Düzenli ve dengeli davranmak ve herseyini herkesin hakkını vermek. Haksızlıklardan uzaklaşmak, insaflı ve eşit olmak anlamında bir sözdür adalet. O kadar geniş bir kapsama sahiptir ki sadece altı harften oluşan bu kelime üzerine altı cilt ansiklopedi yazılabilir. Terminolojik tanımı gayet basit ve anlaşılır olan bu kelimenin zıttıda zulümdür. Yani eğer bir işte adalet yoksa zulüm vardır. Doğal olarak bir işte adalet güdülmüyorsa mutlak bir taraf diğerine zulmediyordur. Eğerki zulmeden adaleti sağlayıcı makamdaysa işte o zaman ortalık toz duman oluyor. Tarihin her sayfasında bir zulmeden bulmak mümkün. Hatta öyle ki adaleti ile nam salan, bu özelliğiyle hükmü altındakilerin takdirini toplamış hükümdar sayısı, zulmedenlerin çok altına kalmıştır. Bu insanoğlunun gücü eline geçirince adaletten nasıl uzaklaşabildiğine küçük bir örnek olabilir. Zira hiç bir hükümdar tahtına otururken ben halkıma zulmedeceğim dememiştir. Ama gel gör ki o taht nasıl bir kozaysa, oraya giren kelebek oradan çıkansa kurt oluyor. Hele ki son yüzyılda pompalanan bir algı var ki düşündükçe gülesim gelir. Denir ki Müslüman ülkelerde zulmüm diğerlerine göre daha fazla. Hakikatende baktığımız zaman Müslüman ülkelerde savaş ve zulüm eksik olmuyor. Düz mantıkla baktığımız zaman İslam ülkelerinin adaletten hep uzak olduğunu görüp sorunun dinde olduğunu düşünmek çok normal gelir. Oysa ki İslam ülkelerinin inanıyoruz dedikleri kitabı olan Kuran-ı Kerim’de şunlar yazmakta: "Ey iman edenler adaleti ayakta tutarak Allah için şahitlik* edenler olun. Kendinizin, ana ve babanızın aleyhinde bile olsa (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Adaleti yerine getirebilmek için hevâ ve hevesinize uymayın. Eğer eğri davranır veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (en-Nisa, 4/135). "...Allah insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder." (en-Nisâ, 4/58)
"Ey iman edenler, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın, takvaya* yakışan budur. Allah'tan korkun, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (el-Mâide, 5/8). "Allah, adaleti ve ihsanı* emreder. " (en-Nahl, 16/90). "Allah size emanetleri* ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder." (en-Nisa, 4/58). "Hükmettiğin zaman onlar arasında adaletle hükmet. Şüphesiz Allah adil davrananları sever." (el-Mâide, 5/42; ayrıca bk. el-Hucurât, 49/9). Ayrıca İslam ülkelerinin inandıklarını iddia ettikleri bu dinin Peygamberi olan Hz. Muhammed (S.A.V.) bu konu hakkında bazı nasihatlerde bulunmuştur. Bu nasihatlerde şu şekilde özetlenebilir: "Hükmünde, yönetimi ve velâyeti altındakiler hakkında adîl davrananlar, Allah katında nurdan minberler üzerinde olacaklardır." (Müslim, İmâre, 18). "Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah'ın yüce lûtfuna ve himâyesine mazhar olacakların öncüleridir." (Buhârî, Edep, 36). "Kıyâmet gününde insanların Allah'u Teâlâ'ya en sevgili olanı ve Allah'a en yakın bulunanı adil devlet başkanıdır. " (Tirmizî, Ahkâm, 4) Ayrıca dünyada dini ne olursa olsun birazcık siyasi tarihe meraklı olan herkes bilir ki dünya üzerine gelmiş en adil hükümdarların başında Hz. Ömer (R.A.) gelir. Peki adaletine dindar yada dinsiz herkesin şahitlik edeceği bu Ömer kimdir? İslam devletlerinin inanıyoruz dedikleri dinin 4 büyük halifesinden biri. Şimdi tüm bu bilgilerin ışığında baktığımız zaman, zulüm gören İslam ülkeleri ne kadar müslümandır. Eğer din bu yukarıda yazdıklarımsa, bu ülkeler ne kadar müslümandır. Bugün yaşanılan her sıkıntı bizi idare edenlerin tasarrufundadır. Ortada bir zulüm varsa bir zulmeden vardır. Ortada bir zulüm varsa orada adalet yoktur. İsminin başına “ADALET” ibaresi koyunca adil olunmuyor maalesef. Adalet sadece Adliyelerde duvara yazılan bir yazıdan ibaret kalınca yapacak birşey yok, ya kendi adaletimizi yada adil olmasını beklediklerimizin adaletini sorgulamak zorundayız. Mitingde havaya kaldırıp sallayarak Kuran’la yaşanılmıyor, Müslümanım deyince müslüman olunmuyor. Şimdi gelelim asıl konumuza. Malumunuz son zamanların en popüler konusu dolar artışı, zamlar ve asgari ücret. İşçinin ve işverenin gözü sulağı açıklanacak asgari ücret zammının ne kadar olacağı haberinde.Benim en çok merak ettiğim şey ise asgari ücretin kaç lira olacağından daha çok, geçen sene 385 dolara tekabül eden Asgari Ücretin, hem işçiye hemde işverene zulüm haline gelmeden aynı alım gücüyle nasıl Adil bir şekilde ayarlanacağıdır. Bu konuda çok fazla ümitli olmasamda yılllardır yediğimiz hurmaların tırmalamaya başladığı bu günlerde meselenin Ak mı Kara mı olduğu gün gibi ortaya çıkacak. İşte o zaman göreceğiz Adalet olmadan Kalkınma olmayacağını. Ama umarım çok geç kalmış olmayız.