Aydın ilinin birinci sınıf tarım topraklarında, sulak alanlarda, yaşam alanlarında kurulan jeotermal santraller(JES) salınım yaptıkları yoğuşmayan gaz ve su buharları ile havayı ve toprakları, reenjekte etmedikleri akışkanlar ile suları ve toprakları kirletmekte, topraklarda yetiştirilen kirletilmiş besinler yolu ile canlı yaşamını tehlikeye atmaktadır. JES’ler kurulum ve faaliyet aşamalarında kamu idareleri tarafından denetlenmemekte, uygunsuz çalışmaları sonucu bulundukları bölgelerde ekonomik-ekolojik ve sağlık sorunları yaratmaktadırlar.

Benzer sorunlar Aydın ili dağlarında kurulan ve faaliyete geçen maden ocakları ve rüzgar enerji santralleri (RES) tarafından da yaratılmaktadır. Büyük Menderes Nehrini kirleten en önemli unsurların başında kentsel ve endüstriyel atıksular gelmektedir. Belediye ve endüstriyel kuruluşlar atıksu arıtma tesisi kurmamakta, kurmuş olanlar da çalıştırmamakta, Büyük Menderes Nehri bu kuruluşlar tarafından atıksu alıcı ve atıksu taşıyıcı kanal olarak kullanılmaktadır. Tüm bu kirletici unsurlara bağlı olarak da Büyük Menderes Nehri, Büyük Menderes Havzasına bolluk-bereket-sağlık ve mutluluk değil açlık-fakirlik-işsizlik-hastalık ve ölüm getirir hale gelmiştir. Aydın halkı JES’lerin-maden ocaklarının-RES’lerin-belediye ve endüstriyel kuruluşların sebep oldukları kirlilik ve zararları hergün kamu idarelerine şikayet etse-kamuyu göreve çağırsa-suç duyurusunda bulunsa-açılan ÇED iptal dava sonuçlarındaki yargı kararları ile bunları ıspat etmiş olsa bile, kamu idareleri JES’lerin-RES’lerin-maden ocaklarının-belediye ve endüstriyel kuruluşlarının kanunsuz kurulum ve faaliyetlerini görmezlikten gelmeye-kamusal suç işlemeye-kamuyu zarara uğratmaya devam etmektedir. Aydın’daki JES, RES, maden ocaklarının, belediyelerin ve kamu kurumlarının yasalara uymayan, kamuyu zarara uğratan faaliyetleri yargı kararları dışında Sayıştay kararları ile de ispatlanmıştır. Sayıştay Kamu idarelerinin mali faaliyet, karar ve işlemlerini hesap verme sorumluluğu çerçevesinde denetler ve sonuçları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine doğru, yeterli, zamanlı bilgi ve raporlar sunar. Kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapar. Sayıştay’ın 2020 yılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı Denetleme raporlarına baktığımızda, Aydın’daki JES-RES-maden ocakları-belediyelerin ve kamu kurumlarının yasalara uygun olmayan faaliyetleri çok net bir şekilde görülmektedir.;

1) İçme Sularının Kalite Kategorilerine İlişkin Bildirimlerin İlgili İdarelerce Zamanında Yapılmaması; İçme Suyu Temin Edilen Suların Kalitesi ve Arıtılması Hakkında Yönetmelik’e göre Büyükşehir belediyelerine bağlı su ve kanalizasyon idarelerin içme ve kullanma suyunun, kalite parametrelerindeki oranların izlenmesi amacıyla, verileri 6 ayda bir Tarım ve Orman Bakanlığı’na bildirmeleri gerekirken bazı idarelerin bildirim yapmadıkları görülmüştür; Antalya, AYDIN, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul, Kayseri, Kocaeli, Malatya, Ordu, Trabzon, Hatay, Tekirdağ, Van Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüklerinin, zorunlu olan bildirimleri yapmadıkları tespit edilmiştir.

Sayıştay raporuna göre; yasal olarak zorunlu olmasına rağmen Aydın Büyükşehir Belediyesi şimdiye kadar içme ve kullanma suyu kalite parametrelerini Tarım ve Orman Bakanlığına bildirmemiştir. Bu durum Aydın ilindeki hastalık, kanser ve ölüm sayılarının Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğu düşünüldüğünde, içme ve kullanma sularının çok sayıda hastalık sebebi olabildiği dikkate alındığında, çok önemli bir görev ihmali ve suçudur. Hele hele 2018 yılında ADÜ’den D. Karagülle’nin yaptığı tez çalışması sonucunda Aydın’daki yerüstü ve yeraltı suları-çeşme suları ve tarımsal ürünler içindeki ağır metaller ile kanser arasında pozitif ilişkinin bulunması, Aydın Büyükşehir Belediyesinin yapmış olduğu görev ihmali sonucunun sebep olabileceği halk sağlığı sorunlarının vahametini gözler önüne koymaktadır.

