Aydın… Ege’nin incisi, incirin, zeytinin ve denizin kenti… Ama son yıllarda bu güzelliklerin gölgesinde başka bir tablo var: Suç oranlarıyla yükselen, adeta sessizce çığlık atan bir şehir.
Resmî rakamlar ve yerel gözlemler gösteriyor ki, Aydın’da suç işlemek artık ne yazık ki “kolay bir seçenek” haline gelmiş durumda. Hırsızlıklar, uyuşturucu kullanımı, dolandırıcılık ve şiddet olayları artarken, güvenlik önlemleri ve yerel yönetimlerin politikaları bu tabloyu durdurmakta yetersiz kalıyor.
Elbette, yetkililer suç oranlarının abartıldığını söylüyor; TÜİK verilerine itibar edilmemesi gerektiğini belirtiyorlar. Ama sokaktaki vatandaş, iş yeri sahipleri ve öğrenciler yalan söylemiyor. Veriler tartışmalı olabilir ama yaşananlar gözle görülür.
Sorun sadece ekonomik değil; sosyal bir çöküş de söz konusu. Göç ve nüfus hareketliliği, denetimsizlik, gençler arasında artan uyuşturucu kullanımı ve devletin yerel düzeydeki eksik önlemleri birleşince suç, adeta normalleşmeye başlıyor. Aydın’ın caddeleri, sokakları ve pazar yerleri artık sadece ticaretin değil, aynı zamanda suçun da sahnesi.
En acısı, suçla mücadelede toplumsal bilinç ve katılımın yeterince sağlanamamış olması. Polisin ve jandarmanın çabaları elbette önemli ama tek başına yeterli değil. Yerel yönetimlerin, okulların ve STK’ların devreye girmesi gerekiyor; suçla mücadele, sadece yaptırımla değil, eğitim ve sosyal farkındalıkla da mümkün.
Aydın, yalnızca turistik bir şehir olarak anılmak istiyorsa, bu tabloya artık sessiz kalamaz. Güzelim şehir, suç oranlarıyla değil, kültürü, doğası ve üretimiyle konuşulmalı. Yoksa Ege’nin incisi, kendi kaderine terk edilmiş bir şehir olarak anılacak.