Aydın’da JES’ler sürdürülebilir değildir
Toplumsal sürdürülebilirliğin önemli unsurlarından olan yerel halkın katılımı süreci, ülkemizde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) düzenlemesi ile yürütülmektedir. Fakat ÇED Yönetmeliğindeki halkın katılımı toplantısının düzenleniş biçimi halkın ÇED raporunun içeriğinin belirlenmesine doğrudan etki etmesine olanak verecek nitelikte değildir. ÇED süreci konusundaki Avrupa Birliği standartlarını ortaya koyan AB ÇED Yönergesinde “erken ve etkili bir katılım olanağı”, “yeterli bir süre” ve “makul bir süre” hususları özellikle vurgulansa da, Türkiye’de bu hususlara uyulmamaktadır. Ayrıca JES projeleri yalnızca proje kapasiteleri yönünden değerlendirilmekte, “projenin fiziksel/sosyo-ekonomik, doğrudan/dolaylı, uzun vadeli/kısa vadeli, niteliksel/niceliksel, kümülatif etkileri ile birlikte konumları” değerlendirmeye tabi tutulmamaktadır.
Onun dışında, ÇED sürecinin kapsamı, projenin yapılması önerilen bölgede halihazırda var olan ve planlanan diğer projelerle beraber değerlendirileceği kümülatif bir etki değerlendirmesini de içerecek şekilde genişletilmesi gerekir.
Aydın’da ÇED süreçlerinde JES’lerin kümülatif etkilerin yeterince dikkate alınmaması en önemli sorunlardan birisidir. Türkiye’deki jeotermal sahaların yüzde 85’i Aydın ilinde yer almaktadır. Aydın İli yüzölçümünün yüzde 59’u 2007’de yasalaşan Jeotermal Kanunu ile jeotermal enerji faaliyetlerine açılmıştır. Hali hazırda Türkiye’de işletme halinde bulunan JES’lerin yüzde 53’ü yer almaktadır. Aydın’da işletme halinde olan JES’lerin yüzde 50’si Germencik ilçesinde bulunmaktadır. Avrupa kıtasında jeotermal kaynaklara bağlı üretilen elektrik enerjisinin yüzde 24’ü Aydın ilinde üretilmektedir.
Böylesi bir durum Aydın’da her bir JES projesinin yalıtılmış bir şekilde ele alınarak “ÇED gerekli değildir” veya “ÇED olumlu” kararı verilmesi, bölgedeki toplumsal hayatı ve halk sağlığını JES etkilerine karşı korunmasız bırakmaktadır.
Toplumsal sürdürülebilirliğin önemli bileşenlerinden birini de halkın sağlık koşullarının iyileştirilmesi oluşturmaktadır. Ülkemizdeki JES’lerin olumsuz sağlık etkileri de onları toplumsal sürdürülebilirlik açısından tartışmalı hale getirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne rapor edilen hastalıkların yüzde 80’i, ölümlerin yüzde 25’i, kanserlerin yüzde 95’i çevresel etmenlerden kaynaklanlıdır. Türkiye’de ölüme en fazla sebep olan hastalıkların son 15 yıllık sonuçlarına baktığımızda Aydın’da dolaşım sistemi hastalıkları, kanser, solunum sistemi hastalıkları kaynaklı ölümler Aydın ilinde her daim Türkiye ortalamasından daha fazla meydana gelmiştir. Söz konusu ölümlerde özellikle Menderes nehrine yakın yerleşim yerlerinde yoğunlaşmaktadır. Toplumsal sürdürülebilirliğin bir diğer unsuru olan gelir dağılımı adaleti de JES projelerinden olumsuz etkilenmektedir. JES’lerin akışkan ve gaz salınımları, su, toprak ve hava kirliliğine yol açarak bulundukları bölgelerdeki tarımsal faaliyetleri olumsuz etkilemektedir. Yapılan çalışmalarda JES’lere yakın bölgelerdeki incir ağaçlarının meyvelerindeki ağır metal oranları, diğer yerlerdekine göre daha yüksek