2) İçme Suyu Güvenliği Planının Hazırlanmasına Yönelik Usul ve Esasların Belirlenmemesi; Bakanlık tarafından, içme suyu güvenliği planlarının hazırlanmasına ilişkin usul ve esasların henüz belirlenmediği tespit edilmiştir. Tüketiciye ulaşan suyun kalitesi ve miktarını güvence altına almak için ihtiyaç duyulması halinde, idare tarafından içme-kullanma suyu havzası koruma planını da kapsayan içme suyu güvenliği planı hazırlanır. İçme suyu güvenliği planlarının hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından belirlenir. Yapılan incelemede, Bakanlık tarafından İçme Suyu Güvenliği Planının hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmediğinden ilgili idarelerce (Büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idareleri) içme suyu güvenliği planları hazırlanamamıştır.

Sayıştay raporuna göre; Tarım ve Orman Bakanlığı Büyük Menderes Havzası İçme Suyu Güvenliği Planı hazırlamamış, bu planın hazırlanması konusunda usul ve esasları belirlememiş, Aydın Büyükşehir Belediyesi de havza sorunları konusunda kendine görev ve sorumluluk çıkarmamıştır. Oysaki yıllardır kirli akan Büyük Menderes Nehri 2020 yılında kurudu, havzadaki yeraltı suları azaldı, havzada tarımsal sulama yapacak su miktarı ve kalitesi had safhada azaldı, havzada içme suyu azlığı tehlikeli boyutlara ulaştı.

3) Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği'nin Uygulanmasına İlişkin Tespitler;
A) Çeşitli Sektörlerde Faaliyet Gösteren İşletmelerin ÇED Sürecinde Kapasitelerini Düşük Göstermesi; Yapılan incelemede, yatırımcı kişi ya da kuruluşların, ÇED sürecinde EK-1 listesine girmemek, EK-2 sınır değerleri içinde kalıp “ÇED gerekli değil” kararı alabilmek ya da kapsam dışı kalabilmek amacıyla, kapasitelerini ya da ÇED sahalarını olduğundan farklı göstermek için, yapacakları yatırımı parça parça işletecek farklı isimlerdeki şirketler üzerinden ya da bitişik ve işletmecisi aynı olan ruhsat sahalarından ayrı ayrı sundukları belgelerle kapsam dışında veya EK-2 sınır değerleri içerisinde kalacak şekilde bir uygulamaya yöneldiği görülmüştür. Dolayısıyla, normalde ÇED raporu hazırlaması gereken bir işletme, faaliyetini bölerek EK-2 listesi sınırları içerisinde kalarak “ÇED gerekli değildir” kararı ile faaliyete başlayabilmektedir. Söz konusu uygulamanın, özellikle madencilik, balıkçılık ya da güneş enerjisi alanlarında faaliyet gösteren işletmeler tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

B) Bitişik Ada-Parsellerdeki İşletmelerin ÇED Yönetmeliği Kapsamı Dışında Kalabilmek İçin Ayrı Ayrı Muafiyet Başvurusunda Bulunması; Yapılan incelemede, bazı işletmelerin, bitişik ada parseller üzerinde tek bir işletme olarak hizmet verdiği, ancak, ÇED Yönetmeliği kapsamında başvuru yaparken aynı kişiye ait farklı iki işletme üzerinden başvuru yapılması sonucu, eşik değerin altında kalarak iki farklı ÇED muafiyeti yazısı aldığı; dolayısıyla, normalde EK-2 kapsamında Proje Tanıtım Dosyası hazırlanması gerekirken dosya hazırlanmadan ÇED sürecinin tamamlandığı görülmüştür. İdare tarafından söz konusu hususları tespit edecek denetim mekanizmaları işletilmemektedir.

