O yine de mütevazılığını koruyordu. 'Ben önce insan'ım' diye başlıyordu sohbetimize. 'Bir dil bir insan' derler. Peki bir yazar, bir şair, bir ressam kaç insan eder? diye sormadan edemiyordum kendime.
Pozitif ve hiç bitmeyen enerjisiyle ruhumuza, resimleriyle gözlerimize, şiirleriyle kalbimize, yazılarıyla hayatlarımıza dokunan bir insan Fatma Yazıcı. 20 yaşında gazetecilik mesleğine atılan Yazıcı, bir kadının neler başarabileceğini ispatlarken, 'Dünya'ya yeniden gelsem yine gazeteci olurdum' diyerek mesleğine duyduğu aşkı haykırıyordu adeta.
Siz çayınızı kahvenizi yudumlarken biz de bu soğuk kış gününde içimizi ısıtan sohbetimize başlayalım.

"HER ŞEYDEN ÖNCE 'İNSAN'IM"

Ahmet Çelik: Gazeteci, Şair, Yazar, Ressam, Ekonomist... Sizin için ne dememiz gerekiyor?
Fatma Yazıcı: Ne ekonomist, ne gazeteci, ne ressam, ne şair, ne kadın, ne anne, ne yazar, ne çizer. Ben her şeyden önce bir insanım. Varlığımı ispat için hiç bir unvana ihtiyacım yok diyebilirim. Unvan ne iş yaptığımın bir göstergesidir. İçinizden nasıl geliyorsa öyle hitap edebilirsiniz. Veya bana en çok neyi yakıştırıyorsanız. Bana sorarsanız, Fatma Yazıcı olarak anılmanın bir unvanla anılmaktan daha sıcak ve samimi olduğuna inanırım.

'FIRÇAYI ELİME ALDIĞIM DA DÜNYAYI UNUTURUM'

A.Ç.: Dışarıdan bir gözle baktığımız zaman bir çok farklı özelliğiniz öne çıkıyor. Fakat sizce asıl öne çıkması çıkması gereken yönünüz hangisi? En çok ne ne yapmakla mutlu oluyorsunuz?
F.Y.: Bazı insanlara yaratıldığı anda birkaç özellik fazla verilmiş sanırım. Ya da başka bir deyişle torpil geçilmiş olmalı. Belki de ben torpilli olanların arasındayım. Kendimi bildim bileli çalışıyorum ve yaptığım her işten haz alıyorum. Bana bahşedilen özelliklerin hepsine eşit haklar tanıyorum. Resim yapmak diyelim mesela. Kimisi bir çubuk adam bile yapamazken bir başkası büyüleyici tablolar çıkarabiliyor. Fırçayı elime aldığımda dünyayı unuturum. Tablo şekil alıp tamamlanıncaya kadar bütün enerjimi ona veririm. Sonuç, bana yorgunluk değil güzellik olarak yansır. Elimden gelenin en iyisini yaptığımı düşündüğüm için çok mutlu olurum.
Sanatçı ruhu taşıyan insanların içinde mutlaka bir şair vardır. Bazen ayağınıza takılan bir taşa, elinize batan bir dikene bile şiir yazabilecek kadar şair olursunuz. Bizi başkalarından ayıran özelliklerimizle başarılı olamayız. Buradaki asıl konu hangi işte başarılı olduğumuz değildir aslında. Başarılı bir insan olup olmadığımızı belirleyen şey, insanların hayatında bir değişiklik yaratıp yaratmadığımıza bağlıdır aslında. Benim çizdiğim bir resimde ona bakan bir kişi mutlu oluyorsa, veya yazdığım bir yazı bir başka kişinin hayatına dokunuyorsa, kitabımdaki iki satır şiirde duygulanıyorsa, kısacası ben birisinin hayatına dokunabiliyorsam mutlu olurum. A.Ç.: Aydın Kültür ve Turizm Derneği'nin kurucu başkanısınız, bu Derneği kurmaktaki amacınız neydi ve Aydın kültüründe sizi en çok etkileyen neydi?
F.Y.: Gerek turizm açısından gerekse taşıdığı kültürel izler açısından Aydın, önemli bir konumda bulunmaktadır. Zengin kültürel mutfağı, giyim-yaşam kültürünün çeşitliliği, ören yerlerinin çokluğu ve birçok neden beni böyle bir dernek kurulmasına itti. Amacımız; Aydın'ın kültürel değerlerini yaşatmak, geliştirmek, yaymak, tanıtmak, değerlendirmek ve benimsetmek. Tarihî ve kültürel varlıkların tanıtılmasında öncü olmak. Kültür ve turizm konularıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliğinde bulunarak, Aydın'ın turizme elverişli bütün imkânlarını ülke ekonomisine olumlu katkı sağlayacak şekilde değerlendirmek. Aydın'ın turistik varlıklarını her alanda tanıtıcı faaliyetler ile her türlü imkân ve araçlardan faydalanarak kültür ve turizmle ilgili tanıtma hizmetlerini yürütmek.

