Bankadan 500 bin liralık icra gelmiş, sonra milletvekili bir abimin devreye girmesiyle geri çekilmiş ‘dolandırıcı’ medya patronu gibi uyandığım bir günün sabahından hepinize günaydın.
*
Savaşmayı bilmeyen değil ‘sevmeyen’ bir aristokrat olduğum için tarafıma yönelik saldırılara karşı aşırı tepkiler vermiyorum.
Bu durum onlara cesaret verse de her şeyi kaydediyorum, yapılanları unutmuyorum.
*
Geçtiğimiz gün emekli olmuş bir trafik polisi abim aradı.
Yedi (7) yıl önce yaşanmış ve şahsım tarafından haber yapılmış bir olayı hatırlattı.
Olayın görüntülerinin hala durup durmadığını sordu.
Arşiv yapmayı seven biri olarak “Tabi ki duruyor” dedim ve buluştuk.
Görüntüleri kendisine teslim ederken “Abi hayırdır?” diye sordum.
Yedi yıl önce görev yaptığı sırada şikayet üzerine durdurduğu bir otomobil sürücüsünün saldırısına uğrayan ve darp edilen polis abimiz davacı olmuştu.
Yedi yılın sonunda dava nihayet sonuçlanmak üzereymiş ama mahkeme o gün yapılan haberin görüntülerini istemiş.
“Valla süper. Sen emekli olmuş olsan bile adalet yerini bulacak. İyi ki, adaleti kendin sağlamaya çalışmamış, sabretmişsin” dedim.
*
Ülkedeki ‘hızlı’ işleyen adalet sistemini tebrik edip, Funda’nın kendi elleriyle hazırladığı Avokadolu tostu ve yanında İngiliz çöreğinin Kanada pastırması, haşlanmış yumurta ve özel sosuyla doldurularak yapılan Benedict’imi yiyerek, zengin aristokrat yaşantıma devam ettim.
*
Netflix’te Squid Game adlı diziye göz attım biraz.
Toplumun ‘kaybetmiş’ bireylerinin para kazanmak için nasıl ölümüne çocuk oyunları oynadıkları ilgimi çekti ama asıl ilgimi çeken yarışmaya katılan herkesin ‘eşit’ olması.
Dışardaki dünyada adaletsizliğe ve ayrımcılığa maruz kalan her kişiye adil bir yarışı kazanması için son bir fırsat verilmesi son derece güzel işlenmiş.
Oyunun en güzel cümlesi de, “Çoğunluk isterse oyunu sonlandırabiliriz” cümlesiydi.
Diziyi izleyip, beni zengin, yakışıklı ve ayrıcalıklı bir aristokrat olarak yarattığı için tanrıya şükrettim.
*
Dua ettiğim bir diğer şey de kesinlikle Ak Parti iktidarı.
Ekonomik politikaları sayesinde Mimar Sinan Mahallesi’ndeki tribleks villamda yaşamaktan vazgeçmek zorunda kalsam da zengin ile fakirin ayrılmasına katkı koydukları için dua ediyorum.
Markete gidiyorum üç beş parça sebze almış, kasada bekleyenlerin elleri titreyerek parayı verişlerine tanık oluyorum.
Doğalgaza ve elektriğe zam gelince isyan edenleri görüp, “Ayyy iyi ki fakir değilim” diye dua ediyorum.
Akaryakıta zam gelince “Ohh ohh yaşasın. Trafik rahatlayacak. Fakirler gezemez en azından” diye seviniyorum.
*
Ekonomi kötü, eğitim kötü, sağlık kötü, memleketin yönetimi liyakatlilerin değil sadakatlilerin elinde.
Adaleti ömrün yeterse bulursun.
*
Yirmi yılın sonunda her şey kötü olunca, muhalefet de gevşemiş.
“Amaaann çalışmaya gerek yok. Her şey bu kadar kötüyken, anketler artık değişime işaret ederken ne diye çalışacağız. Bu koşullarda ‘ceket’ koysak kazanırız” anlayışını benimsemişler.
*
Aydın’da iktidara mensup idareciler her gün sahada.
Milletvekilleri sahada.
İl Başkanı, ilçe başkanları sahada.
Meclis üyeleri sahada.
*
“Muhalefete haksızlık etme, onlar hiçbir şey yapmıyor mu?” diyenlere de cevap vereyim.
Yapıyorlar tabi yapmazlar mı?
Nazilli CHP İlçe Başkanı Serdar Alptekin, Efeler CHP İlçe Başkanı Polat Bora Mersin ve CHP Gençlik Kolları Başkanı Mustafa Dinç hemen hemen her gün basın açıklaması yolluyor.
Her gün iktidarı eleştiriyorlar.
AK Partililer köy köy gezip vatandaşa dokunurken, okuma alışkanlığı olmayan milletimize basın açıklamalarıyla ulaşmaya çalışmaları harika bir çalışma.
*
Aydın’da muhalefet olarak CHP de, İYİ Parti de etkin değil.
Millet İttifakı bileşenleri dua etsinler Özlem Çerçioğlu var, Kürşat Engin Özcan var, Ömer Günel var, Fuat Öndeş var, Deniz Atabay var.
Köy köy gezen Barış Altıntaş ve kendisine iletilen sorunları çözmek için elinden geleni yapan Fatih Akkentli var.
*
Aydın’da iktidar olmak size yetiyorsa bu isimlerin çalışmaları yeter, eyvallah.
Yok eğer “Biz ülkeyi yönetmeye talibiz” diyorsanız, “Ceket koysak kazanırız” anlayışını hızla terk edip, sahaya inin.
Sizin başını okşayacağınız çocuklar var.
Sizin elini sıkacağınız gençler var.
Sizin derdini dinleyeceğiniz amcalar, teyzeler var.
Ekonomik sıkıntılarının altında ezilen işçiler, köylüler, emekliler var.
Sizin halini hatırını sormanızı bekleyen ve artık değişim isteyen büyük bir millet var.
Adınız “Millet İttifakı”
Adınıza yakışanı yapın, sahaya inin, gece gündüz demeden çalışın, Millet’i sizsiz bırakmayın.
*
Bana hava hoş, “Ne olacak bu fakirlerin hali” diye düşünür, 3 dakika falan üzülürüm. Sonra ayaklarımı uzatır, göbeğimi kaşıya kaşıya taze sıkılmış portakal suyumu yudumlarım.
GÜNÜN FIKRASI
Temel, yaşı iyice ilerleyen annesine sarılıp:
“Anacuğum sana doğum gününde sakız mı alayım, koca mı alayım” diye sormuş.
Anası soruya soruyla cevap vermiş:
“Uşağum bende sakız çiğneyecek diş mi kaldı?”
GÜNÜN TESPİTİ
“..sahip olduklarınızın değerini bilin.. sahip olduklarının kıymetini bilmeyip, hep daha fazlasını isteyenler ellerindekilerden de olur..” BEN
“..küçümseyeni ‘kıçımsarım’..” GÜNÜN SÖZÜ
“..kazana yanaşırsan ‘karası’, kötüye yanaşırsan ‘belası’ bulaşır..” KADINLAR ERKEKLER
“..bir ülkedeki ‘mutluluk’ kadının yüzünden okunur..”