Bu iki kelime…
Aynı cümlede bile kullanılmamalı…
-Özgül ağırlığının olmaması anlamında değil.-
Pekiyi, gerçekte durum böyle mi?
Maalesef değil.
Hâlbuki Anadolu irfanının derinlere kök salmasına imkân veren bir ruhu…
Türkiye’de ehl-i sünnet itikadının sağlam bir zemin üzerinde bina edilmesine katkı sağlayan…
Sağlamaktan da öte maya tutmasını temin eden bir iman ve inancın…
Her türlü sapkınlığa karşı dimdik duran tasavvuf anlayışın köküne kibrit suyu döken iki tehlike vardır: Siyaset ve ticaret.
Siyaset ve ticaret, tarikatlara (siz buna cemaatleri de ilave edin: her cemaat tarikat değildir; ancak her tarikat bir cemaattir. Dernek anlamında bir cemaatleşmeden bahsetmiyoruz. Yoksa derneklerin hukuki yapısı, kanunidir) girdi mi tehlike çanları çoktan çalmaya başlamış demektir.
Yozlaşma, dönüşme ve yok olma safhaları tamamlanmıştır.
***
Müesseseleşen tarikat ve cemaatlerin-elbette- devamlılığının sağlanması adına akarlarının olması zaruridir.
Ama holdingleşerek değil…
Bütün Türkiye çapında ticaret ağına sahip olarak: hiç değil.
Maddiyatın girdiği yerde maneviyat eksilmeye…
Hatta yok olmaya başlar.
Siyasetin hüküm sürmeye başladığı toplulukta/topluluklarda fanatizmin harlanması gibi…
Taraftarlarını etrafında toplamaya çalışan gurupların, rakip gördüklerini tekfirliğe varan düşmanlıkları, fetöleşme tehlikesini beraberinde getirmektedir.
Bu mevzuda tarikat ve cemaatler, kendilerine çeki düzen vermelidirler.
Hizmet alanlarına yoğunlaşması elzemdir.
***
Ticaret ve siyasete boğulmuş cemaat ve tarikatler, su almaya başlamıştır.
Unutulmasın: politikacılar gelip geçicidir.
Ama tarikat ve cemaatler bu vatanın/milletin birlik ve beraberliğinin harcıdır.
Mayasıdır.
Tuzudur.
Tuz kokarsa…
Maya da bozulur.
Topyekûn bir yok oluşa doğru gider.
İfadeye çalıştığımız husus ince bir çizgidir.
Bu çizgi ihlal ve ihmal edilirse o vakit tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.
***
Elbette tarikat ve cemaat mensuplarının(müridan/ihvan) ticaret yapmasında sakınca yoktur.
Sıkıntılı ve tehlikeli olan şey, tarikat ve cemaatlerin kurumsal olarak ticaret yapmasıdır.
Ticaret ve siyasetin tarikat/cemaat disiplini içinde sevk ve idare edilmesi -hafif tabirle- hatalı neticeler doğurur.
Bu hal, tam bir fecaattir.
Binaenaleyh, tarikat ve cemaatlerin yozlaşmaya maruz kalmaması için siyaset ve ticaretten (müessese olarak) ırak durması esastır.
Bu tavsiye değil; bir mecburiyettir.
(Batıdaki sivil toplum örgütlerinin(stk) fonksiyonu ile Türkiye’deki stk’ların anlayış farklılıkları vardır. Bu, bahsi diğerdir.)
Çünkü, tarikatler/cemaatler, anonim şirketine dönüşürse en büyük zararı bunların hizmet müesseseleri görür.
Ve tarikatlerde/cemaatlerde siyaset ve ticaret birbirine karışırsa bağlıları (müridan/üye/ihvan) artık müşteri ya da potansiyel oy olarak görülmeye başlanır.
Bu da ana gayeden sapmadır.
Yanlışta ısrar, imtihanın kaybedilmesine sebep olur.
***
Özetle…
Cemaat ve tarikatler kendilerine gelmelidirler.
Ciddi bir özeleştiri içine girmelidirler.
Cemaat ve tarikatleri sevk ve idare konumunda olanlar, ilham veya benzeri şeylerle taraftarlarını korkutmak yerine…
Asli vazifelerine rücu etmelidirler.
Siyaset ve ticaretten zinhar uzak durmalıdırlar.
Yoksa modern tarikat ve cemaatlere dönüşürler.
Onların da sonu malumdur.
***
Sokakların durumu malum iken…
Tarikat ve cemaatlerin buralara yoğunlaşmaları gerekir iken …
Taht kavgalarına girmeleri…
Birbirlerini tekfir etmeleri…
CIA, MOSSAD, MI6 gibi gizli servislerin sızmalarına ortam hazırlamaları…
Çok ama çok tehlikelidir.
Bizden söylemesi.
***
Son bir not: Tarikat ve cemaatlerin kendi içindeki değişim ve dönüşüm sancılarına, mücadelelerine harici müdahele olmamalıdır. Meseleyi kendileri halletmelidirler. Yoksa ters tepecektir. İstişari eleştiri sınırlarındaki mücadele akim kalacaktır.
***
Kendilerini istisna tutan tarikat ve cemaatler varsa saygıyı sonuna kadar hak etmektedirler.
Vesselam.