İklim değişikliğinin küresel düzeydeki etkileri atmosfer ve iklim, buzullar, kar ve buz, deniz sistemleri, karasal ekosistemler ve biyolojik çeşitlilik, su, tarım, ekonomi ve insan sağlığı gibi farklı kategorilerde kendini göstermektedir.
Küresel ısınma, dünya iklim sisteminin uzun zaman zarfında ısınması olarak ifade edilmektedir. Bu durumun yaşanmasında en büyük etken insan kaynaklı emisyonlar ve büyük ölçüde artan CO2 miktarıdır. Sanayi devriminden bu zamana kadar atmosferdeki CO2 miktarı ortalama yüzde 35 artmıştır. Modern verilerin tutulmaya başlandığı 1880 yılından bugüne yaşanan en sıcak yıl 2020 yılında oldu. Dünyanın yüzey sıcaklığı ortalaması 19. yüzyılın sonrasından bu zamana 0.9oC artmıştır.
İklim değişikliği aslında bir sağlık sorunudur, gezegendeki tüm canlıların sağlığına zarar vermektedir. Bugün gelinen nokta itibarı ile iklim değişikliği dünya ve Türkiye’de insan hayatını ve sağlığını önemli ölçüde etkileyen, gerekli önlemler alınmazsa hayati risk taşıyan bir boyuta ulaşmış durumdadır.
Dünya Sağlık Örgütü, 2030 yılından sonraki 20 yılda iklim değişikliği kaynaklı ek 5 milyon ölüm öngörmektedir. İklim değişikliğinin sağlığa etkileri mevsimsel olarak değişim göstermektedir. İklim değişikliğinin insanlar üzerindeki en yıkıcı etkileri, sıkça ve şiddetli şekillerde yaşanmaya başlayan aşırı hava olayları sonucunda meydana gelmektedir. İklim değişikliği insan sağlığına sadece doğrudan etkilerle (sıcaklıkların artması, aşırı hava olayları gibi) değil, dolaylı etkilerle de (kitlesel göç ve çıkan çatışmalar sonucu yaralanmalar, besin kaynaklarına ulaşamama sonucu ortaya çıkacak hastalıklar gibi) zarar vermektedir.
İnsan vücudu sıcaklığa adapte olabilmektedir. Ancak ani değişen ve belli bir değeri aşan sıcaklıklara maruz kalan insan vücudunun termoregülasyon sistemi bu durumu dengeleyemez, bu durum da küresel bir ölüm ve hastalık mevcudiyetini göstermektedir. Sıcak havalarda ortaya çıkan rahatsızlıklar sıcaklık ve havadaki neme bağlı olmaktadır. 1°C’lik sıcaklık artışı sonucu 65 yaş üstü hastaların ölümlerinde yüzde 1-2 artış olduğu bildirilmiştir. Kentsel alanların kırsal alanlardan daha sıcak olma ihtimali olduğu için, iklim değişikliğinden ve yol açtığı sağlık sorunlarından kentsel alanlarda yaşayanlar daha fazla etkilenmektedir.
İklim değişikliği sonucu ölümle sonuçlanan sıcak ve soğukla ilgili hastalıklar; kalp- damar hastalıkları, beyin-damar hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları, hipotermi ve travmadır. Sıcak hava ile ilişkilendirilen sağlık sorunları; su kaybı, ısı krampı, sıcaklık çarpması, ishal, baş ağrısı, alerjik hastalıklar, astım, saldırgan davranışlar, bağışıklık sistemi bozuklukları, stres, akut böbrek yetmezliği, ısı yorgunluğu, diyabetik alevlenme, zihinsel hastalıklar, solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar yolu hastalıkları, kolesterol seviyesinde artış olarak sıralanabilir. Soğuk havadan kaynaklanan sağlık sorunları; kazalar, düşmeye bağlı yaralanmalar, hipotermi, kalp-damar hastalıkları, solunum problemleridir.
Ozon tabakasındaki incelme nedeniyle güneşten gelen ultraviyole ışınları soğurulmadan yeryüzüne inmektedir. Soğurulmayan UV ışınları özellikle uzun süreli etkilenimde insan sağlığı için tehlike arz etmektedir. İklim değişikliğinin UV radyasyon etkilenimi sebebiyle insan sağlığı üzerinde ortaya çıkabilecek sağlık etkileri; solar retinopati, piterjium, aktinik keratöz, melanom, katarakt, ten rengi farklılığı, körlük, cilt deformasyonu, bağışıklık sistemi hastalıkları, kırışıklık, cilt kanseri, konjonktivit şeklinde sıralanabilmektedir.