Sayıştay raporuna göre; Aydın’da Beşparmak dağlarında yer alan Quartz ve Feldispat maden ocağı işletmelerinin faaliyetleri öncesinde Proje Tanıtım Dosyası hazırlamadıkları, yasalara aykırı ÇED dosyası hazırladıkları, Valilik tarafından ÇED dosyalarının yeterince incelenmediği, tüm eksikliklere rağmen maden ocaklarına işletme izni verildiği, dünya mirası Beşparmak dağlarının yok edilmesine bile bile göz yumulduğu ve suç ortaklığı yapıldığı görülmektedir.

4) Geçici Faaliyet Belgesi ya da Lisans Almadığı Halde Faaliyette Bulunan Enerji Üretim Tesisleri Hakkında Gerekli Yaptırımların Uygulanmaması; Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamında yer alan enerji üretim tesisleri üzerinde yapılan incelemede, tesislerin bir bölümünün Geçici Faaliyet Belgesi ya da Lisans almadan faaliyet gösterdiği anlaşılmıştır. YEKDEM kapsamında, “5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun” çerçevesinde faaliyetlerini yürütmekte ve rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji, biyokütle enerjisi, biyokütleden elde edilen gaz enerjisini kullanarak elektrik üreten tesisler bulunmaktadır. Geçici faaliyet belgesi veya çevre izin belgesi almayan söz konusu işletmelere İdare tarafından 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümleri uyarınca gerekli yaptırımların uygulanması gerektiği, ayrıca rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji, biyokütle enerjisi, biyokütleden elde edilen gaz enerjisini kullanarak elektrik üreten tesisler üzerinde gerekli denetimlerin yapılması gerektiği değerlendirilmektedir.
Sayıştay raporuna göre; Aydın’da JES’lerin bir bölümünün Geçici Faaliyet Belgesi veya Çevre İzin Belgesi almadan faaliyet gösterdiği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gerekli denetimlerin yapılmadığı görülmektedir. Aydın Barosunun 2019 yılında yaptığı araştırma sonucuna göre tüm Aydın’da faaliyette bulunan 29 JES’ten 26 tanesinin, Germencik’te faaliyette bulunan 16 JES’ten 11 tanesinin İşyeri Açma ve Yapı Kullanım Belgesi olmadan yıllarca çalıştığı, Valilik ve Büyükşehir dahil hiçbir ilçe belediyesi tarafından JES’ler hakkında yasal uygulamaların yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Jeotermal kanununa göre bu JES’lerin ruhsatlarının Valilik tarafından iptal edilmesi gerekirken, hiçbirinin ruhsatı iptal edilmemiştir.
5) Sera Gazı İzleme Planlarının ve Raporlarının Bakanlığa Sunulmaması; “Sera Gazı Emisyonlarının Raporlanması” başlıklı 7'nci maddeye göre Ek-1 sayılı listede yer alan işletmelerin, her yıl 30 Nisan tarihine kadar, bir önceki yılın 1 Ocak - 31 Aralık tarihleri arasında izlenen sera gazı emisyonlarını Bakanlığa raporlamak zorunda.

Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik kapsamında yer alan işletmelerden, izleme planlarını ve raporlarını Bakanlığa sunmayanlar bulunduğu ve bu durumda olan işletmelere 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 20'nci maddesi gereğince uygulanması gereken idari yaptırımların uygulanmadığı görülmüştür.

Sayıştay raporuna göre; JES’ler her yıl salınım yaptıkları sera gazı emisyonlarını bildirmek zorunda iken bildirmemekte, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ise gerekli yaptırımlar uygulanmamakta. Avrupa Kalkınma Bankası ve TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ortaklaşa yapılan ve 2020 yılında yayınlanan “Türkiye’de Jeotermal Kaynakların Kümülatif Etki Değerlendirmesi Raporu” na göre; Aydın’daki JES’ler termik santrallerden 2 kat, dünyadaki JES’lerden 12 kat daha fazla CO2 salınımı yapmaktadır. Dünya Bankası Jeotermal Risk Paylaşım Programına göre Aydın’daki JES’lerden salınan CO2 gaz miktarı insan sağlığını riske atacak düzeylerden 3 kat fazla salınmaktadır.

Sonuç olarak salınım yaptıkları yoğuşmayan gazlarını ölçmeyen yada ölçülen sonuçları Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bildirmeyen jeotermal işletmecilerine ve JESTER’e göre JES’ler temiz-çevre dostu-yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynakları olup, Aydın’daki hava kirliliğinin ve çürük yumurta kokusunun sebebi kendileri değil Aydın’da yaşayan ineklerdir.