Bugün çevre sorunları olarak ortaya çıkan olumsuzlukların aslında insanların ürünü olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle insanların doğa ile ilişkilerinin arkasındaki dünya görüşünün, kültürel değerlerin ve dinin; insanların dünyaya bakış açısını oluşturduğu ve çevreyle olan ilişkilerinde temel belirleyici olduğu düşünülürse, bu sorunların çözümünde dini değerlere başvurulması hiçte mantıksız olmayacaktır.
Bütün vahiy geleneklerinde kutsal bir boyutu olan, Allah’ın bir mahlûku olarak saygı duyulan ve belli bir ölçüyle ondan istifade edilen tabiat, kar amaçlı ve gelecek nesilleri düşünülmeden, sadece şu andaki insanların refahı için adeta talan ediliyor. Çevre sorunlarının ortaya çıkmasıyla insanlar bunu daha net bir biçimde görebilmişlerdir. Bu nedenle bir yandan insanlığın yaşadığı bu süreç eleştirilirken diğer yandan da insanların yaşadığı vahiy gelenekleri yeniden keşfedilmektedir. İnsanlığın karşı karşıya bulunduğu bu sorunların aşılmasında dinlerin yardımcı olabileceğine inanılmaktadır.
Biz İslam dini açından baktığımızda Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’in okumak hakkında ilk inen “Allah’ın adıyla oku” ayeti kerimesinin hemen ardından temizlik hakkındaki “Elbiseni ve bütün kullandığın şeyleri temiz tut, kötü ve pis şeylerden sakın” ayetinin inmesi temizliğin dinimizin baş meselesi olduğunu açıkça gösteriyor. Her yazılan fıkıh kitabının en başında temizlik konusuna yer verildiğini söylersek İslam bilginlerinin de bu konuya ne derece önem verdiğini ifade etmiş oluruz. Çevreyi en fazla kirleterek ve bozarak kendi ruh ve beden sağlığını tehlikeye sokan insanın bizzat kendisi olduğundan Kuran-ı Kerim’de “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız” buyrulmuştur. “Temizlik imandandır” diyen dinimiz, imanın olgunluğunu temizliğe dayadıktan sonra abdestsiz-gusülsüz ve pis bir vaziyette ibadet edemeyeceğimiz esasını getirerek ibadetlerimizin sıhhatini de temizliğe dayamıştır.
Modern teknolojinin başa çıkamadığı çevre tahribatı, Dinin emrettiği şekilde insanların çevreye sahip çıkması ile önlenebilir. Dinler evrensel bir çevre ahlakı oluşturmada önemli kaynaklardır. Toplumlar kendi inanç ve öğretilerine uygun çevrecilik ilkesini benimseyip hayata geçirirlerse bu sorunlar aşılacaktır. İslam dini; çevre bilincinin gelişmesine ve toplumun çevre konusunda eğitilmesine önemli ölçüde kaynak olmaktadır. İslam dinine mensup olanlar, İslam’ın çevreye bakış açısını özümser ve bunları uygularlarsa, ekolojik dengenin korunmasına büyük katkıda bulunacaklardır. Allah’ın insanlara bahşettiği nimetlerden yararlanmada tabiatın ve çevrenin sömürülmemesinin farkında olma ve çevrenin korunmasında sorumlu olma bilinci İslam çevre anlayışının temel doktrinini oluşturmaktadır ve bu doğrultuda hareket etmek, çevre krizini önlemeye yardımcı olacaktır. Müslümanların tek başlarına değil, İslam anlayışının çevre konusundaki duyarlılığı, Müslüman olmayan toplumlara örnek olması halinde, yapılacak işbirliği ile dünya bu felaketten kurtulacaktır. Müslümanların sorumluluğu büyüktür ve yadırganamayacak niteliktedir.