Geçen gün aklıma geldi şimdi ki çocuklar mı daha şanslı yoksa bizler mi çocukluğumuzda daha şanslıydık? Şimdiki çocuklar mahalledeki Ayşe teyzeyi, Nuri amcayı ya da mahallenin abisi Ahmet abiyi, maçların bitiş düdüğü akşam ezanını hiç bilmediler ve bilemeyecekler belki de. Büyüklerimiz hep bize anlatırlardı bizim çocukluğumuzda bizim gençliğimizde şöyleydi diye, ama hep bizlere masal, hikaye gibi gelirdi. Zaman geldi çattı bizler de bizden sonraki nesillere; bizim çocukluğumuzda …. diye başlayan cümlelerle, geçmiş zamanı anlatmaya. Nerede o zamanlar diyorum. Neden mi biliyor musunuz? Çünkü şimdi bakıyorum boş mahalle aralarına ne bir çocuk sesi ne bir top sesi, ne bir misket yuvarlanması; hiçbir şey yok. Ah eski zamanlarda o mahalle aralarında top sesleri, sobelemeler, yakalamacalar, çanak çömlek patladılar… O yüksek seslerden kimse de rahatsız olmaz, mahallenin neşesi olurdu. Taaa ki akşam ezanına kadar. Akşam ezanı okunduğu vakit hiçbir çocuk mahallede kalmaz direk eve gider ve sofrasına otururdu. Okuldayken akşam yapacağımız mahalle maçının hayalini kurar, sabırsızlanırdık. Eve gider gitmez, üst başımızı değiştirdiğimiz gibi mahalleye iner takım arkadaşlarımızla sanki bir milli maç havasına girerdik. İki tane taş buldun mu tamam kale direkleri hazır, bir de topu getiren bir kaptan oldu mu tamamdır bu iş. Hele bayram günleri yok muydu bizim çocukluğumuzda, bayram harçlığı alabilmek için önce akrabalar sonra mahalle büyüklerinin elleri öpülür ve harçlıklar düzgünce katlanıp cebe koyuldu mu direk atari salonuna gidilirdi. Ah şimdiki nesil çocukları öyle mi sorsan ne mahalle maçı bilirler ne de atari. Günümüzdeki çocukların elinde bir telefon bir tablet; başka da bildikleri bir şey yok. Geçmiş zaman mahalle maçlarının yerini almış Pubg oyunu, ne bir duygu paylaşımı var ne de gerçek arkadaşlık dostluk. Zamanında bizi sokaktan zorla toplayan anneler, şimdi çocuklarını tablet, telefon başından zorla alıp dışarıya çıkartabiliyorlar. Haklısınız şimdi diyeceksiniz sizin zamanınızda böyle teknoloji mi vardı? diye. İyi ki de böyle teknoloji olmamış ki bizler terli terli su sırasına girmişiz, iyi ki olmamış ki bizler misketi miskete vurdurmak için arkadaşlarımızla kıyasıya mücadele etmişiz. Her şeye ulaşmak o kadar basit ve sıradan ki çocuklar için, çok mühim bir durum olsa bile tepki bile vermiyorlar artık, o kadar bayağı geliyor onlar için. Bu vesile ile arkadaşlıklar, sosyal ilişkiler o kadar sınırlı hale geldi ki çocuklar arasında iletişim kuramayacak seviyeye geldiler. Hatta günümüzde çocuklarda teknoloji bağımlılığı hastalığı adı altında yeni bir hastalık bile türedi. İnternette geçirilen sürenin kontrol altına alınmak istemesi ve çocuk internetten uzaklaştırdığında bir patolojik rahatsızlık olan bu hastalığa neden olabiliyor. Ancak teknolojinin olumlu taraflarının olumsuz etkilerinin gölgesi altında kalmaması ancak ebeveynlerin sınır koyması ile mümkündür. Sınır koyulmadığında çocuklarda teknoloji bağımlılığı ortaya çıkabilir. Çocuklarda teknoloji bağımlılığı yaşanmaması için sınır koymak bu anlamda önemlidir. Bizler çocukken hayallerimiz doğrultusunda sopalardan silah, oyuncak yapar oynardık, bizler o yeni oyuncaklarımızı günlerce, aylarca ellerimizden bırakmazdık. Şimdiki çocuklarda aşırı bir doyumsuzluk söz konusu, izledikleri filmlerdeki, çevresinde gördüklerini rol model arak sanki yetişkin bir bireymiş gibi istekler de bulunuyorlar. Bununla beraber oyuncak ve teknoloji dünyasına sınırları zorlayan o derece çocuklara cazip gelen oyuncaklar gelişti ki çocukların doğal hayal dünyaları gelişmez oldu. Çünkü ellerinin altında her şey hazır ve kurulu vaziyette oyunlarda onlara bir görev veriliyor ve sanki robot gibi o görevi bitirmeye çalışıyorlar. Tabii bu durum bazı ebeveynlerin işine geliyor, ver çocuğun eline tableti, telefonu sanki susturucu gibi otursun bir köşeye sesi çıkmasın.
Diğer bir husus ise çocuk oyunu kavramı çıktı artık lugatımızdan, bunun yerine büyük firmaların ticari amaçlarla ürettiği oyuncaklar ya da teknolojik oyunlarla oynamayı oyun zannediyorlar. İletişimsizlik hat safhada, arkadaşlık ilişkileri sıfır, güneşten faydalanamadıkları için belki şaka gibi gelecek ama D vitamini eksikliği bile son dönem çocuklarda görülen en büyük rahatsızlıklardan. Bununla beraber asosyallik bulguları yeni nesil çocuklarda hat safhaya ulaşmış durumda, belki de kendi akranlarını sadece okulda görüyorlar. Pandemi sürecinde ise okula da gidemeyen çocuklar tamamen evde bir odaya ya da bir kanepeye çekilmiş ellerinde tabletleri 5-6 saat kalkmadan zaman geçirdiler. Olayın başka bir yönü de var; bozulan dünya düzeni… Eskiden 8 9 yaşındayken bizler dışarıda rahatça oynayabilir, mahallemizin büyükleri bize göz kulak olur hatta ikramlarda bulunurlardı. Şimdi ebeveynler bırakın mahalleye salmayı kendi evlerinin bahçelerinde bile çocuklarını yalnız bırakamıyorlar. Peki neden böyle olduk? Hemen hemen her gün hepimiz gazete ya da haber okuyoruz. Sürekli karşımıza çıkan çocuk kaçırma, taciz haberleri geliyor maalesef ki. ECPAT 2015 yılı Türkiye Raporuna göre; çocuklar, Türkiye’de cinsel şiddete en fazla maruz kalan grubu oluşturuyor. Türkiye’deki cinsel suçların yüzde 46’sı çocuklara karşı işleniyor. Günümüzde, can ciğer samimi olduğumuz komşumuzun, dostumuzun çocuğunun başını bile okşamaktan çekinir hale geldik. Biz ne ara böyle olduk bunu anlamış değilim…