Sayın Dede Sabri Mert, kısa süre önce İzmir’den Nazilli’ye Emniyet Müdürü olarak atandı. Mesleğinde kararlı, sorunları tespit eden, üstüne giden, çözüm getiren, başarıları ile öne çıkmış bir müdür olarak isim yapmış. Nazilli’de görev yaptığı kısa süre içinde bunu gösterdi. Sorunları iyi tespit etmiş,  Okul önlerine kadar gelen uyuşturucu tacirlerine kısa sürede yaptığı operasyonlarla nefes aldırmadı. Nazilli Polis teşkilatına bir dinamizm geldi. Nazilli’de her gün en az 3-4 motosikletin sebep olduğu trafik terörü de son buldu. Kısa sürede şehirde KASKsız motosiklet sürücüsü kalmadı. Şehir içi minibüslerin olur olmaz yerde durmaları sona erdi. Trafiğe disiplin getirdi. Müdür Dede Sabri Mert, bu çalışmaları ile kısa sürede, polisine ve personeline sahip çıkan, adalet tesis eden, kararlı bir müdür olarak temayüz etti. Halktan güvenoyu aldı. Sanırım, Nazilli’de yaşanan 2 talihsiz olay, Sayın Emniyet Müdürünün Nazilli’deki sonunu hazırladı. Kendisinden çok Nazilli kaybetti, Birinci olay, Nazilli Devlet Hastanesi bahçesinde iki grup arasında çıkan kavgada, bir zanlının polisin belinden tabancayı alıp birilerini yaralaması, polis camiası için bir talihsizlikti.  Polisin tabancasının, polisin namusu olduğunu biliriz..  İkinci olay ise sayın Emniyet Müdürünün Nazilli çevrisindeki bir restorantta, Emniyet Müdür Yardımcısı ve koruması ile, iddiaya göre Kuyucak İlçe Emniyet Amiri ve misafirleriyle yemek yerken, Aynı restoranda, bir başka masadan havaya ateş edilmesi yine talihsiz bir olay.. Böyle bir yerde olmaması gereken Nazilli ve Kuyucak Emniyet Müdürleri, yaşanan bu olaydan sonra aynı gün gece yarısı görevden alındı.  Bu görevden alınma, Nazilli içinde bir şanssızlık olmuştur. Böyle müdürler, görevlerinde daha dikkatli olmalıydı. DEVLETİ TEMSİL EDEN MAKAMLARIN, GÖREV ESNASINDA YAPACAKLARI BİR YANLIŞLA, BAŞINA NELER GELEBİLECEĞİNE BİR ÖRNEKTİR. HELE BU EMNİYET TEŞKİLATINDA OLURSA... ** TAKTİK, SİYASETE BULAŞTI! Son yıllarda siyaset, sporda olduğu gibi taktikler ve algı yaratma üzerinden yapılmaya başladı.  Özellikle önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde,  Cumhur ittifakında, Recep Tayyip Erdoğan’dan başka kimsenin aday olmayacağını, yediden yetmişe herkes biliyor. Peki millet ittifakının adayı kim olacak?  Cumhur ittifakı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olması için adeta dua ediyor. Neden olabilir? Çünkü, Kılıçdaroğlu Cumhur ittifakı için adeta çantada keklik bir aday olarak görülüyor. Sağ seçmende tabanı olmayan bir aday kabul ediliyor. Sağdan yeterli oyu alabilecek aday görülmüyor. Yüzde 65 sağ seçmeni olan Türkiye’de, sağdan oy alabilecek bir aday, ancak Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmesini tehlikeye sokar. Kılıçdaroğlu, kendini ortaya atarak gerçek aday adayını, bildiği ve karar verdiği halde açıklamıyor.  Adeta.. o ismin yıpranmasını önlüyor. Kamuoyunda çok konuşulan 2 aday adayı, hepimizin bildiği gibi, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları.  Anketler, seçimi Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun aday olmaları halinde kazanabileceğini söylüyor.  Kamuoyu yoklamaları da bunu doğruluyor. Kılıçdaroğlu yaptığı açıklama ile bu iki ismin aday olmayacaklarını, görevlerine devam edeceklerini söyledi. Ben bu açıklamayı, aday isimlerin yıpranmasını önlemeye yönelik bir taktik olarak görüyorum.  Bana göre, Kılıçdaroğlu aday olmayacak.. bu iki isimden biri, Cumhurbaşkanı adayı olacaktır. ** YENİ HÜKÜMET, NAZİLLİ’DE KURULDU BİLE! Masa başında hükümet kurup, hükümet yıkmayı alışkanlık haline getiren partilileri hepimiz biliriz.  Bunlar bir yerde dedikodu merkezleridir. Bunların adresleri çoğunlukla kahve köşeleridir.  