İçinde yaşadığımız dünyaya bakınca hayat şartları öldürür dememek mümkün değil. Savaşların gölgesinde, televizyonu her açtığımızda savaş mağdurlarının yaşadığı içler acısı sahnelere tanıklık etmek insanda aşka dair, yaşama dair umut bırakmıyor. Ya da markete gidip 5 kilo çiçek yağına 300 lira ödeyince, bir aylık elektrik faturası 1000 TL’yi geçince aşka mecali kalmıyor insanın. Ama işte tamda bu saydığım sebeplerden hayatı biraz olsun yaşanır kılabilmek için. Bu hayatta karşılıksız olan tek şey sahip olduğumuz aşkımız olduğu için. Birbirimizin kalbine dokunmayı unutmamız gerek. Yaşam hepimizi bu derece zorlarken bize kalan tek mutluluk; aile içindeki huzurumuz, çocuklarımızla ve eşimizle bu hayatı birlikte göğüslediğimiz o güzel insanlarla aramızdaki ilişkiyi ve iletişimi kaybedersek inanın zaten zor zahmet katlandığımız hayat, daha da çekilmez halde üzerimize gelmeye devam edecek. Ay sonunu nasıl getireceği kara kara düşünürken 'Seni çok seviyorum hayatım' diyemiyor insan, bunu diyemiyor olsanız bile hayat arkadaşınızın eline dokunmak, sabahları evden çıkmadan önce sıcacık sarılmak da seni seviyorum demenin beden diliyle iletilmesidir.
Aşkı öldüren; yanlış anlamalar, kişisel farklılıklar, olaylara bakış açınız, hata yapmanız ya da öfkeli kavgalarınız değildir. Aşkı öldüren hunharca haklı çıkma çabası ve bu haklı çıkma çabası için her yolun mubah sanılmasıdır. Tartıştığınız konu her ne ise ona bağlı kalmayıp ithamlarınızda genelleyici ifadeler kullanıp haklı çıkıcam derken karşınızdakini paramparça edişinizdir aşkın katili.
Yani bu şu demek?
- Sen zaten hiçbir şeyi anlamazsın ki kapasiten yetmez. Aptalın tekisin her şeyi kendi kafana göre yorumlar sonrada beni suçlarsın...
Bunun yerine;
- Sen bu olayı yanlış anladın. Ya da ben bu olayda şu yanlış anlamaya neden oldum.
Genellemeler yaparsanız, her iki taraf için, yaşanan bu olayın asla değişmeyeceğini, asla düzeltilemeyeceğinin sinyalini verirsiniz karşınızdaki kişiye. Çünkü bu durumun değişebilmesi için sen yeterli seviyeye sahip değilsin demiş olursunuz. Ama o sizin birkaç yıl önce aşık olup sevdiğiniz, onsuz yaşamak istemiyorum deyip evlendiğiniz insanın ta kendisi olmasına rağmen haklı çıkmak adına. Onun sizin için ne ifade ettiğini hatırlamak ya da hissetmek gibi bir çaba içinde değilsiniz.
Bir anda kılıçları çekip; benim bu şekilde davranmak için çok haklı sebeplerim vardı ama senin yok demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Nereden bilebilirsiniz ki, onun için asıl sebebin ne olduğunu?
Doğru bir diyalog kurmadığınız sürece birbirinizi doğru anlayamazsınız. Ayrıca hiçbir sorunun sonunu getiremezsiniz. Belli bir süre küs kalıp daha sonra belli bir süre soğuk davrandıktan sonra eski ve size göre normal olan halinize geri dönüp sizi o kavga noktasına getiren şeyin tekrar olmaması için tek bir adım atmadan adına evlilik dediğiniz ama aslında çorbadan farksız bir dört duvarın içinde zihninizde başka başka hayatlar yaşarken buluyorsunuz kendinizi.
Sonra suç sanki evlilikteymiş gibi evlilik aşkı öldürdü demekten kendinizi alamıyorsunuz. Çünkü sevgiliyken nişanlıyken incitmekten ve kaybetmekten korkan o iki insan olmaktan uzaklaştığınız için aşkınızın katili bizzat kendiniz oluyorsunuz. Hatalarımızla yüzleşmek yerine suçu başkasına atmakta ki üstün yeteneğimiz sayesinde egomuza olabildiğince destek verip hayat arkadaşımızın hayatını kabusa çevirebiliyoruz. Bu kabuslar kısa süreli olursa, vaktinde müdahale etmek bir çeşit gurur meselesi haline getirilmezse iyileştirilemeyecek hiçbir ilişki yoktur. Hele ki yapılan iyileştirme çabasının devamı gelirse ve yeniden mutlu olabilmenin çok da zor olmadığını ilişkinize ispat ettiğinizde kendinizi her zamankinden daha güçlü hissetmeye başlarsınız.
İlişki ile özgüvenin ne alakası var dediğinizi duyar gibiyim. İlişkisine ve ilişki içerisinde olduğu insana karşı güven kaybı yaşamak zamanla özgüven kaybına neden olur.
Sözlerimin doğruluğunu anlamak için bakın çevrenizdeki mutsuz insanlara kaçı için güçlü ve özgüvenli diyebilirsiniz? Tabi ki kendi aklına ve yeteneklerine güvenen her insanın hayatında düzenli ve mutlu bir ilişkiye ihtiyaç vardır diyemeyiz. Ancak bizi mutsuz bir insan haline getiren şey eğer ilişkimiz ise kendine ve hayatına karşı güven kaybı yaşamamak neredeyse imkansızdır diyebiliriz. Yalnız kendimizi sevmeye devam ederek bir çift olamayız ve mutlu bir yaşam süremeyiz. En az kendimiz kadar hayatı paylaştığımız kişiyi ve sizi birleştiren ilişkiyi de sevmeniz gerekir. Severseniz aşkınız ölmez. Her cinayet için bir katil, her katil içinde bir cinayet silahı gerekir. İçindeki aşkı ölen evliliklerin cinayetinde kullanılan tek silah, bizzat kendi haklı çıkma çabamızdan bencilliğimizden başka bir şey değildir.
Haklı olmayı değil, mutlu olmayı seçin. Tabi her zaman olduğu gibi seçim sizin…