'24 SAAT YAPACAKLARIMA YETMİYOR'

A.Ç: Birçok insanın hayatına dokunan haberler yaptınız. Peki sizin hayatınıza dokunacak olsalar hayatınızdaki neyi değiştirirdiniz?
F.Y.: Evet Aydın'da gazetecilik anlamında farklı bir çizgi yakaladığımı düşünüyorum. Her şeyden önce ötekileştirdiğimiz insan hayatlarını baz alan yazılar yazarak o insanların hayatlarına dokunmaya çalışıyorum. Günlük ve anlık haberleri yapan çok başarılı arkadaşlarımız var. Bu haberleri anında halkımıza yansıtarak bu işi hakkıyla yapıyorlar. Benim kulvarımın farkını çoğu insan fark etti. Daha önce hiç görülmemiş bir yüreğe dokunmak, tutulmamış bir eli tutmak, tahta kapının önünde oturan yalnız bir ninenin anılarını tazelemek, kimsesiz bir çocuğun umut ışığı olmak gibi. Benim hayatıma dokunacak birisi veya sihirli bir değnek olsa yaşamımda bir 24 saat daha isterdim sanırım. Yapacaklarıma 24 saat yetmiyor çünkü. Hiç bir zaman "gün" kadını olup kısır partilerinde kısır döngü içerisinde olamadım. Ben çalışmak, üretmek ve insan hayatına dokunmak için yaratılmışım. Hayatıma dokunacak kişilerden de zamanımı daha verimli kullanabilmeyi öğrenirdim. A.Ç: Resimlerinizde, şiirlerinizde veya yazılarınızda en çok hangi konular üzerinde durmak sizi mutlu ediyor?
F.Y.: Çizdiğim resimlerimde, yazılarda ve şiirlerimde belli bir konu veya belli bir kalıp çizgi üzerinde bağlı kalmam. Yaşamın içerisinde var olan her konuya değinmeye çalışırım. Bunun yanında toplumsal sorunları dile getiren konuları ele almayı, kültürel yapımızı, tarihimizi yansıtan objeleri anlatmayı, ötekileştirdiğimiz yaşamları ele almayı daha çok seviyorum. (Çevre sorunları, çocuk hakları, kimsesiz yaşlılarımız, ören yerlerimiz, tarihi kıyafetlerimiz gibi,) Görülmeyeni göstermek, duyulmayanı duyurmak ve ortaya çıkan güzel şeylerin hazzını yaşamak en büyük mutluluğum.

'BİLMEDİĞİM ŞEYDEN GOCUNMAM'

A.Ç.: Benim de bildiğim, tanıdığım, sizi örnek alan bir çok genç gazeteci var. Onlara buradan ne mesaj vermek istersiniz?
F.Y.: Bunun farkında değilim. Eğer varsa ne mutlu bana. Ama şunu da belirtmeliyim ki bu meslekte çok başarılı, benden yaşça küçük birçok arkadaşlarımız var. Başaramadığım ya da bilmediğim şeyleri sorup öğrenme ustasıyım da diyebilirim kendime. Bilmediğim hiç bir şeyden gocunmam ve öğrenene kadar sorarım birçok kişiye. Maalesef üzülerek belirtmeliyim ki çoğu meslekte olduğu gibi iki satır bir şey öğrenen kendisini usta olarak adlandırıyor. Sürekli taklitçilik. Farklı olgu yapmak isteyen çok nadir. Hayatta başarının sırrı bana göre; "çalışmak, üretmek, farklılığı yakalamak ve doğal olmak." Bu olguları yakaladığınızda zaten siz çoktan başarı merdivenlerinin en üstüne çıkmışsınızdır.

'DÜRÜST SİYASET'İN İÇİNDE YER ALMAK İSTERİM'

