi dolu ilişki gerçekten özenilecek kadar güzel ve sevimliydi. Çok yönlü ve sürükleyici bir konusu olması sebebiyle okunmaya değer bence.
Tarihi gerçekler ile donatılmış sanatsal bir yolculuğa çıkmak isteyen herkese tavsiye edilir.
Kitapla kalın,sevgiyle kalın.

**

Kitabın İsmi ve Yazarı: Mona’nın Gözleri-Thomas Schlesser
Kitabın Basıldığı Basımevi yıl ve Tarih:1.Baskı Timaş Yayınları, 2024, İstanbul
Kitabın sayfa sayısı: 400
ALINTILAR:
Kitaplarda ve filmlerde her daim hüzün ve talihsizlik vardır, ama iyi anlatıldıklarında güzelleşirler.
İnsanları sevmekten daha sanatsal bir şey yoktur.
"Her şey olaya ne taraftan baktığına bağlı."