Su kıtlığı tarih boyunca hep bir sorun olmuştur ve su kıtlığı kaynaklı sorunların neden olduğu çatışmalar bugün de dünyanın birçok farklı köşesinde devam etmektedir. Günümüzde artan üretim seviyelerine yönelik yüksek su talebi ve iklim değişikliği, birçok havzadaki su arz seviyelerini olumsuz etkilemekte ve hali hazırda var olan su çatışmalarını şiddetlendirmektedir. İklim değişikliğinin etkileri coğrafi, sosyo-ekonomik ve kurumsal farklılıklara bağlı olarak her bölgede farklı şekillerde yaşanmaktadır.
Türkiye’de önümüzdeki yıllarda su kıtlığı sorununun artması beklenen bölgelerden biri de Büyük Menderes Havzası'dır (BMH). BMH, Türkiye'nin en yoğun tarımsal üretim merkezlerinden biridir. Bu nedenle, oldukça suya bağımlı bir havzadır ve gelecekte su kıtlığı ile ilgili sorunlarla karşılaşması muhtemeldir.
Havza, coğrafi ve sosyoekonomik durumu nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerine karşı hassastır. BMH’da toplam su kullanımının yaklaşık yüzde 80'i tarımsal amaçlı kullanılmaktadır. Havzanın yüzde 44'ü tarımsal amaçlar için kullanılmakta ve tarımsal üretim doğası gereği hava koşullarına duyarlıdır.
BMH’nın tarımsal sulama ve kullanım amaçlı ana su kaynağı binlerce yıldan beri Büyük Menderes Nehridir.
2007 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı, BMH’da suya bağımlılıktan dolayı önümüzdeki 30 yılda akarsu debilerinin yüzde 20 oranında azalacağını açıkladı.
Fakat 2021 yılına geldiğimizde Büyük Menderes Havzasında akarsu debilerinde bırakın yüzde 20 düzeyinde azalmayı, Büyük Menderes Nehrin ve yan kollarındaki nehir yataklarında akan su miktarı yıllar ortalamasının yüzde 20’si kadar bile kalmadı, nehir ve yan kolları kurudu. Büyük Menderes Nehir yatağında akışkan halinde sadece arıtılmamış kentsel ve endüstriyel atıksular kaldı. Bu akışkanlar içinde ise tek bir canlının dahi yaşaması mümkün değil. Daha önceleri milyonlarca balığın yaşadığı Büyük Menderes Nehrinde bugün kirlilik ve susuzluktan dolayı canlı olarak tek bir balık bile kalmadı.
Şu anda BMH’da insanların karşı karşıya olduğu su kaynaklarının önemi ve su kıtlığının sonuçları, sorunun tüm ana nedenlerini ve semptomlarını kapsayan geniş çaplı acil çalışmaları gerektirmektedir. Yapılan bir dizi çalışma, Büyük Menderes Havzasının iklim parametrelerinde önemli değişiklikler yaşadığını göstermektedir. Türkiye’de küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgeler Akdeniz ve Ege Bölgeleridir. Her iki bölgede de Akdeniz iklimi egemendir. Akdeniz Bölgesinde özellikle kış ve yaz aylarında daha yüksek maksimum sıcaklık değerlerinin gözlemlendiğini ve ortalama yağışların azaldığı belirtilmektedir. Özellikle Ege Bölgesinde, BMH’nın tehdit altındaki durumu göz önüne alındığında, her mevsimde 3 ila 4 Santigrat derece civarında bir sıcaklık artışı öngörülmektedir. Öte yandan, Orman ve Tarım Bakanlığı tarafından 2018 yılında hazırlanan Büyük Menderes Havza Koruma Raporu, BMH’nın 2 milyar TL'ye varan net gelir marjlarıyla mahsuller için karlı bir anavatan olduğunu ortaya koymaktadır. Bu karlı ürünler arasında en çok mısır ve pamuk gibi endüstriyel ürünler öne çıkıyor. Bu ürünler ise suya oldukça bağımlıdır. Orman ve Tarım Bakanlığı'nın 2018 yılı raporu, bir üretim döneminde bir hektar mısırın yetiştirilmesi için 5.500 m3'ten fazla su gerektirdiğini ortaya koymaktadır. BMH’da mısır üretimine ayrılan tarım alanı miktarı ise yaklaşık 40.000 hektardır. Bunun anlamı havzada sadece mısır yetiştirmek için yılda 200 milyon m3'ü aşan yıllık su talebinin olduğu, yani BMH’da tüketilen suyun yüzde 10’nun mısır üretimi için kullanıldığıdır.