Sivrisinekler, keneler, pireler gibi taşıyıcılardan bulaşan hastalıklara vektör kaynaklı hastalıklar olarak tanımlanmaktadır. Bulaşıcı vektörler ve mikroplar hem neme hem sıcaklığa duyarlıdır ve hastalığa neden olan organizmalar bulunduğu coğrafya, halkın sosyoekonomik seviyesinin yanında iklim koşullarından da etkilenmektedir. Vektörel hastalıkların artış ya da azalışında, yaygınlık ve dağılımında, yağış ve sıcaklık gibi iklim faktörlerinin rolü büyüktür.
İklim değişikliği sonucu insan sağlığına etki eden vektörel hastalıkların; Batı Nil ateşi, Rift Vadisi ateşi, Zika Virüsü Hastalığı, veba, sarıhumma, chagas, chikungunya, sıtma, dang humması, ensefalit, layşmanyaz, lyme hastalıkları olduğu görülmüştür.
Su sıcaklığı, buharlaşma-terleme, yağış şiddeti ve sıklığı, bu hava olaylarındaki artışlar ve kıyı ekosisteminde meydana gelen değişiklikler, zararlı patojenler ve kimyasal maddeler ile su kontaminasyonu su kaynaklı hastalıkları artırabilmektedir. İklim değişikliği su ilişkisinde ortaya çıkan sağlık sorunları; nörolojik hastalıklar, hematolojik hastalıklar, bağışıklık sistemi hastalıkları, mide ve bağırsak hastalıkları, beslenme bozukluğu, solunum yolu hastalıkları, böbrek hastalıkları, depresyon, anksiyete, travmatik bozukluklar, dermatit, ishal, kolera, meningoansefalit, şiştozomiyaz, kritospordiyoz, lejyonella, salmonella ve kontünktivit olarak sıralanabilmektedir.
Canlılarda gelişme ve büyümeyi etkileyen yapı taşlarından biri besin kaynaklarıdır. Fizyolojik ihtiyaçlar olan temiz su, temiz hava, besleyici besin kaynakları insan yaşamının sürdürülmesi için hayati öneme sahiptir. Dünya Gıda ve Tarım Örgütünün Gıda Güvenliği ve Beslenme 2020 Raporu’na göre, yaklaşık 690 milyon insan açlıkla karşı karşıya. Açlık sorununun yanında yaşanan bir diğer problem ise, gıda güvensizliğidir ve 2019 yılında dünyadaki her 10 kişiden 1’i ciddi boyutta gıda güvensizliğine maruz kalmıştır. Kadınlarda gıda güvensizliğine maruziyet erkeklerden daha şiddetli görülmektedir. Geçim kaynağının tarım olduğu ülkeler yağmur, sıcaklık değişiklikleri, şiddetli kuraklık gibi iklim aşırılıklarında gıda mevcudiyeti, erişim ve kullanım dahil beslenmenin tüm boyutlarından potansiyel olarak daha fazla etkilenmektedir. Uluslararası bildirilen felaketlerin yüzde 80’inden fazlası iklim ile ilgili felaketlerdir ve bu tehlikeler arasında gıda üretimini en çok etkileyen felaketler sel, tropikal fırtına ve kuraklıktır. İklim değişikliği ve gıda ilişkisinin insan sağlığına olan etkileri; mide ve bağırsak hastalıkları, deri hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, iskorbüt, septisemi, tüberküloz, zehirlenme ve malnutrisyon gibi sağlık etkileridir.
İklim değişikliğinin akıl ve ruh sağlığı üzerine doğrudan etkileri yaşanan olayların neden olduğu sorunları kapsamaktadır. İklim değişikliğinin akıl ve ruh sağlığı üzerindeki sağlık etkileri; anksiyete, uyku alışkanlıklarında bozulma, stres, saldırganlık, somatik bozukluklar, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, cinsel bozukluklar, geçici bilinç kaybı, konsantrasyon bozukluğu, alkol ve madde kullanımı ve intihar şeklinde sınıflandırılabilinmektedir.
