“Yazgı/alın yazısı dişildir (İtalyanca yazgı kelimesi:la fortuna dişildir) ve ona hakim olmak isteniyorsa sert davranıp okşamak gerek” (N.Machiavelli, Hükümdar, Türkiye İş Bankası Yayınları, 15. Baskı,s.96). Malum, Feminizm, Latince’ de kadın manasına gelen “femine” kelimesinden türemiştir. Doğduğu ülkenin dilinde kadına nasıl bakıldığı görmek için yukarıdaki sözü aktardım. Hani, çok övdükleri Batı’nın şuuraltında nasıl insani! taraf var; görülsün istedim. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü her yıl olduğu gibi bu sene de amacının dışına çıktı. Maalesef birçok yerde “feminist isyan” adı altında faaliyet yürütüldü. Velev ki küçük çaplı olsun. Dünya Kadınlar Günü adı altında ihanet içinde olanlar yaygara kopartarak bölücülere, teröristlere zemin oluşturulması amacı taşıdığı açıktır. Yapılan bütün faaliyetlerde Türkiye aleyhine ne varsa, kadınlar alet edildi. Dahası LGBT’ciler çığrından çıkarak Müslüman-Türk Milletinin değerlerini ters yüz etmenin fiillerini sahaya sürdüler. Daha evvel toplumdan gizlenen bu tipler, mülga İstanbul Sözleşmesi’ni kendilerine dayanak yaptılar. Hatta birçok siyasi parti ısrarla bu sözleşmeye ihtiyaç olduğundan hareketle “partnerci” LGBT zihniyetine odun taşıdılar. Hatta bu gösterilerde “başörtülü” LGBT’cilerin varlığı özellikle önplana çıkartıldı. Bu durum normaldir. Aydın gibi bir yerde kendini muhafazakâr sınıfına koyan bazı avukatlar ve benzerlerinin mülga İstanbul Sözleşmesi’nin erdemlerini canhıraş savundukları bir ortamda “başörtülü” LGBT’cilerin varlığı bizleri şaşırtmadı. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kendilerine basamak yapan LGBT’ciler ve buna destek veren LGBT zihniyeti gemiyi azığa almış vaziyette… Sodom ve Gomora şehirlerinin akıbetine dönüşecek ahlaksız zemine doğru kayan bir hal mi tasarlanmaktadır? Türk Milletinin tek kalesi aile müessesi LGBT zihniyeti eliyle mi tarumar edilecek? Ahlaksız bir iklim tesisi mi arzulanmaktadır? Sokaklar, bu endişelerimizi teyit etmektedir. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle LGBT’ciler ve LGBT zihniyeti ahlaksızlığı nasıl meşrulaştırmak için mücadele verdiğine şahit olursunuz. Sloganlarına bakarsanız ne menem bir uçuruma doğru sürüklendiğimizi görebilirsiniz. İşte “şeylerini” yırtarcasına çığırdıkları bazı laflar… “Erkeklerin çıkardığı savaşın ve yoksulluğun gölgesinde on binlerce kadın bir aradayız feminist bir dünya kurmadan bitmeyecek bu isyan diyoruz” “Heteroseksizme karşı başka bir dünyanın mümkün olduğunu gördük. Kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı saldırılar her taraftan yükselirken, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden nafaka hakkının gaspına, homofobi ve transfobiyi alenen örgütleyenlerden bizleri makbul kadınlar yapmaya çalışarak tüm ev ve bakım işlerini üstümüze boca edenlere, yoksulluğun ve savaşın faturasını bizlere çıkaranlara karşı mücadelemizi sürdürüyorsak, direniyorsak, umut edebiliyorsak feminizm sayesinde” “Aile değiliz, kadınız, feminist isyandayız!” “İktidarın LGBTİ+lara yönelen homofobik, transfobik, nefret dolu sözlerine; LGBTİ+ların iş, barınma ve hatta yaşam hakkının yok sayılmasına dayanışmamızla ve mücadelemizle cevap veriyoruz.” “Kadın siyasetçilerin hapsedilmesini, KHK’larla, kayyumlarla kadın örgütlerinin ve kadın danışma merkezlerinin kapatılmasını kabul etmiyoruz.” "Namus mu kirletmeden duramam" "Dağları delme Ferhat evi süpür" "Hayvan eti yemeyin erkek eti yiyin" (Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/fotogaleri/kadini-alcaltan-feminizm-kadini-yukselten-devrimcilik-304917?sayfa=12) Daha buraya alamayacağımız pislik akan pankartlar… Dudaklarından ahlaksızlık salyaları dökülmektedir. Tam bir akıl tutulması… Bütünüyle fahişe bir zihniyet… Bunun adı hak arama değil. İsyan… Hem de Müslüman aile yapımıza kökten yok etmeye dönük isyan. Üstat, büyük müteffekir Necip Fazıl, Destan şiirinde bu çürümüşlüğe tam 75 yıl evvel dikkat çekerek şöyle haykırmıştı: Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!
Bir şey koptu içimden, şey, her şeyi tutan bir şey,
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey;
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.
Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina;
Evde cinayet, tramvay arabasında zina!
Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!
Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu;
Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!
Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!
Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!
Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! LGBT zihniyeti ile mücadele her Müslüman’ın temel amacı olmalıdır. Zira varlık sebebimiz olan aile müessesemiz çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Hele dijitalleşmenin vardığı noktada mesuliyetimiz daha da artmaktadır. Bir de buna metaverse teknolojisinin esaretindeki neslimizi düşünürsek… Gerçek bir mücadele ve mücahedeye hazır olmamız gerekliliği ortadadır. Vesselam.