Büyük Menderes Nehrinde 2021 yılında yaşanan kuraklık sonucu iktidar havzada kuraklığa çare olarak pamuk üretimi yerine alternatif olarak ayçiçek ekimi ve artezyen kuyu açılması için destek verdi. Oysaki havzada ayçiçek üretimi de tıpkı mısır ve pamuk üretimi gibi fazla miktarda suya ihtiyaç duymakta, artezyen kuyu sayısının artması da havzada yeraltı su kaynaklarının azalmasını süratlendirmektedir. Tarım sektörünün bölgeye sağladığı ekonomik faydalar, iklim parametreleri açısından tarımın doğası gereği kırılgan yapısı ve tarımın su kaynaklarına olan doğal bağımlılığı göz önüne alındığında, önümüzdeki yıllarda Büyük Menderes Havzasında acil ve uygulanabilir uyum çözümlerinin yürürlüğe konulması gerektiği belirgindir.
BMH’da 2005-2018 yılları arası kullanılan tarımsal sulama suyu miktarlarına bakıldığında, toplam su talep oranları dalgalanmalar göstermektedir. Bu dalgalanmalar, sulanan arazi alanındaki artışa veya hektar başına su talebindeki artışa bağlanabilir. Fakat DSİ ve TÜİK kaynaklarına baktığımızda BMH’da son yıllarda ne sulanan arazi alanında, nede hektar başına su talebinde artış vardır.
Büyük Menderes Havzasında, Büyük Menderes Nehri ve kolları üzerinde 12 adet hidroelektrik santral (HES) ve onlarca sulama göleti vardır. Havzada yapılması düşünülen HES ve gölet sayısı her geçen yıl artmakta yada bu yönde politikalar uygulanmaktadır. BMH’da çok sayıda baraj gölünün inşa edilmesi, havzada sulanan arazi alanını ve tarımsal sulamada kullanılan su miktarını artırmaya yöneliktir. Havzada tüketilen sulama suyu miktarındaki artışın diğer nedeni de, havzada mahsul deseninde yaşanılan yada dayatılan değişiklikler, daha fazla sulama gerektiren mahsulleri eken çiftçiler, havzada uygulanan plansız ve öngörüsüz tarım politikalarıdır. BMH’da su kaynaklarının sayısı ve bu kaynaklardan her yıl akan su miktarı, iklim değişikliğine bağlı olarak her yıl artarak yaşanan sıcaklık artışı ve yağış miktarlarındaki azalışlar bellidir. O nedenle BMH’na ne kadar çok HES ve gölet yapılırsa yapılsın, havzada tarımsal sulama suyu miktarını ve sulanan arazi alanını arttırmanız mümkün değildir, ki DSİ ve TÜİK verileri de bunu desteklemektedir. Büyük Menderes Nehri ve kolları üzerine kurulan HES ve göletlerin tek etkisi, Büyük Menderes Nehrindeki kuruma ve Büyük Menderes Havzasındaki çölleşmeyi arttırmak ve süratlendirmekten başkası olmamış, olması da mümkün değildir.
Büyük Menderes Nehrindeki kuruma ve Büyük Menderes Havzasındaki çölleşmenin önüne geçilebilmesi, havzada tarım ve yaşamın sürdürülebilir kılınması için, havzada yeni HES ve gölet yapımına derhal son verilmeli, HES ve göletlerden sürekli şekilde Büyük Menderes Nehrine su akışının devamı sağlanmalıdır. Onun dışında BMH’da mahsul desen değişikliği, yüzey altı damla sulama gibi daha yüksek verimli sulama sistemlerine geçiş ve toprak sağlığının iyileştirilmesi, karşılanmayan su talebi hacimlerini tamamen ortadan kaldırmayı amaçlayan ilave adaptasyon stratejilerinin uygulanmasına acilen başlanmalıdır.
BMH’da çiftçiler çoğunlukla pamuk, mısır ve ayçiçeği gibi yüksek sulama suyu gerektiren ürünler yetiştirmektedir. Bu nedenle, baskın ürün desenindeki değişim, bölgedeki genel sulama suyu ihtiyacının azalmasında büyük bir potansiyele sahiptir. İkinci olarak, toprağın su tutma kapasitesi ile toprak sağlığı arasında pozitif bir ilişki olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, BMH’da toprak sağlığının iyileştirilmesine yol açan herhangi bir uygulama, genel sulama gereksinimini azaltmada olumlu bir etkiye sahiptir. BMH’da toprak bileşimine Zeolit eklenmesi sonucunda toprağın su tutma kapasitesini ve besin seviyesini arttırdığını gösteren deneyler yapılmıştır.
BMH’da karşılanmayan su talebi sorunu en çok Aydın rezervuarlarında görülmektedir. Bu nedenle, BMH’nın tüm bölümlerine aynı uyum stratejilerini uygulamak yerine, Aydın'da yer alan tarım alanlarının tarımsal su ihtiyacını azaltma stratejilerine öncelik verilmelidir.
Türkiye’de İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölge Ege Bölgesi olmasına, Büyük Menderes Nehrinde kuraklık her yıl artarak devam etmesine rağmen Aydın ve Denizli'de sulu arazi genişletme çalışmaları devam etmektedir.
Buda sulanan arazi genişlemesinde olası bir artışa ve dolayısıyla gelecekte toplam sulama suyu ihtiyacında bir artışa işaret etmektedir.