Mensubu olmakla iftihar ettiğimiz İslam dininin kendine has birtakım özellikleri ve güzellikler vardır. Bu özelliklerinden ve güzelliklerinden biri de İslam dininin kolaylık dini oluşudur. Bu, İslam dininin bariz vasfıdır. Gerçekten İslam dinin kolaylık dinidir, güçlük dini değildir. Bunu birkaç yönden açıklamak mümkündür. Şöyle ki:
- İslam dinindeki bütün hükümler insanın fıtratına uygundur, zorlamadan kolaylıkla insanın yapabileceği cinstendir. İslam dininde insanın tabiatına aykırı, yaratılışına ters düşen, fıtratı ile uyuşmayan hiçbir hüküm yoktur. Dinde asıl olan itaattir. İtaat ise hiç bir zorlama olmadan gönül hoşluğu ile yapılır. Bu da dini emir ve yasakların insanın fıtratına uygun olmasıyla mümkündür.
- İslam dininin hiç bir emrinde, hiç bir hükmünde zorluk yoktur. Dinin ibadet ve diğer hükümleri kolaylık üzerine kurulmuştur. Kur’ân-ı Kerimdeki: “Allah size kolaylık diler, güçlük dilemez.”(Bakara sûresi: 185) “Allah dinde üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi.”(Hac sûresi, 78) gibi ayetler bu gerçeği ifade eder.
İnsanlar bu dünya hayatında çetin yaşam şartları ile hayat mücadelesi vermek üzere bir imtihan sahası olan bu fani dünyaya getirilmişlerdir. Bu sınavı kazananlar, bu dünyada ve ebedi olan ahiret hayatında ebedi saadete ereceklerdir. Ulu Allah bu güçlükler karşısında yarattığı bizleri korumak ve başarılı kılmak için gerek ahiret ve gerekse dünya işlerinde işlerimizi kolay kılmakla yükümüzü hafifletmektedir. Bunun için hiçbir dinde olmayan kolaylıklar bizim dinimizde mevcuttur. Bu yüzden kutsal dinimiz Müslümanlık, zorluk değil, kolaylık dinidir.
Bu kolaylıklar yaşam sürecinin her sahasında mevcuttur. Yüce Allah, bizim işlerimizi kolaylaştırdığı gibi, bizim de insanlar olarak kendi aramızdaki dini, sosyal, ekonomik ve diğer hususlardaki ilişkilerimizde işlerimizi kendi aramızda kolaylaştırmamızı istiyor. Onun için Müslüman sorun çıkaran değil, sorun çözen olmalıdır. Daima çare üretmeli, zorlukları ortadan kaldırmalıdır.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed SAV. de; “Yessiruu, kolaylaştırınız. Vela assiruu, asla zorlaştırmayınız. Beşşiruu, müjdeleyiniz ödüllendiriniz. Vela tüneffiruu, nefret ettirmeyiniz, korkutmayınız, ümitlendiriniz, sevindiriniz” buyurmaktadır.
Kitabımız Kur’an-ı Kerim bunun örnekleriyle doludur.
Namazı zaruret nedeni ile vaktinde kılmayan, sonra kaza eder. Hastalık sebebiyle; namazını ayakta kılamayan, oturarak, yan yatarak veya ima ile kılar.
Yolculukta; farz namazlarının 4 rekatlı olanlarını 2 rekat kılar. İsterse sünnetleri terk edebilir. Hastalıkta ve yolculukta, isterse orucunu yer, sonra kaza eder. Kaza da edemezse fidye verir veya kasten orucunu yer de, devamlı hastalık olursa, keffaret verir. Keffaret de vermezse Allah onu siler.
R.SAV.e orucunu kasten bozan yaşlı, hasta, fakir, aciz birisi geliyor. R.SAV. ona yukarıdaki izahı veriyor. Su yoksa kişi teyemmüm eder, daha nice kolaylıklar Kuran’da mevcuttur. Emriniz altındakilerin işlerini hafifletirseniz, Allah sizin zor durumlarınızda sizi o sıkıntıdan kurtarır, buyurur.
Yüce dinimizin ana kurallarından birisi de zorluk çıkarmamak, daima kolaylaştırmaktır ve bu evrensel, genel bir üstün özelliktir.
R.SAV. kendisine din nedir diye sorana, “Din, kolaylıktır. Dinde zorluk yoktur” buyuruyor. Bu düsturlar kıyamete kadar değişmeyecek, mümin daima kolaylıktan, müjdeden, ümitten yana olacaktır.
Biz bize emredileni yapmalı, nehyedileni terk etmeliyiz. Dinde olmayan yükümlülükleri ince eleyip sık dokuyarak dine sokmamalı, dinde olanları da kafamıza göre yorumlamamalıyız. Çünkü böyle bir yetkimiz yoktur...