saptamıştır. Dolayısıyla, Aydın’da yaşayanların tarımsal faaliyetlerden gelir elde etme şansı tehlikeye girmekte, gelir dağılımında enerji yatırımcıları lehine ve çiftçiler aleyhine bir dengesizlik oluşmaktadır. Aydın’daki jeotermal uygulamalarına bakıldığında JES’in büyük çoğunluğunun çevresel anlamda sürdürülebilir olduğunu savunmak güçtür. Jeotermal enerjinin gerçek anlamda çevre dostu bir enerji kaynağı olarak kullanılabilmesi için devletin santrallerin sondaj, kurulum ve işletim safhalarında çevreye zararlı akışkan ve gazların salımının önüne geçecek denetimler gerçekleştirmesi gerekmektedir. Yatırımcıların ise anılan kirleticilerin bertaraf edilmesi için gerekli teknolojilerin maliyetine katlanması elzemdir. Kısa vadede kaçınılan kimi maliyetlerin, uzun vadede bizleri daha ciddi maliyetlerle karşı karşıya bırakabileceği unutulmamalıdır.
Toplumsal sürdürülebilirlik, toplumun karar alım süreçlerine katılımı, sağlığının güvence altına alınması ve kaynakların adil dağılımıyla mümkündür. Ülkemizde halkın yatırımlara dair karar alım süreçlerine katılımını sağlamak amacıyla yürürlüğe konulan ÇED mevzuatı etkin bir şekilde işletilmemektedir. Süreçte öngörülen süre ve usullerin, halkın gündeme getirilen proje ile ilgili gerçek anlamda bilgi edinebilmesi ve görüş bildirebilmesine imkan verecek nitelikte değildir. Ayrıca, çevresel etki değerlendirmesinde belirli bir bölgede hayata geçirilecek farklı projelerin kümülatif etkisine yeterince temas edilmemesi ve ÇED raporuna tabi olup olmama hususunda her projenin tek başına ele alınması da isabetli değildir. Bu aksaklık Aydın ilinde dar bir coğrafyada çok sayıda JES’in “ÇED gerekli değildir” veya “ÇED olumlu” kararı almasının önünü açmıştır. Söz konusu santrallerden doğaya salınan kirletici akışkan ve gazlarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmaması, bölgedeki kirliliğin toplumsal sürdürülebilirliğin önemli bir unsuru olan halk sağlığı üzerinde tehdit oluşturmasına sebep olmaktadır. Aydın ilinde arazilerin büyük çoğunluğunun jeotermal sondajı ve santral kurulum çalışmaları için tahsis edilmiş olması, santralin tarım üzerindeki olumsuz etkileriyle birleşince yerel halkın ekonomik faaliyetleri de risk altına girmektedir. Toplumsal sürdürülebilirlik, kaynakların adil dağılımını öngörürken, burada santralleri kuran yatırımcıların kazanç sağladığı, yerel halkın ise geçimlik tarım faaliyetlerini eskisi gibi sürdüremez hale geldiği bir durum söz konusudur.
Kısa vadede ekonomik getiri sağlayabilecek yatırımların uzun vadede çevresel ve toplumsal maliyetleriyle gelecek nesillerin refahı ile ülkelerin kalkınma sürecini sekteye uğratabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Özetle Aydın’da JES’lere dair uygulamaların mevcut haliyle çevresel ve toplumsal sürdürülebilirlik kıstaslarına uyumlu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumun giderilmesi için JES’lerin olumsuz etkilerinin önüne geçecek teknolojik önlemlerin alınması, santrallerin kurulum ve işletim sürecindeki denetimlerin etkinleştirilmesi, halkın karar alım süreçlerine gerçek anlamda katılımının sağlanması yönünde adımların ivedilikle atılması gerekmektedir.