Bu durumu kendileri kabul etmeseler de, maalesef bunlar bir siyaset hastasıdır. Yine masa başında toplanan, bir araya gelmiş, bu hükümet kurucular Nazilli’de hararetli hararetli tartışıyorlardı. Bu sırada üzerlerine geldim. Konuları, Cumhurbaşkanlığı seçimleriydi. Aralarında seçimi sonuçlandırmışlar. Sandıktan Kılıçdaroğlu’nun çıkacağı konusunda hem fikir olmuşlar.  Yani Kemal Kılıçdaroğlu’nu sandıktan çıkarmışlar, Cumhurbaşkanı seçmişler bile. Sistem değişinceye kadar (Eski sistem geri gelinceye kadar), Kemal Kılıçdaroğlu’nun pasif Cumhurbaşkanlık görevine devam etmesini kararlaştırmışlar. Sayın Meral Akşener’i Başbakan yapmışlar, Başbakan Yardımcılığına Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu oturtmuşlar.  DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Ekonomi ve Maliye’den sorumlu Başbakan yardımcısı olmuş. Meclis dışından Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Özlem Çerçioğlunu da Çevre ve Şehircilik Bakanı seçip, hemşerilerine birde kıyak geçmişler. Kıl payı güvenoyu alan hükümeti göreve başlatmışlar...  Tam bu sırada Memleket Partili bir arkadaş geldi. Muhabbeti dinledi. Bizim Genel Başkan Muharrem İnce’ye ne görev verdiniz? diye sordu. Hiçbir görev vermedik deyince, Memleket Partili arkadaş; Siz zaten HDP ile Saadet Partisi ile işbirliği yaparsınız bizimle işbirliğine girmezsiniz dedi, ortalık karıştı.. muhabbetin tadı da kaçtı. Kavga ortamına girmeden, grup dağıldı. Bizde işler, hep böyledir. Hani derler ya.. LEYLEĞİN ÖMRÜ LAK, LAK, LAK YAPMAKLA GEÇER diye, işte öyle birşey.. ** AMAN HAA, DİKKAT! Türkiye gerçekten çok hassas bir süreçten geçiyor.  Bingöl’de esnaf ziyaretleri yapan İYİ Partili bir vekilin şehit yakınına küfür etmesi olayı, gündeme bomba gibi düştü,  Doğrusu, bunlar bize yakışmıyor. Her gün parti liderleri birbirlerine 80 milyonun önünde hakaret ederken, kimse görmeyecek, gündem olmayacak,  Televizyon programlarında tartışan ülkenin önde gelen insanları, birbirlerine hakaret yağdırırken herkes sessiz kalacak Bingöl’de 20-30 kişi arasında yaşanan bir olayda, tahrik edilen bir milletvekilinin yaptığı ayıp, (küfür) ülke gündemine CUK oturacak, Bu işte bir iş var, arkadaş...  Algı var, yanlışlar var. Böyle olaylar ülkemizde yaşanmamalı. Bunlar bize yakışmıyor. Toplum olarak, yanlış yolda hızla ilerliyoruz.. yaratılan algılarla.. geriliyoruz. Önce bunlar tespit edip hemfikir olalım.  Ama olamıyoruz işte.. Bu durum ürkütücüdür.  Sayın milletvekili yanlış yapmıştır. Bu yanlışın cezasını elbette çekmelidir.  Hatta bu şehit ailesi değil, bir sıradan vatandaşa yapılsa yine yanlıştır. Cezasız kalmamalıdır. Zaten olay çoktan yargıya taşınmış. Yasal olarak gereken mutlaka yapılacaktır. Olayda, Şehit ailesinin iyi parti genel başkanına hakaret etmesi iddiaları da düşündürücüdür.  Olay ilk günden itibaren, ne yazık ki siyasi istismar ve malzeme konusu oldu.. HER YÖNÜ İLE ÇİRKİN BİR OLAY İYİ Parti Genel Merkezi, gereğini yaptı. Grup başkanvekilliğinden istifa ettirdi. Hatta, partisinden istifa ettirilsin sesleri bile yükseldi. “Yoksa millet bunun hesabını millet, sandıkta iyi partiden sorar” dediler. Ben olayın daha başka bir yönündeyim..  Bu tür olaylar siyasi istismar konusu yapılırsa, çoğalır. Sıkıntı artar.  Buda önümüzdeki aylarda ülkemizin sıkıntılar yaşayacağının işaretidir. Bu olayı sadece küfür, hakaret yönünden değil, yapılan tahrik yönünden de bakılmalıdır. Sayın parti liderlerimiz olayı bu yönden de değerlendirmeli, Saygı üzerine siyaset yapmalı, milleti germeyecek üslupta konuşmalıdır.  Geriye baktığımızda, buna benzer çok olayın yaşandığını görürüz.  BU GİBİ OLAYLAR BİR KIVILCIMDIR. HERKESİN DİKKATLİ OLMASI GEREKİR.