Bu Hafta Ne Okumalıyım: 'Amok Koşucusu'

Abone Ol

İnsan; tutkuları ile yaşar, tutkuları için hayata sıkı sıkıya bağlanır ve sonunda amaçlarına ulaşır. Ancak o tutkular aşırıya kaçarsa kişiye zarar verir. En çok hayalini kurduğu şeyler bazen başına dert olur. Sizleri bugün öyle olan insanlardan/yazarlardan biriyle tanıştırmak istiyorum. Çünkü o bütün öykülerini o, her yazarda olmayan bir tutkuyla yazmıştır.
Kalın kitaplar okumaktan çekinenler toplansın. Kısa ama yoğun anlatımı ile sizi sıkmayacak bir yazar ile birlikteyiz bu hafta. Bu yazarın bütün kitapları tam size göre. Kimden mi bahsediyorum? Stefan Zweig’den tabii ki. Aranızda yazarı tanıyanlarınız vardır mutlaka ama özellikle henüz tanışmayanlar için gelsin yazımız.
Çok duygusal bir yazar….
Üretken bir yazar olarak bilinen Stefan Zweig, Freud ve psikolojiye olan ilgisi sayesinde psikolojik çözümlemeler içeren önemli eserler verdi. Onun kitapları aslında hayatının bir özeti gibi de denilebilir. Çok duygusal olan yazar hem kendi hayatından hem de yeni dünya düzenindeki insanlığın yok oluşuna sebep olan olaylardan derinden etkilemiştir. Aldığı felsefe eğitimi de onun eserlerini şekillendirmiştir. Ancak esas sebep, onun döneminde dünyanın içinde bulunduğu kaos ve karmaşadır. I.Dünya Savaşı’nın derin izleri, Hitler’in dünyayı kalıcı olarak sarsması onu karamsarlığa itmiştir. Zweig’e göre bu kabus gibi olaylar onun hayal dünyasını adeta yıkmıştır. Asla eskisi gibi olmayacağı düşüncesi onun yaşama hevesini elinden almıştır. Çünkü onu ayakta tutan kitap yazmaya duyduğu tutkudur. Onun için yazma hevesi bittiyse yaşamanın da bir anlamı yoktur. İşte Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942’de Rio de Janeiro’da, karısı Lotte ile birlikte intihar etmiştir. Tutku ve ihtirasın acı sonu gelmiştir.
Amok koşucusu nedir?
Amok, Malezyalılarda görülen bir sarhoşluktur. Aslında amok sarhoşluktan ziyade sakince içkisini içen bir adamın bir anda delirmiş gibi etrafına saldırması ve önünde hiçbir engelin duramayacağı bir güçle koşmasıdır.
İki gemi yolcusu…
Zweig’in bugün sizin için seçtiğim öyküsü Amok Koşucusu. Hollanda’nın sömürgesi olduğu dönemde Endonezya'da görev yapan bir hekimin, bir gemide Avrupa'ya yolculuk sırasında karşılaştığı tanımadığı bir başka yolcuya başından geçenleri anlatması etrafında geçiyor. Geminin sakin olduğu gece saatlerinde bu iki yolcunun yolları kesişir. Anlatan kişi tıp doktorudur. Almanya’da, Leipzig hastanesinde çalışırken bir kadına takılır ve kadın için hastanenin kasasından para çalar ve hastaneden atılır. İşsiz kalınca Hollanda hükümetinin verdiği bir ilanı görür. İlan, sömürge ülkelerinde doktorluktur. İyi de bir para verilecektir. Doktor için kurtuluş gibi görünen bu kaçış, aslında bir sürgündür ama gider. Çünkü tanımadığı bir coğrafyada sevemediği bu insanların arasında mutlu değildir ve adeta bohem bir hayat sürmektedir. Bir gün çalıştığı muayenehaneye Hollandalı varlıklı bir tüccarın güzel ve kibirli karısı gelir. Kadının talebi kürtajdır. Kadın, gizlilikle yapılmasını istediği bu kürtaj için yüklü bir miktar para vermeye hazırdır; ancak bu teklifini oldukça küstahça ve sert bir şekilde ricada bulunmaksızın yapar. Kadının kibirli ve emrivaki bir talepte bulunması doktoru çok kızdırır. Ona olmayacak-ahlaksız- bir teklifte bulunur. Bunun üzerine kadın çok sinirlenir ve bir hışımla muayenehaneyi terk eder. Sonuçta her iki taraf da istediği şeyi elde edememiştir. Artık buradan dönüş yoktur. Doktor, neye mal olacaksa da olsun bu kadına istediğini yaptırmalıdır. O, artık kimsenin duramayacağı bir “amok koşucusu”dur.
Bir gecede okuyun…
Meslek ahlakı ile örtüşmeyen bir duruma kendi kendini düşüren bir doktorun, bu ikilemden kurtulmak için nasıl bir insan üstü çaba gösterebileceğinin resmidir. Bir akşamda biten kısacık bir kitap okudum. Yazarın diğer bütün kitaplarını da öyle kısa zamanda okumuştum. Öykü yazarlarının önde gelen isimlerinden olan Zweig, her kitabında bir yönü ile öne çıkan kahramanları tasvir etmedeki gücü etkileyicidir. Okurken o gücü hissedersiniz.
Zaten Zweig’in kitaplarını hali hazırda okumakta olduğunuz uzun ve yoğun anlatımlı kitapların arasına bir mola gibi de okuyabilirsiniz. Nefes aldırır. Ayrıca uzun okumalar yapamayan, kitap bitirmekte zorlanan ve yarım bırakınca da suçluluk hisseden okuyuculara okumaya başlamak için ilk basamak olabilir. Tavsiye edilir. Yazarın okuduğum ve beğendiğim diğer kitaplarını da ekliyorum.
Merak edenlere şimdiden keyifli okumalar.
Kitapla kalın…
1-Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens,
2-Dostoyevski
3-Lyon’da Düğün
4-Satranç (Can Yayınları, 1997)
5-Amok (Varlık Yayınları, 1954)
6-Balzac, Bir Yaşam Öyküsü (Kabalcı Yayınları, 2002)
7-Freud ve Öğretisi (Papirüs Yayınları, 2003)
8-Yakıcı Sır (Evrensel Basın Yayın, 2004)
9-Bir Kadının Yaşamından 24 Saat ve Bir Yüreğin Ölümü (Can Yayınları 2009)
10-Gömülü Şamdan
Korku
11-Olağanüstü Bir Gece Kızıl
12-Acımak
13-Bir Kadının Yirmi Dört Saati

KİTABA DAİR
Kitabın Adı ve Yazarı: Amok Koşucusu /Stefan Zweig

Kitabın Basıldığı Basımevi yıl ve Tarih: 1.Basım 1990,Can Yayınları, İstanbul
Kitabın sayfa sayısı:64

ALINTILAR:
Söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve daha nesnel oluruz..

“Çünkü bazen en korkunç şey, yaptıklarımız değil, yapamadıklarımızdır.”