Romantizmin ve erotizmin birbirine karıştırılmasıyla, hatta ikisinin de aynı şey sayılmasıyla erotizme devam romantizme son kararı uygulanıyor evliliklerde. Belli bir dönemdir devam eden ilişkide artık romantizme ihtiyaç olmadığının düşünülmesi gibi bir durum söz konusu. Romantizmin sona ermesi ve bu durumun neden-sonuç ilişkisinin aşama aşama ulaştığı son nokta iletişime kapalı hale gelen çiftler oluyor. O kadar da değil demeyin. Bunu zaten sadece beyler söyler :) Bir de şu açıdan bakmayı deneyin, siz tek tip bir içecek ile, tek tip bir yiyecek ile ömrü geçirebilir misiniz? Bu espriyi sıklıkla bekar erkekler evli erkeklere acıyan bir bakışla yapar "Hergün aynı çorba içilir mi birader?) Gibi...
Romantizmi gereksiz bir zahmet olarak görürseniz hergün aynı çorbayı içmeye başlarsınız. Amaç yalnız karın doyurmak olursa çorbanın aynı mı olduğu farklı mı olduğu dikkate alınmaz. Amaç o çorbadan tat almaksa romantizmin gereksiz bir ayrıntı olduğunu düşünmekten vazgeçmelisiniz. Her öğün tat alabilmek için ihtiyacınız olan tek şey romantizm. Romantizmden bahsedildiğinde aklınıza gelen ilk şey; lütfen kırmızı şarap, yanan mumlar ve gül yaprakları olmasın. Hiçbir eş diğerinden her hafta sonu bunu yapmasını beklemez. Zaten birkaç haftadan sonra kadınlar için bile kabak tadı vermeye başlar. Peki bu dengeyi nasıl sağlamak lazım? -Akşam saatlerinde evdeki ilk buluşma anında mutlaka birbirinizi öpmelisiniz.
O sırada ocakta pişmekte olan bir yemek, olsa bile. Ya da o sırada ellerinizde alışveriş poşetleri taşıyarak içeriye girip yorulmuş olsanız bile. -Sıkıca bir sarılma, bir çok fiziksel yakınlık şekli zaten romantizmin başlangıcı niteliğindedir. Konuşurken yakın mesafede oturmak, evde vakit geçirirken aynı koltuğu paylaşmak. Bir şey anlatırken televizyona bakıyor olsanız bile parmaklarınızın birbirine temas halinde olması, İçimizden güzel bir şey söylemek geldiğinde samimi bir dil kullanmak, göz temasının oluşmasına imkan sağlamak da en etkili romantizm çeşitlerindendir. Ben çocukken her bayram bizi ziyarete gelen akrabalarımız arasındaki çiftlerden biri annemle babamın karşısındaki koltukta yan yana oturup bizlerle sohbet ederken birbirlerinin ayaklarına istemsizce minik dokunuşlar yaparlardı. Bunu ne bizim gözümüze sokmak için ne de birbirlerine bir şey ispat etmek için yapmadıklarını şimdilerde daha net anlıyorum. Çünkü o temas onların hayatlarının bir parçası olmuştu. İlk okul seviyesinde iki çocuklu bir aile olmalarına rağmen halen aralarında büyük bir sevgi bağı olduğu uzaktan bakan herkesçe görülebiliyordu. Onlar gittikten sonra, annem babama dönüp hafif sitemle "Maşallah hala yeni evli gibiler" demeyi ihmal etmezdi. Şuanda da toruna torbaya karışmış olmalarına rağmen halen sevgi dolular. Ve bu evlilik görücü usulü dediğimiz yöntemle kurulmuş bir yuva. -Sevgiyi canlı tutmanın, sevginizi ve sevildiğinizi hissetmenin yolu; aşkınız yeni başladığında gösterdiğiniz çabaya devam etmekten başka da bir şey değil aslında. Bu kadar kolay olmasına rağmen, hep zor olduğu sanılır. -Hepimiz her konuda başarılı değilizdir. Bazı yönlerimiz bazı durumlara göre daha başarılıdır. O başarılı olan yönlerin eşler tarafından fark edilip dile getirilmesi yani takdir edilmesi, desteklenmesi; iyi olan yönlerin artmasına yardımcı olur. Üstelik daha büyük bir istekle daha büyük bir özveriyle yapılır. Kendinizden pay biçin iş yerinizde amirinizden takdir aldığınız bir işte çalışmakla, beceriksiz ve işe yaramaz olduğunuzu işitmeniz arasındaki fark gibi. Ev içinde ve birbirinizle olan ilişkinizde tıpkı işte olduğu gibi takdir olmalıdır. -Bunlarında bir çeşit romantizm olduğunun farkında değilsiniz. Çorbaya tat veren şey eşinize gösterdiğiniz özen kadardır. Özensiz evliliklerde yenen yemeklerin, içilen çorbaların ya tuzu eksiktir ya salçası. -Durum böyle olduğunda cinsel yaşamın her iki tarafıda mutlu edebilmesi sizce mümkün olabilir mi? Erkek mutlu değilken, kadın mutlu olamaz. Kadın mutlu değilken de erkek mutlu olamaz. Çiftlerin evliliğe konu olan her alanda birbirlerini tamamlamaları sayesinde birbirlerini çekici bulurlar. Ve bedenlerinde cinsel istek uyanabilir. Erkeklerin ve kadınların hem fizyolojik hemde ruhsal yapıları farklı olduğu için cinsel yaşama bakışları da birbirinden farklıdır. Bir kadının ruhuna ulaşmadan bedenine ulaşırsanız. Siz, sizinle seviştiğini sanarken o -Zihninde kaynanasıyla kavga ediyor olabilir. -Yarın kahve içeceği arkadaşına anlatacağı şeyleri düşünüyor olabilir.
-Hatta belki yarın sabah kahvaltıda yumurtalı ekmek mi yoksa omlet mi diye bile düşünüyor olabilir. Bir kadın, eşine hayatındaki yerinin güzelliğini hissettirmiyorsa. O erkeğe kadın tarafından maddi ya da manevi konularda yetersizmiş gibi hissettirilirse o adam özgüveni hasar aldığı için cinsel işlev bozuklukları yaşamaya başlayabilir. Zaten hayat insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamak konusunda hepimizin sabrını zorlarken, o sabrı birde eşler zorlaştırsa o evin içinde; ne sevgi kalır ne de erotizm...
İnsanların oluşturduğu hukuk sisteminde adalet şaşırsa bile doğada asla şaşma olmaz. Biz insanlar daima ne ekersek onu biçeriz.