İklim değişikliğinin en büyük halk sağlığı tehditlerinden biri hava kirliliği ve artışıdır. Dünyada her yıl hava kirliliği kaynaklı yaklaşık 7 milyon ölüm gerçekleşmekte. 2016 verilerine göre dünya çapındaki tüm ölümlerin yüzde 7.6’sı hava kirliliğinden kaynaklanmaktadır. İklim değişikliği ve hava kirliliği ile ilişkili sağlık sorunları; astım, KOAH, solunum yolu hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları, bağışıklık sistemi hastalıkları, kardiyvasküler hastalıklar, tansiyon hastalıkları, alerji ve konjonktivit olarak sıralanabilmektedir.
Yeniden ortaya çıkan hastalıklar daha önce kontrol altına alınmış, tekrar ortaya çıkmış ve endişe verici şekilde artış gösteren hastalıkları kapsarken; yeni ortaya çıkan hastalıklar bulaşıcılığı, semptomları, kalıcı hasar bırakıp bırakmadığı daha önceden bilinmeyen, yeni tanımlanan hastalıkları ifade etmektedir.
İklim değişikliği, vektörlerin bulaşım rotasyonunu hızlandırarak hastalığı tetikleyebilmekte ve yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
İklim değişikliği, bir bölgede görülmeyen hastalıkların o bölgede görülmesine veya artık görülmeyen hastalıkların yeniden görülmesine neden olabilecektir.
İklim değişikliği tüm insanları etkilemekte ve sağlık hakkını baltalamaktadır. İnsanlar, iklim krizi sonucu yaşanan sağlık olumsuzluklarına uyum gösterme çabasındayken, iklim değişikliği hızla ilerlemektedir ve insanlar bu hıza ve yarattığı sorunlara yetişememektedir. İklim değişikliği koordineli gayretler gerektiren bir halk sağlığı sorunudur. Ulusal ve yerel düzeyde iklim değişikliği sağlık uyum stratejileri belirlenmeli ve kurumlarla entegre edilmeli, sağlık ve iklim risk değerlendirmeleri yapılmalıdır.Sağlık çalışanlarının iklim değişikliğinin sağlık etkilerini anlama, teşhis etme ve bunlara etkin bir şekilde yanıt verme kapasitesi artırılmalıdır.
İklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuz sağlık etkilerini azaltmak için çok disiplinli ve entegre halde çalışmalar yapılmalıdır. Öncelikle emisyon salınımını azaltmak ve atmosferdeki CO2’in bitkiler ve mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılmasını arttırmak gerekmektedir. İkinci olarak, iklim değişikliğini hastalıkla ilişkilendiren olaylar üzerinde önlem alınmalıdır. Son olarak, olumsuz sonuçlarla başa çıkmak için uygun halk sağlığı sistemleri geliştirilmelidir.
Türkiye’de iklim değişikliği ve sağlık ilişkisi ile ilgili 2015 yılında “İklim Değişikliğinin Sağlık Üzerine Olumsuz Etkilerinin Azaltılması Ulusal Programı ve Eylem Planı’ hazırlanmıştır. Mart 2021’de TBMM Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuştur.
Türkiye’de iklim değişikliğinin en fazla hissedildiği, iklim değişikliğine bağlı insan sağlığının en fazla etkilendiği bölgelerin başında Büyük Menderes Havzası gelmektedir. Büyük Menderes Havzasının can damarı olan Büyük Menderes Nehri Türkiye’nin en kirli 3’cü nehridir. Nehir kirliliğine bağlı olarak her gün toplu balık ölümleri yaşanmakta, balıkların genetik yapısı değişmektedir. Büyük Menderes Nehir suyu ile sulanan tarımsal topraklardaki kirlilik nehir kirliliğinden 5 kat fazladır. Kirli su ile sulanan ve kirli topraklarda yetişen tarımsal ürünler ağır metal ve kanserojen madde deposu görevi görmekte. Tarımsal ürünleri tüketen insanlar ise solunum hastalıkları, kanser, dolaşım hastalıkları, metabolik ve beslenme bozukluğu hastalıkları, endokrin hastalıkları pençesinde ölüm sırasını beklemekte. Aydın bu değişikliklere bağlı olarak Türkiye’de dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölümlerin en fazla olduğu il haline gelmiştir. Aydın’da tiroid, lenfoma, mide-bağırsak ve mesane kanserlerine bağlı ölümler Avrupa ve Türkiye ortalamasından daha fazla meydana gelmektedir. Heredot tarafından “Gök kubbe altındaki en güzel topraklar” diye adlandırılan Aydın toprakları Aydın halkı ve yöneticilerin aç gözlülüğü, umursamazlığı sonucu bugün hastalık, kanser ve ölüm toprakları haline gelmiştir.