HİZMET, DENETİMLE ZENGİNLEŞİR… Büyük, küçük belediyelerin en büyük sıkıntısı çarşılardaki esnaf işgalleridir. Vatandaş bunu her koşulda dile getirir. Nazilli Belediyesi’nin de çarşı içinde esnafa uyguladığı çizgiyi aşmama uygulaması. Halktan takdir gördü.  Yıllardır belediyeler bu hizmete oy hesabı yapınca el atamıyordu. Ama bu anlayıştaki kentlerde, çarşıları gezilmez hale getiriyordu. Belediye bu uygulaması ile Nazilli çarşısını, esnaf işgalinden kurtardı. Yol ve kaldırım işgalleri de disiplin altına alınmış oldu. Şimdi görev Belediye Zabıtasına düşüyor. Denetimleriyle Belediye Zabıtası, bu uygulamayı zenginleştirmeli. Tavizsiz denetimlerle, disiplin altına almalı. Bu tür uygulamalar şehri güzelleştirir, köy havasından uzaklaştırır. Her ne sebepten olursa olsun, bu disiplini bozmak isteyen esnafa göz yumulmamalı.  Bu görev de zabıtanındır.. Geçen günlerde, belediyenin yakın çevresinde, zabıta memurlarının çizgiyi en az bir metre aşmış esnafı uyarması gerekirken, maalesef o esnafın masasında çay içmeleri bir rezalettir. Bunu üzülerek gördüm. Yapma be zabıta kardeşim. Siz bu görevi de yapmaktan da kaçarsanız, siz ne iş yaparsınız? Allah aşkına.  Suya sabuna dokunmadan görev yapmak, bir görev ihmalidir. Şehre ihanettir.  Bu şehir sizlerin elinde, hizmetlerinizle şirin kent olacak. BUNUDA UNUTMAYIN. ** VATANDAŞLA, KAYNAŞMAK! 30 - 40 yıl önce mülki amirler, köy ziyaretleri yapardı. Köyün sorunlarını yerinde tespit ederler, çözüm arardı.  Yıllar sonra bugünde, bu tür uygulamaların yapıldığını görüyorum. Bu bir yerde devlet ve millet kaynaşması, dayanışmasıdır. Yine Belediye Başkanları da mahalle toplantıları ile vatandaşın sorunlarını yerinde dinler tedbirler alırdı. Vatandaşta bu uygulamalardan memnun olurdu. Son zamanlarda belediyelerimizde, bu uygulamaları görmez olmuştuk.  Çoğunlukla cemiyetlere katılmak için giderlerdi.  Her nedense bazı yöneticilere, masa başında görev ifa etmek daha kolay geliyor. Böylece, zahmete girmiyorlar.  Bu ziyaretlere belediye borçları mı mani oluyor diye düşündüm. Bu halk-devlet ilişkilerinde yakınlaşmadır. Okullardaki yüze yüz eğitime eşdeğerdir.  Hep açılış tebrik ve denetimlerde halkla karşı karşıya gelen belediye başkanlarımız neden bunu düşünmez,  Uzaktan eğitime benzeyen soyut yol seçerler anlamak mümkün değil. Nazilli’de çeşitli mahallelerde oturan 50’ye yakın vatandaşa sordum. “Başkan mahallenizde böyle bir toplantı yaparsa nasıl karşılarsınız?” dedim.  Aldığım cevap çok netti, “Sayın başkanımız birinci ağızdan sorun dinler, Ama nerde! Onlar bizleri seçimden seçime hatırlarlar hocam” dediler.  Sayın başkanlarımızın kulağına üflenir. ** GEÇ KALMAYIN, YAZIKTIR ÖNLEYİN! Özellikle Akdeniz Bölgesinde önlenemeyen bir limon ağacı katliamı yaşanıyor.  Televizyonlarda ve gazetelerde limon ağaçlarının sökülmesini izlerken eriyorum. Üretici limonu 60 kuruştan satamıyor. Aynı limon pazarlarda 5-6 liradan satılıyor. Parayı üretici değil, aracılar kazanıyor. Buna maalesef biz zemin hazırlıyoruz. Sadece limonun değil narenciye, meyve mahsulünün başında da aynı sıkıntı yaşanıyor. Ülkenin çivisi çıktı. Sapla saman birbirine karıştı. Olur olmaz yerlerde kendilerini çiftçi dostuyuz diyenler nerede?  Bunlar, nasıl çiftçi dostu?  Siyasi irade Milletvekilleri cebini düşünmekten milleti, üreticiyi, çiftçiyi çoktan unutmuş. Bu nasıl demokrasi, bu nasıl bir adaletsiz bir düzen?  Bu işin hayrı olur mu? Ne yazık ki ülkemizde bunlar yaşarken bile,  Birbirimizle kavgaya, birbirimizle boğuşmaya devam ediyoruz.  Yeni dost ilan ettiğimiz! Rusya, limon almıyor. Sebebi ne?  Eksik, hileli ve sorunlu mal almaktan usanmışlar. Amerika güdümündeki Arabistan da limon almıyor. Hepsi de bize karşı tavır içindeler. Limonlarını bizden değil, ihtiyacının tamamını İspanya’dan karşılıyor.  O pazarı da kaybetmişiz. Üreticilerimiz kooperatifler altında neden birleşemiyor?  Çiftçi, üretici simsarlarının, karaborsacıların elinden kurtarılmalı.  Bunu kim yapacak?  Zaman iç kavga zamanı değil,  Çiftçinin, üreticinin acil sorunları çözülmeli.  Eğer, çiftçinin bugün öfke ile söktüğü, kestiği limon ağaçlarını kurtaramazsak,  YAKIN GELECEKTE LİMONLARI, KARABORSADAN ALMAK ZORUNDA KALIRIZ. BUNU DA UNUTMAYALIM. ** AT İZİ İLE, İT İZİ BİRBİRİNE KARIŞTI! Son zamanlarda milleti geren yazıları okumaktan nefret etmeye başladım.  Argo adına ne ararsanız hepsi fazlasıyla var.  AT izi ile İT izinin birbirine karıştığı bir dönem yaşıyoruz.  Millet için doğruyu bulmakta zorlaştı. İşi bilenle işe gidenleri ayırmak, her geçen gün zorlaşıyor. Her gün bu tip yazılar gazetelerde, televizyonlarda, sayfa sayfa yer almaya devam ediyor.  Bu işler böyle geldi. Ne kadar böyle gider merak ediyorum.  Espri üzerine hizmet için yapılan siyaset yok oldu.  Kin ve öfke üstünde yapılan siyaset dönemi yaşıyoruz.  Çorap söküğü gibi gazel okumak gibi deyimler çok hoşuma gider.  Zaten, siyasiler de hep masal anlatıp, gazel okur gibi konuşmuyorlar mı?  Yaptıkları bu siyasetle milleti kampa ayırmadılar mı?  Geldiğimiz bu gergin nokta, onların marifeti değil mi? Milletin içi kan ağlarken. Mutfakları yanarken, siyasiler menfaat kavgaları yapmıyor mu? Çok yalan söyledikleri için siyaseti, “SALLAMA VİTES, MAGİRUS OTOBÜS” haline getirmediler mi?