Dinimiz, insan hayatına ve sağlığına çok büyük önem vermiştir. Kur'an-ı Kerim'de ve Hz. Peygamber (SAS)'in hadis-i şeriflerinde hayat ve sağlığın, Cenab-ı Hakk'ın insana en büyük emanet ve nimeti olduğu beyan edilerek, bunların korunması emredilmiştir. İçki, uyuşturucu alışkanlığı... gibi, insan sağlığını bozan fiil ve davranışlar yasak lanmış; hastalanan kimselerin, gerektiği şekilde tedavi görmeleri emredilmiştir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, hastalandığı zaman, bizzat kendisi tedavi olup bu konuda da bize örnek olmuş ve, "Yüce Allah indirdiği herhangi bir derdin, şifasını da vermiştir. Her derdin bir devası, (her hastalığın bir ilacı) vardır, İlacı gereği gibi kullanılırsa (tedavisi yapılırsa) Allah'ın izniyle hasta iyileşir."(Şevkani. Neylu'l-Evtar, VII/207, Mısır, 1380/1961.) buyurarak tedaviyi teşvik etmiştir. Günümüzde, tıp ilmi ilerlemiş, pek çok yeni tedavi yolları ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de organ ve doku nakli ile hastayı sağlığına kavuşturmaktır.
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu bağışın hükmüne temas etmemişlerdir. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet’in delaletlerinden çıkarılmış genel hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnet’te açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni meselelerin hükümleri, fakihler tarafından bu genel kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek (tahriç yoluyla) çıkarılmıştır. Organ ve doku nakli konusundaki hükmün tayininde de aynı yola başvurulması uygun olacaktır.
Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Yaratıklar içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla, normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın saygınlık ve kerametine aykırı olduğu için caiz görülmemiştir (Buhari, Libas, 83-87; Müslim, Libas, 33; Kasani, Bedai’, V, 125; İbn Kudame, el-Muğni, I, 107; İbn Nüceym, el-Bahr, VI, 133). Ancak zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir (Mecelle, md. 22).
İslam âlimleri, karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasını, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine başka kemiklerin naklini, bilinmeyen hastalıkların teşhis ve tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasını; dolayısıyla canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün vücut bütünlüğüne müdahale etmeyi caiz görmüşlerdir (Nevevi, el-Mecmu‘, III, 145; Fetava’l Hindiye, V, 440).
Aynı şekilde açlık ve susuzluk gibi, hastalığı da haramı mubah kılan bir zaruret saymışlar, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan hastaların haram ilaç ve maddelerle tedavilerini caiz görmüşlerdir. Günümüzde kan, doku ve organ nakli, tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır.
O halde, bazı şartlara uyulmak kaydıyla, hayatı veya hayati bir uzvu kurtarmak için başka çare olmadığında, bazı şartlara uyularak kan, doku ve organ nakli yolu ile de tedavinin caiz olması gerekir. “Her kim bir hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Maide, 5/32) ayeti de buna ışık tutmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu da 3.3.1980 tarih ve 396/13 sayılı kararı ile organ naklinin caiz olduğunu açıklamıştır. Bu kararda;
1. Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayati bir organını kurtarmak için bundan başka çarenin olmadığının mesleki ehliyet edilmesi,
2. Hastalığın bu yolla tedavi edileceğine ilişkin doktor kararının olması,
3. Doku ve organı alınacak kişinin bu işlemin yapılmış olduğu sırada ölmüş olması,
4. Organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla yakınlarının rızasının sağlanması,
5. Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması,
6. Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak olan bu nakle razı olması gerektiği belirtilmektedir.
Yine aynı kararda "organınızı vereceğiniz kişi yaptığı iyilik ve fenalıklardan kendisi sorumludur" denilmektedir.
O halde, işe yarar organlarımızın, ihtiyacı olan hastalara nakline vasiyet edelim, izin verelim. Bu konuda vasiyette bulunmaktan çekinmeyelim. Böylece hem muzdarip insanların ve hem de onların acı çeken yakınlarının minnet ve hayır dualarını alalım ve Yüce Allah’ın rızasını kazanalım.