Ekmek, Türk mutfak kültürünün vazgeçilmez bir unsuru. Sadece sulu yemek ile değil, pilav, börek ve makarnanın yanında da sevilerek tüketilen ekmek, bu verilen önemine rağmen israf ediliyor. Yapılan araştırmalara göre, İstanbul'da günde ortalama 3 milyon adet ekmek çöpe gidiyor. Bütün ülkedeki günlük ekmek israfı ise 15 milyonu buluyor. Birçok insan bayatlayan ekmeği çöpe atmak istemese bile nasıl değerlendireceğini bilmediği için israf ediyor. Hâlbuki bayat ekmekle hazırlanabilecek o kadar çok yiyecek var ki. Basit tariflerle çok lezzetli ve güzel yemekler yapmak mümkün. Sadece bayat ekmeğin kullanım şartları veya değerlendirme noktalarının bilinmesi gerekiyor.
Ekmek israfı aslında toplumsal bir sorun, mutlaka önüne geçilmelidir. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de, "İnsan, yiyeceğine bir baksın" (Abese, 24.) buyuruyor. Hepimiz, kendimize ikram edilen nimetlerin kimden ve nasıl geldiğine bir bakalım. Günlük hayatımızda yararlandığımız nimetlerin en küçük görünen bir tanesine bile gücümüzün yetmeyeceğini görelim. Sonra, bütün bunları gönderen Yaratıcının yüceliğini ve cömertliğini düşünelim. Ve her nimet için O'na şükredelim. Sahip olduğumuz nimetin kıymetini bilerek, onu saçıp savurmayalım.
Yüce Rabbimizin, hizmetimize verdiği nimetleri saymaya ne vaktimiz elverir, ne de gücümüz yeter. Gelin, bu ikramlardan sadece bir lokma ekmeği ele alalım. Oturacağımız ilk sofrada, bir lokma ekmeği ağzımıza götürmeden önce, ona dikkatle bakalım ve parmaklarımızın arasında âdeta bir mucize tuttuğumuzu unutmayalım.
Bir düşünelim; o bir lokma ekmeğin bize kadar gelmesi için, bir buğday tanesi toprağın içinde nasıl canlandı? Tohumdan çıkan narin filiz, toprağı nasıl yardı?. Hayat veren yağmur yüklü bulutlar ve uzayın derinliklerinden gelen gün ışığı, ona nasıl ulaştı? Bunlardan bir tanesi eksik olsaydı, bütün insanlar bir araya gelerek o eksiği tamamlayabilirler miydi?
Bize ikram edilen her nimet gibi, o bir lokma ekmeğin de, doğrudan doğruya Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir armağan olduğunu bilelim. Bunu bilip düşündüğümüz an, bir lokma ekmeğin asıl lezzetini keşfettiğimiz ve bütün ruhumuzda hissettiğimiz an olacaktır.
Allah'ın nimetlerine lâyık olmak çok büyük bir şeref ve tarif edilemez bir mutluluktur. Bu şeref ve mutluluk, ancak o nimete lâyık bir sorumlulukla ve ona verilen emeğin kıymetini bilmekle mümkün olur. Şimdi şöyle soralım kendimize:
Biz bu nimetlerin sorumluluğunu idrak edebiliyor muyuz?
Bir lokma ekmeğin değerini biliyor muyuz? Elimizde tuttuğumuz mucizenin farkında mıyız?
Sorumsuzca tüketip israf ettiğimizde, başta onu yaratan yüce Allah olmak üzere, tohum hâlinden lokma oluncaya kadar geçen sürede, emeği geçenlere karşı da saygısızlık yapmış olacağımızın farkında mıyız?
Her gün milyonlarca ekmek çöpe atılarak israf edilmektedir, israf ise haramdır ve büyük günahtır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de; "Yiyin, için, fakat israf etmeyin, çünkü Allah, israf edenleri sevmez" (A'raf, 31) buyrulmaktadır.
Hiç birimiz, tek başına, milyonlarca ekmeği çöpten kurtarabilecek güce sahip değildir. Fakat bu israfın, bir çoğumuzun ihmali ile meydana geldiğini unutmayalım. Belki evimizde, belki iş yerinde yahut daha başka bir yerde, bu israfı bizler yapıyoruz. O halde çözümü de bizler bulmalıyız. Her birimiz, bir ekmeği, yahut tek bir lokmayı kurtardığımızda, bu israfın önüne geçmiş olacağımızı unutmayalım.