Evvela Anayasamızın ilgili maddesi: Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır. Madde 4 – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Suali şöyle soralım: Belediye Başkanlarının görevi sadece imar işleri ile iştigal etmek mi? Ya da temizlik hizmetlerini yürütmek mi? Hâlbuki –bize göre- asıl vazifelerinden biri Türkçemize sahip çıkmaktadır. Çıkılıyor mu? Zannetmiyorum. Titiz davranılmadığını Belediye’nin ismiyle hizmet veren tesislerden anlıyoruz. Çok ayrıntıya girmeden bir örnekle, meseleyi açıklığa kavuşturalım. Aydın Kent Meydanı’ndaki Belediye’nin “restaurant” aşkı ne demek istediğimize tercüman olacaktır. Hâlbuki herkesin Türk Dili’ne sahip çıkması temel görevi olmalıdır. Hele hele ulusalcı kimliği ile temayüz etmiş belediyelerin Türk Dili’ne sahip çıkması varlık sebebidir. Haydi Türkçeleştiremiyorsunuz… Bari Türkçe okunuşunu yazın ki ulusalcı düşünce ile yönetildiğimizin idrakine varalım. İtalyanca locanda sözünden gelen lokanta kelimesine bir şey diyen var mı? Yerleşmiş. Şimdi ne yapıyoruz? Türkçeye Fransızcadan geçmiş “Restaurant” kelimesini hâlâ Fransızca olarak kullanıyoruz. Mademki batıcılık ruhumuz depreşiyor, “restoran” kelimesini kullanmaktan neden korkuyoruz? Batıcılığımızdan bir yerimiz mi eksilir? Şöyle bir soru akla gelebilir: Bir kelime ile Türk Dili mi kurtulur? "Bir mıh bir nal kurtarır bir nal bir at kurtarır" atasözünü hatırlatalım da ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır. O zaman size bir Türkçe sorusu: Bu atasözünden ne anlamalıyız? Kısaca biz cevap verelim: Küçük ve kıymetsiz gördüğümüz şeyler zaman gelir çok önem kazanır ve büyük iş görebilir. Küçük görünen işler, büyük sonuçlar doğurabilir. Bir çivi eksikliğinden bir nal düşer. Bir nal eksikliğinden bir at koşamaz olur. Bir atın koşamaması, komutana bir haberin yetişememesi… Sonuç: Savaşın kaybedilmesine sebep olabilir. Yani… Belediye’yi yönetme, “mıh”tan başlar. Anayasamız, “mıh”ı açık bir şekilde tarif etmiş. (Kültür‘den! mesul Devlet dairelerindeki “cafe”lere de sıra gelecek. Hâlâ teknolojiyi yakalayamayan “fax” kullanan Devlet dairelerini de zikredeceğiz. Onlara da şu soruyu yönelteceğiz: Belgegeçer kelimesini geçtik; Türkçe alfabemizde X harfi var da bizim mi haberimiz yok). Hamiş: Bütün okuyucularımın mübarek Ramazan-ı şerifini, tebrik eder, İslam âlemine ve bütün mazlumlara hayırlar getirmesini dilerim.