AB Adalet Divanı, “Başörtüsü sebebiyle müşteri rahatsız olursa başörtülü çalışan işten kovulabilir” dedi. Merkezi Lüksemburg’da bulunan Adalet Divanı, AB’nin en üst mahkemesi. Daha ötesi var mı? Bu mahkeme iki Müslüman hanımın açtığı davayı Temmuz ayında neticelendirmişti. Özetle konu şöyledir: Almanya/Hamburg’da hayır kurumu tarafından işletilen bir çocuk bakım evinde çalışan bir hemşire ile eczaneler zincirinde çalışan bir kasiyerin işe başlamasından bir müddet sonra başörtüsü takmasından dolayı işveren tarafından işten atılmış ve bu iki hanım bu sebeple dava açmışlar. Besleme basın bu konuyu farklı şekilde kamuoyuna anlatmaya çalışsa da kararın tam metni şu şekildedir: “İşveren, müşterilerine karşı tarafsız görünmek isterse başörtülü çalışanı kovabilir. İşveren müşterilerinin rahatsız olması durumunda başörtülü çalışanı kovabilir. Başörtüsü sebebiyle işyerinde tartışma çıkarsa, işveren başörtülü çalışanı kovabilir. Yani işveren, başörtülü çalışanı kovmak isterse bunun için mantıklı bir bahane uydurmak zorunda bile değildir” (Gerçek hayat dergisi, Ağustos/2021 shf.7). Tarafsız taraflı AB Adalet Divanı başörtülü çalışanın atılması konusunda o kadar ikiyüzlü davranıyor ki, evlere şenlik. Yerli! AB’ciler de buna çanak tutuyorlar. AB Adalet Divanı karar verirken kelime cambazlığına soyunuyor. Mahkeme, kararı adeta yapboz tahtasına dönüştürmüş. Kadın çalışanlar başlarını açmazlarsa, başka iş bulma noktasında cesaretlendirildiği ifade edilmiş. Böylece mağduriyet! önlenmiş olunuyor. Bu da mümkün olmazsa elleri mahkûm işten çıkarılıyormuş! Ne kadar da insani! değil mi? *** Son durum… Üç yıl evvel… Hatırlarsanız, Brenton Harrison Tarrant adlı beyaz bir ırkçı terörist 15 Mart 2019 günü, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde bir cami ile bir İslâm merkezine saldırmış, 51 kişi hayatını kaybetmiş, 10 kişi de yaralanmıştı. Üç yıl sonra… Fransa istihbaratının özel hayatı nasıl tahkim etmeye çalıştığı aşağıdaki haberde görmek mümkündür. Fransız gazetesi Le Monde’un "İslamcı Ayrılıkçılığa Karşı Mücadele: Devletin Güçlendirilmiş Cephaneliği" başlıklı haberine göre Fransa hükümeti, havuza giren Müslümanları hedef aldığına şahit oluyoruz. Habere göre Fransa hükümeti, ev kiralama şirketi Airbnb’den kadın kadına havuza girmek için villa kiralayan Müslümanları rapor etmesini istemiş. Hükümet bunu “Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler” kanunu kapsamında talep etmiş (Kaynak: https://www.yenisafak.com/dunya/fransa-hukumeti-nefret-sucu-isliyor-musluman-kadinlari-hedef-aldilar-3729703). Baştan beri zikrettiğimiz bütün hususları alt alta… Yan yana koyunuz. Değişen nedir? Ne fark var? Onu da siz bulunuz. *** Hâsılı, Yahudi Haçlı Zihniyeti’nden başka ne beklenebilir ki?
Avrupa’nın İslam Düşmanlığı
AB Adalet Divanı, “Başörtüsü sebebiyle müşteri rahatsız olursa başörtülü çalışan işten kovulabilir” dedi. Merkezi Lüksemburg’da bulunan Adalet Divanı, AB’nin en üst mahkemesi. Daha ötesi var mı? Bu mahkeme iki Müslüman hanımın açtığı davayı Temmuz ayında neticelendirmişti. Özetle konu şöyledir: Almanya/Hamburg’da hayır kurumu tarafından işletilen bir çocuk bakım evinde çalışan bir hemşire ile eczaneler zincirinde çalışan bir kasiyerin işe başlamasından bir müddet sonra başörtüsü takmasından dolayı işveren tarafından işten atılmış ve bu iki hanım bu sebeple dava açmışlar. Besleme basın bu konuyu farklı şekilde kamuoyuna anlatmaya çalışsa da kararın tam metni şu şekildedir: “İşveren, müşterilerine karşı tarafsız görünmek isterse başörtülü çalışanı kovabilir. İşveren müşterilerinin rahatsız olması durumunda başörtülü çalışanı kovabilir. Başörtüsü sebebiyle işyerinde tartışma çıkarsa, işveren başörtülü çalışanı kovabilir. Yani işveren, başörtülü çalışanı kovmak isterse bunun için mantıklı bir bahane uydurmak zorunda bile değildir” (Gerçek hayat dergisi, Ağustos/2021 shf.7). Tarafsız taraflı AB Adalet Divanı başörtülü çalışanın atılması konusunda o kadar ikiyüzlü davranıyor ki, evlere şenlik. Yerli! AB’ciler de buna çanak tutuyorlar. AB Adalet Divanı karar verirken kelime cambazlığına soyunuyor. Mahkeme, kararı adeta yapboz tahtasına dönüştürmüş. Kadın çalışanlar başlarını açmazlarsa, başka iş bulma noktasında cesaretlendirildiği ifade edilmiş. Böylece mağduriyet! önlenmiş olunuyor. Bu da mümkün olmazsa elleri mahkûm işten çıkarılıyormuş! Ne kadar da insani! değil mi? *** Son durum… Üç yıl evvel… Hatırlarsanız, Brenton Harrison Tarrant adlı beyaz bir ırkçı terörist 15 Mart 2019 günü, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde bir cami ile bir İslâm merkezine saldırmış, 51 kişi hayatını kaybetmiş, 10 kişi de yaralanmıştı. Üç yıl sonra… Fransa istihbaratının özel hayatı nasıl tahkim etmeye çalıştığı aşağıdaki haberde görmek mümkündür. Fransız gazetesi Le Monde’un "İslamcı Ayrılıkçılığa Karşı Mücadele: Devletin Güçlendirilmiş Cephaneliği" başlıklı haberine göre Fransa hükümeti, havuza giren Müslümanları hedef aldığına şahit oluyoruz. Habere göre Fransa hükümeti, ev kiralama şirketi Airbnb’den kadın kadına havuza girmek için villa kiralayan Müslümanları rapor etmesini istemiş. Hükümet bunu “Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler” kanunu kapsamında talep etmiş (Kaynak: https://www.yenisafak.com/dunya/fransa-hukumeti-nefret-sucu-isliyor-musluman-kadinlari-hedef-aldilar-3729703). Baştan beri zikrettiğimiz bütün hususları alt alta… Yan yana koyunuz. Değişen nedir? Ne fark var? Onu da siz bulunuz. *** Hâsılı, Yahudi Haçlı Zihniyeti’nden başka ne beklenebilir ki?