A.Ç: Siyasetle aranız nasıl? İleride siyasete atılmak gibi bir düşünceniz var mı?
F.Y.: Siyaseti, siyaset yapan çok kişiden daha iyi bildiğimi söyleyebilirim. Hatta iddia bile edebilirim. Ama yaşamım boyunca siyasetten hep uzak oldum. Yazdıklarımda ve çizdiklerimde asla siyaset göremezsiniz. Benim siyasetin içinde olmamam bilgisizliğimden sanılmasın sakın. Eğer gerçek anlamda siyaset yapılan bir ortam olsa, dürüst siyaset yapılsa, liyakat sahibi insanlar hak edilen konumlara gelse elbette siyasetin içinde yer almak isterim. Günümüz siyasetçiliğini koltuk kapmaca oyununa benzetiyorum. Ortada boş bir koltuk, kim daha hızlı davranırsa koltuk onun. Boş yere, sadece bir şeyin başkanı veya bir yerin müdürü olabilmek için siyaset olacaksa asla olmam. A.Ç.: Olay Aydın internet haber sitesinin ardından Voices dergisini ve Olay Aydın gazetesini Aydınlı okuyucuların beğenisine sundunuz. O konuda da biraz bilgi verebilir misiniz?
F.Y.: Elbette benim gazetecilikle ve gazeteyle tanışmam yeni değil. Üniversite yıllarında köşe yazarlığı ve muhabirlikle başlayan bir serüven bu. Yıllarca pek çok gazete ve dergilerde hem köşe yazarlığı hem de muhabirlik yaptım. İlk Olay Aydın İnternet Haber Sitesi ile kendi gazetemi açtım. Burada hayata ve insan dokunan emek verilmiş özel haberler yaptım. İlkem; hazır-paket haberciliğinden uzak, emek verilmiş özel haberlerdi. İki yıl kadar bu sitede haber çizgimi çevreme tanıttıktan sonra Aydın Voices Dergisini çıkarmaya başladım. Akabinde Olay Aydın Gazetesini basılı olarak çıkardım. Yayın ilkem asla değişmedi. Kültür, sanat, ötekileştirdiğimiz hayatlar, yaşlılar ve çocuklar. Hedefim; bir de farklı konsepte bir web tv açmak. Bunun çalışmalarına ve alt yapı hazırlıklarına başladık. Bu konuda uzman ekip arkadaşlarımızı oluşturduğumuz anda başlayacağız.

'OKUMA ÖZÜRLÜ BİR TOPLUM'UZ'

A.Ç: Aydın'da okuma durumları nasıl? Aydın halkı okumayı seviyor mu veya en çok ne tür şeyleri okuyoruz?
F.Y.: Bundan 25 yıl öncesi derseniz evet okuyan bir yerdi Aydın. Ama ne yazık ki günümüzde bu konuda biraz geri kalmış konumda. Kahvehane ve kafe kültürü ağırlıkta. Sakın Aydınlı hemşerilerim bana alınmasınlar ama maalesef okuma özürlü bir toplumuz. Aydın'ın komşu illerine oranla geri kalmışlığını buna bağlıyorum. Okumayan insan gelişemez. Gelişmeyen toplum üretemez. Üretim yapamayan geri kalır. Aydın olduğu yerde sayıyor. Üç beş bina yapmakla bir şehir kalkınmaz. Kitap okumasak ta başkalarının canına okumayı çok iyi biliyoruz. Bilgisizlik tüketim çılgınlığına ve bencilliğe yöneltiyor. Okuyan insan mütevazı olur, kendinden emin olur.

'PİŞMANLIK DUYACAK HİÇBİR ŞEY YAPMADIM'

A.Ç.: Hayatta iyi ki bunu başarmışım dediğiniz veya pişmanlığınız var mı?
F.Y.: Hayatta yaptığım hiç bir şeyden pişmanlık duymadım. Daha doğrusu pişmanlık duyacağım hiç bir şeyi yapmadım. Hatalarım tabi ki de oldu. Sonuçta hatalarımdan hayıflanmak yerine, ders almayı bildim. Elimi attığım her işe akademik boyutuyla baktım. Hacettepe üniversitesi ekonomi mezunu olmama rağmen, gazetecilik için tekrar ikinci üniversite olarak basın yayın bölümü okudum. Bu işi hakkıyla yapmam lazımdı çünkü. Sonra Aydın Kültür ve Turizm Derneği Başkanlığı görevine gelince İstanbul Üniversitesi Kültürel Miras ve Turizm okumaya karar verdim. Yaptığım işlerin akademik boyutunu öğrenmek benim baş ilkelerimden çünkü. Bugüne kadar üç karma, altı kişisel olmak üzere dokuz sergi açtım. Üç basılı ve iki basım aşamasında beş kitap sahibiyim. Bunlar benim iyikilerim. Çünkü hepsinin geliri hep ihtiyaç sahibi çocuk ve yaşlılar için harcandı. İyiki resim yapmayı biliyorum, iyiki kitap yazmışım, iyi ki insanların hayatlarına dokunmuşum ve iyiki insan olarak yaşamayı başarmışım diyebilirim. - Olmazsa olmazınız: Bağlama ve Türkülerimiz olmazsa olmazım. Antik kentlere gezi ve araştırma.
- En büyük mutluluğunuz: Buruk bir çocuğun yüreğine dokunmak ve onun gözlerinde tebessüm olabilmek.
- Burcunuz: Koç
- Dünyaya tekrar gelsem: Kesinlikle gazeteci olurdum.
- Aydın: Adı gibi Aydın bir kent.
- Okumak mı, Yazmak mı: Her ikisi de. Okumayan yazacak kelime bulamaz. Okudukça öğreniriz.