Sabır: Tahammül etme, bekleme, zorluğa karşı göğüs germe, hâlinden şikâyet etmeyip acı ve sızıya katlanma, belâ ve musibete karşı şikâyet etmeyip Allah'a şükretme ahvalidir.
Sebat: Kelime olarak yerinden oynamamak, dayanmak, kararlı olmak anlamlarına geliyor. Istılahta ise; sözde durmak, ahde vefa etmek, İman ve İslâmiyete hizmette, Allah'a ibadet ve taatte sabit ve berkarar olmak demektir. Genel anlamda ise; bir meslekte, meşru bir kanaatte veya bir fikirde kararlı bulunmak, sağlamlık göstermek anlamına geliyor.
Sebat anlaşmaya, sözleşmeye, verdiği söze sadakat gösterme hali iken, sabır bu sadakatin sıkıntı ve acılarına göğüs germe ve dayanma gücüdür. Bazen sebat ettiğimiz şey sıkıntı ve sızıdan hali olabilir, hatta tam aksine çok zevkli ve neşeli de olabilir. Ama sebat her durumda sözleşmeye sadık kalmanın adıdır. Sabır ise sözleşmenin tatlı ve acı taraflarına tahammül etme durumudur.
“Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır. Başla, usanmadan devam et, dağı bile devirebilirsin” özdeyişinde meyveden kasıt, tamamlanma ya da sonuçlanmadır. Yani beklemek zordur, bazen çok zor olur, ama tabii tamamlanınca ya da sonuçlanınca bundan sevinç duyarız. Dolayısıyla “üff” demeden beklemesini öğrenmeliyiz. Aynı şeyi sebat için de söyleyebiliriz. Gereken dayanıklılığı göstermek çok zor gelebilir, bize gerçekte acı da verebilir; tamamlanınca yahut sonuçlanınca da bu acıyı bize unutturacak kadar bir sevinç duyabiliriz.
Yukarıdaki özdeyişin ilk cümlesi sabırla ilgilidir, ikinci cümlesi ise sebatla ilgilidir. Sebat eden dağı bile devirebilir. Burada önemli olan kaba güç ya da hız, sürat değil, bıkmadan aynı şeyin üzerinde odaklanmayı sürdürmek ve buna dayanabilmektir
Allah, başımıza gelen olaylara bakmaz, nasıl bir tavır takındığımıza bakar. Saflık, Sabır ve Sebat üç önemli erdemdir. Bunlara sahip olanlar erdemli ve bilge insanlardır. Onlar dalgalarla boğuştukları zaman sevinirler, çünkü kıyının yakında olduğunu bilirler.
Kişi, günümüz yaşantısında genellikle olmayan sabrı, geliştirmelidir. Acele israfa sebep olur, israf da endişeyi doğurur. Böylece, kişi dertten uzak kalmak için sabrı geliştirmelidir.
Eğer birisi size hakaret ediyorsa, bu hakareti size değil de sadece bedeninize yaptığını kabul edin. Eğer size açıkça hakaretler yağdırıyorlarsa, bırakın onlar havanın içine karışıp yok olsunlar. Bunun aksine, eğer onlar sizi sessizce azarlıyorlarsa, o sözler zaten size ulaşmayacaktır. Bunlar için üzülmeyin. Tanrı’ya bütün inancınızla bağlanın. Tutumunuz bu olmalıdır.
Geçici olan, süzülüp giden bulutlar için endişeleniriz. Bu, bir insanın gerçek doğası değildir. Gökyüzünde kara bulutlar toplanmaya başlayınca, güneşin veya ayın onları karanlığa boğduğunu belki de fark etmişsinizdir. Bu sizin canınızı sıkar. Birkaç dakika bekleyin. Kara bulutlar kayıp gidecek, güneş ve ay tekrar parlamaya başlayacak. İstenilen şey biraz sabırdır.
Karar verilmesi gereken şeye karar verince, onu başarıncaya kadar devam edin. Arzu edilmesi gereken şeyi arzu ettiğiniz takdirde, arzunuz tatmin oluncaya kadar devam edin. Sorulması gereken şeyi sorduğunuz takdirde, cevabını öğreninceye kadar araştırın. Düşünülmesi gereken şeyi düşündüğünüz takdirde, onu gerçekleştirinceye kadar çalışın. Sebat edin, dirençli olun ve hiçbir zaman pes etmeyin, çünkü hiçbir şekilde geri çekilmemek veya karardan caymamak Allah’a inancı olanın niteliğidir.
Başımıza gelen olumsuz şeylere sabır etmeliyiz, insanlığın yararına girişmiş olduğumuz işlerde de sebat etmeliyiz. Ne acele etmeli ne de bir an önce sonuç alma beklentisi içine girmeliyiz; çünkü meyve yavaş yavaş olgunlaşması sayesinde daha tatlı hale gelir. İşte, dengeli ve verimli bir yaşamın özeti budur.
Yazımızı size Sabır ve Sebat ile ilgili ayetleri aktararak bitireyim;
- Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz ki o (namaz ve sabırla yardım dilemek), huşu ehli dışındakilere büyük/ağır gelen bir yüktür. (2/Bakara 45)
- Ey iman edenler! Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir. (2/Bakara 153)
- Calut ve ordusuyla karşı karşıya geldiklerinde: “Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit kıl ve kâfir topluluğa karşı bize yardım et.” demişlerdi. (2/Bakara 250)
- Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın/birbirinize sabrı tavsiye edin ve nöbet tutun. Allah’tan korkup sakının ki kurtuluşa eresiniz. (3/Âl-i İmran 200)
- “Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten alıkoy ve başına gelene sabret. Şüphesiz ki bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir.” (31/Lokmân 17)
- İman eden, salih amel işleyen, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesna. (103/Asr 3)